İmtihan Olmadan Olmaz
Bir insanın kendisinden dolayı aile fertlerinin ve sevdiklerinin başına bir felâketin gelmesinden korkması, üstelik böyle bir durumda onları savunamaması, son derece acı ve etkileyici bir imtihan şeklidir.
Aile fertleri ve sevdik1eri ona gelip barış yapmasını ya da teslim olmasını telkin ederler. Sevgi adına, yakınlık adına eziyetlere ya da ölüme terk ettiği kimseler için Allah'tan korkması gerektiğini ileri sürerek, taviz vermesi çağrısında bulunurlar. Nitekim Ankebut Suresinde, bu tür bir imtihanın son derece ağır ve meşakkatlisi olan anne ve baba açısından imtihana tabi tutulmaya işaret edilmiştir. Saad b. Muaz (ra)ın annesi ilr olan mücadelesi için indirildiği ayeti hatırlatıp geçeyim.
Dünyanın batıl taraftarlarına ikbal ve izzet için yönelmesi, insanların onları başarılı ve zinde görmesi ve gıpta ile bakması, herkesin onları övme yarışına girmesi, kitlelerin onların başarılarını alkışlaması, önlerine dikilen tüm engelleri bertaraf etmeleri, zengin ve seçkin bir hayat yaşamaları, buna karşılık mü'minlerin hor ve hakir kılınması, ihmal edilmiş olması, hiç kimse tarafından sevilmemesi, bilinmemesi, savunulmaması, kendisi gibi az sayıdaki mü'minleri hariç tutarsak hakkın değerinin bilinmemesi vs. çok acı bir imtihan şeklleridir.
Çevreden uzaklaştırılmak, yalnız ve yardımsız bırakılmak, inanç adına ortada kalmak da bir imtihandır. Bu durumdaki bir mü'min, çevresini kuşatan toplumun ve fertlerin sapıklığa dalarken, kendinin yapayalnız, garip ve kovulmuş olarak kaldığını görür.
Bir diğer imtihan şekli de var ki, onu günümüzde açıkça görmek mümkündür. Evet, bir mü'minin, ahlâki açıdan, toplumsal değer yargıları açısından kokuşmuş bazı milletlerin ve devletlerin maddi açıdan kalkınmış olmalarını görmesi, uygarca bir hayat sürdürmelerini, her ferdin bu toplumlarda insanın değerine yaraşır gözetim ve korunma imkânından yararlanmalarını, Allah'ın dinine karşı çıkıp isyan ettikleri halde güç ve zenginlik elde etmelerini görmesi de, çok zor olan bir imtihandır.
Bir de en büyük imtihan vardır. Nefis ve ihtiras imtihanı. Toprağın çekiciliği, et ve kanın ve şehvetin ağırlığı, nimet ve iktidar ya da rahatlık ve güven arzusu. Nefsin derinliklerinde, hayat şartlarında, toplumun mantığında ve devrin insanlarının düşüncelerinde yer eden engellere ve geçit vermez önlemlere rağmen iman yolunu izlemenin, imanın öngördüğü üstün düzeye ulaşmanın zorluğu bütün imtihan şekillerinden daha ağır ve daha büyük imtihandır.
Yol uzayıp Allah'ın yardımı gecikince, imtihan daha şiddetli ve daha ağır olur. Deneme her zamankinden çok şiddetlenir, sertleşir. Bu durum karşısında yüce Allah'ın koruduğu kimselerden başkası direnç göstermez, sabretmez. Bunlar iman gerçeğini içlerine sindiren kimselerdir, bu büyük emaneti, göğün yeryüzündeki emanetini, Allah'ın insan vicdanına yüklediği emaneti eksiksiz bir şekilde yüklenen ve gereğini yapan kimselerdir.
Tam da burada bir soru akla geliyor:
Acaba Allah Teala bu şekilde mü'minleri imtihan etmekle onlara azap etmeyi, onları sıkıntılara sokmayı, onlara eziyet etmeyi mi istemiyor?
Buna bir mü’min “evet” demez.
Peki, neyi istiyor?
Bunu biraz düşünelim mi?..