Bu anayasa ile...
Darbecilerin başımıza sardığı 12 Eylül 1982 Anayasası ile bir yere varamayacağımız daha ilk günden belli idi. Haklı itirazlara rağmen millete zorla kabul ettirilen bu anayasadan kurtulmak için bazı çalışmalar yapıldı, ama bunlar yeterli olmadı. Anayasanın bazı maddeleri değişti, ama temeli sağlam olmadığı için değişiklikler yeterli olmadı.
Geçmiş dönem iktidarlarının bu konuda verdikleri beyanatları bir yana bırakırsak bile, son 10 yıldır tek başına, iş başında olan iktidarın, darbe anayasasından kurtulmak gerektiği noktasındaki beyanlarını unutamayız. Son genel seçimlerin en iddialı beyanları da bu konudaydı. Buna göre ilk fırsatta anayasa değişecek ve özde sivil bir anayasaya kavuşacaktık.
Elbette bu konuda çalışmalar yapılıyor, ama açıklanan takvime uyulduğunu söylemek mümkün değil. Son genel seçimlerden bu yana şu kadar ay geçti, ortada müşahhas bir netice yok. Ulaşılması sürekli ertelenen bir hedefle karşı karşıyayız. Oysa Türkiyenin yeni anayasa noktasında beklemeye tahammülü kalmamıştır. Ki bunu, icraatları farklı olsa da en başta iktidar mensupları ifade ediyor.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, genel kabul gören gerçekleri şöyle ifade etmiş: Bu anayasa ile ilgili bugüne kadar söylenmedik bir söz esas itibariyle kalmadı. Bu konuda en önce söz söyleyenlerin başında da hazırladığı raporlarla TÜSİAD var. 17 defa değişti. 18.si de yolda. Bu anayasa, Kasım 82de yürürlüğe girdi. O günden bugüne 30 yıl geçmiş oluyor. 30 yılda 18 değişiklik... Böldüğünüzde aşağı yukarı her 13-14 ayda bir, bazen 2 ayda bir değişiklik yapılmış. Bu, şunu gösteriyor; 82de yapılan anayasa eğer zamanın ruhuna uygun, Türkiyenin ihtiyaçlarını karşılayan etkin ve verimli bir devlet yönetimine imkân veren anayasa olsaydı, her 13-14 ayda bir değişiklik mecburiyeti hasıl olmazdı. Bu bile, bu anayasanın neden değişmesi gerektiğini, her ihtiyaç duyduğunda bir anayasa değişikliği yaparak 82 model arabayla çağdaşlaşma yolculuğunu sürdüremeyeceğimizi gösteriyor. Geçmişte biraz karikatürize ifadelerle de söylemeye çalıştım, lastik kabaklaşmış, motor yağ yakıyor, egzoz delik... Bu arabayla siz uzun bir yolculuğa çıkacaksınız. Hem de başkalarıyla yarışarak... Dolayısıyla bu anayasanın son kullanım tarihi esas itibariyle çoktan geçti, ama kullanmaya da devam ediyoruz. (AA, 14 Eylül 2012)
Milletin anlamakta zorlandığı nokta şu: Darbe anayasasından kurtulmak gerekiyor ve bunun yolu da TBMMden geçiyorsa; kararlı adımları kimin atması lâzım? Anayasayı değiştirmek için milletten destek istendi, millet de bu yetkiyi iktidar partisine verdi. O halde hiçbir bahaneye yer kalmadan ve gecikmeden, darbe anayasasını aratmayacak özde bir sivil anayasa hazırlanması lâzım.
Türkiyenin şartlarının kolay olmadığını, atılmak istenen müsbet adımlara karşı bir değil, 122 engel çıkarılabildiğinin de farkındayız. Ama bu engelleri aşmak da tek başına iş başına gelenlerin görevi. Zaten bu işleri yapmak kolay olsaydı herkes yapardı. Gerçek anlamda bir sivil anayasa yapmaya talip olan ve milletten destek isteyenlerin; şimdi çıkıp, Yeni ve sivil bir anayasa yapmanın bu kadar zor olduğunu bilmiyorduk. Çalışıyoruz, ama engeller çıkıyor demeye hakkı yoktur.
Tamam, doğru tesbitler de yapılsın; ama daha da önemlisi bu tesbitler icraatlara dönüşsün. Türkiyenin; Bakın, ne güzel konuştu. Ne doğru tesbitlerde bulundu diyerek güzel sözleri alkışlamaya, daha doğrusu vakit kaybetmeye tahammülü kalmadı.
Acele işe şeytan karışır, ama Hayırlı işlerde acele etmek de dikkate alınması gereken önemli bir tavsiyedir. Yoksa aylar, yıllar geçer ve biz güzel sözleri alkışlayıp durmakla vakit geçirdiğimizi anlarız.
İş işten geçmeden yeni ve sivil bir anayasa hazırlanmalıdır ki, problemlerimizi aşıp Büyük Türkiye hedefine ulaşalım. Tabiî, gerçek hedef ve maksat bu ise...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.