Ersoy Dede

Ersoy Dede

Sıra Fatih Erbakan’da

Sıra Fatih Erbakan’da

Yazının başlığını, bir bilgi gibi değil de bir temenni gibi okuyun.. Birazdan açacağım o konuyu.. Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’nun AK Parti’ye geçişleri aynen de yazıldığı gibi gerçekleşti.. Türkiye için hayırlı olur inşallah.. Her iki isim de hizmet aşkıyla yanıp tutuşan, ancak hizmet etme makamına gelmemiş siyaset adamlarıydı.. Şu veya bu nedenle.. Ama artık bulundukları yer itibariyle daha fazla hizmet edebilecek noktaya yaklaşmış görünüyorlar. Siyasette 24 saat bile fazladır. Hangi partinin ne olacağını kimse bilmez.. Fakat bugünden bakarak söylemek mümkün ki, AK Parti 2014 ve 2015 sonrası da Türkiye’nin geleceğine damga vuracak bir siyasi yapı olacak gibi görünüyor. Burada Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş’un kurmay heyette olmasını önemsiyorum.


BU, YÜZDE 58 DEMEK


12 Eylül referandumu çok önemliydi. Referandumlarla siyasetin karılmasına mesafeli yaklaşırım. Özellikle birey hakkı, inançlar gibi meseleler söz konusu olduğunda, karar vericinin rasyonel zekâyı işleterek karar vermesini, halkoylaması çoğunluğu aramamasını öncelerim.. Daha açık bir örnek vereyim: Bin kişinin oturduğu bir mahallede, 20 kişilik bir dinî azınlık varsa ve ibadethane istiyorlarsa, bu ibadethanenin, referandumsuz yapılması gerektiğini savunurum.. Neyse referandumlardan çok hoşlanmam, ama 12 Eylül Referandumu’nu önemsedim. Zira o, Yeni Türkiye’nin oylamasıydı. Kaç kişi mevcut statükonun devamından yana, kaç kişi değişim istiyor, bunu gösterdi bize.. Ve o referandumda “Hayır” bloku içinde konumlanan siyasi hareketler, uzun vadede kaybetti. Dönemlik popülist söylemlerle varlıklarını sürdürüyormuş gibi görünseler de hiç öyle değil.. 3 Kasım 2002’deki seçimlerde DSP’nin, ANAP’ın, DYP’nin başına gelen sonucun benzerini, 12 Eylül’deki “Hayır” bloku için de beklememiz gerektiğini düşünüyorum.. Dolayısıyla, resme tersinden baktığımızda, “Evet” cephesinin de kazandığını söyleyebiliriz.. Numan Kurtulmuş, başında olduğu SP ile birlikte, “12 Eylül’e kadar Evet, 13 Eylül’de Hayır” sloganıyla referanduma destek veriyordu. Ergenekonculara yenik düşen Süleyman Soylu ise tek başına karış karış Türkiye’yi dolaşarak neden evet denmesi gerektiğini anlatıyordu.. BBP’de siyaset yapan ülkücüler ise, yüksek perdeden, işkencecilerinden hesap sormak için bundan iyi fırsat olmadığını dile getiriyordu.. Sonuç itibariyle, Başbakan’ın yeni oluşturacağı ekip, 12 Eylül Referandumu konusunda tıpkı Erdoğan gibi düşünen bir ekip olacak.. Bu da halk nezdinde 12 Eylül Referandumu kaç puan ise o kadar oy anlamına geliyor.. İsteyen istediği araştırmayı yapsın koysun.


VE İKİNCİ ERBAKAN DÖNEMİ


Hiç unutmuyorum; Fatih Erbakan, siyaset yapmak isteyip de İstanbul’da gençlik kollarına üye olduğu gün, yine (elbette) Hürriyet Gazetesi’nde “veliaht”, “prens” gibi süslü laflarla resimler yayınlanmıştı. Oysa daha yolun çok başında olan genç bir siyasetçi adayını babası teşkilatlardan yetiştirmek istiyordu. Fakat Aydın Doğan medyasının buna izin verme niyeti yoktu. Sonra Fatih Erbakan Ankara’da çalışmalarına devam etti. Bu arada akademik anlamda da kendini yetiştirmeye devam ediyordu. Bu süre neresinden baksanız 10 yıllık bir siyasi ve akademik birikim anlamına gelir.. Koskoca 10 yılın sonunda Fatih Erbakan kaç yaşına geldi peki? Daha 30’lu yaşlarının başında.. Yani önünde devlete hizmetle geçireceği (Allah ömür verirse) çok uzun yıllar var. Ve kendisi de biliyor ki SP’de hizmet etme şansı yok. Partinin başına geçse bile, direksiyona otursa bile (ki o arabayı ona sürdürtmezler) partinin yükselme ihtimali kalmamış gibi görünüyor. Eğer Başbakan, yüzde 58’deki koalisyonu partisi içinde toparlamaya çalışıyorsa, Fatih Erbakan’ı atlamayacaktır. Umarım Sayın Erbakan, bu süreci doğru değerlendirir. Kalın sağlıcakla..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi