Sözün özü şudur ki
Kabul edilir ya da edilmez, Türkiye toplumu, Osmanlı medeniyetinin, tarihinin, kültürünün şarampole yuvarlanmış, yaralı bereli, kırık çıkık, yıkık, dökük bir şekilde devamıdır.
Memleketimiz başta olmak üzere Osmanlı coğrafyasının neresine giderseniz gidin, Osmanlının insan merkezli medeniyetinden mutlaka bir parça bulursunuz.
Bu parçaların bütün haline getirilmesine ve Osmanlı medeniyetine ihtiyacımız var.
İşte terörün ana sebeplerinden birisi de yarım yamalak da olsa milletimizin sahip çıktığı insan ve iman medeniyetini parçalamak ve yok etmektir.
Teröre destek veren, birbirlerine düşmanmış gibi gözüken ama aynı pastaya sahip olmak için aynı hedefte buluşan diğer örgütlere bakıldığında da parçala ve yok et niyeti ortadadır.
Terör örgütlerinin ve yandaşlarının bilmediği şu gerçeği, Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler adlı eserinde Nevzat Köseoğlu şöyle izah eder:
Medeniyetleri ameller kurar, fikirler değil. Ve ameller imana dayanır, onun tarafından ölçülendirilirler. Medeniyetleri kuran gücü, bu ikisi arasındaki ilişki belirler.
¥
Şeyh Edebalı Ertuğrul Gaziye;
-Neden devlet olmak istiyorsun dediğinde, Ertuğrul Gazi şu cevabı vermişti:
-Allahın mülkünde baş olmak gibi hüküm sürmek gibi bir niyetim yoktur. Amelim ve emelim; İlahi Kelimetullahı yeryüzüne yaymaktır. Dileğim, duam budur.
Bu söz üzerine Şeyh Edebalı Ertuğrul Gaziye yol verir.
Ve Osmanlı yeryüzüne dağılmaya başladığında, elindeki tek gerekçesi; İlahi Kelimetullahı, tüm insanlığa ulaştırmak ve tebliğ etmektir.
Osmanlı Devletinin kuruluş sebebi bu anlayıştır.
Bugün dünyanın hayranlıkla ve ibretle kabul ettiği Osmanlı medeniyetinin insan merkezli oluşunun sebebi işte bu niyettir.
¥
Köseoğlunun söylediklerine devam edelim.
Biz bir ilmihal medeniyetinin çocuklarıyız. Bütün medeniyetler amellerle kurulur, bütün medeniyetlerin ilmihalleri vardır, ama bizim kadar bunun şuurunda olanı, kitaba döküp başucunda taşıyanı var olmamıştır.
Bizim Kuran-ımız sürekli iman ve güzel amellerden söz eder; özü budur.
Bizim medeniyetimizde evden iş yerine, acemioğlan kışlasından, vezir konağına ve Enderundan Medreseye kadar iman ve amelin ölçüleri verilir, insanlara şahsiyet kazandırılır.
¥
Osmanlı aydını bilirdi ki, cemiyeti değiştirmek, nefislerde olanı değiştirmekle mümkündür; kendimizi değiştirmedikçe halimizin değiştirilmeyeceği muhakkaktı.
Bu yüzden Osmanlı aydını, düzen bozulmaya yüz tutunca; Ümmet-i Muhammed fiilinizi değiştirin, günahınıza tevbe edin... diye ikaz ederdi.
Biliyorlardı ki, içimizin düzeni bozulursa nizam-ı âlem de bozulur.
Eğer insanlığa katkıda bulunmak ve hak ölçülerin medeniyetini kurmak istiyorsak, tekrar milli imanımızdan başlamak ve milli üslubumuza yönelmek zorundayız.
Kolay olanı da budur. Doğru olanı da.
Aksi halde tarih sırtımızda yük olur, onu taşımak zordur. Geçmiş, gelecek bakımından boşuna yaşanmış bir macera değildir; ona yaslanmakla başımız daha da yükseklere ulaşır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.