Evler Yakın Komşular Uzak
Çocukluğunuzun geçtiği mahalleyi düşünün. Hatırınıza ilk gelen, yaşadığınız sıcak komşuluk ilişkileridir. Hepimizin komşu Ayşe Teyze ya da Ali Amca’ya dair sıcak bir anısı mutlaka vardır.
Çocukluğumuzda komşular kimi zaman akrabadan daha yakındı. Akşamları çoluk çocuk toplanılır sohbetler edilirdi. Evde eksik olan bir şey için hemen marketin -o zamanlar mahalle bakkalının- yolu tutulmazdı. İlk önce en yakın komşunun kapısı çalınır, eksiğin onda bulunup bulunmadığı sorulurdu.
Bugün ise insanların birbirine yabancılaştığı çok açık. İnsanlar arasında sevgi ve muhabbet yok. Küçük yerlerde, kasabalarda, köylerde sıcak dostane ortamlar hâlâ var. Ancak büyük kentlerdeki semt komşuları birbirini değil tanımak, birbirinin yüzüne bile bakmıyor.
Şehirlerin sokakları birbirini tanımayan, tanımaya da çalışmayan insanlarla dolu. Birbirleriyle selamlaşmayan, selamlamak da istemeyen; birbirlerini sevmeyen, sevmeye de çalışmayan insanlar. Birbirleriyle göz göze gelmeyen, birbirlerinin yüzüne bakmayan, bakmayı da aklına bile getirmeyen insanlarla dolu. Ancak bu kadar uzak yaşayan insanlar, her nedense birbirine bu denli yakın evler yapıyorlar. Birbirine güven duymayan, birbirine dayanmayan, ortak noktaları olmayan şehir insanlarının genellikle evlerinin birer duvarı ortak; birbirine dayanıyor, destek oluyor.
“Kimse, komşuya ihtiyaç duymadan yaşayacak kadar zengin değildir” diyor bir Danimarka atasözü. Bizim de komşuluk ilişkileri konusunda birçok atasözümüz var. Ama artık “komşu komşunun külüne bile muhtaç” değil mi ne?.. Yan komşunuzun evinde ölüm sessizliği varken bir diğerinde kutlama yapılıyor, eğleniliyor. Bu yabancılaşma yüzünden insanlar birbirlerinin gerçek yüzlerini bilemiyorlar. Zaten insanlar kimliklerini, gözlerini, bakışlarını birbirlerinden saklıyorlar.
Peygamberimiz(asm) komşuluk konusunda önemli tavsiyelerde bulunuyor bize. “Allah’a ve kıyamete inanan, komşusuna iyilik etsin!” buyuruyor. [Buhari]
“Evinizde pişen yemekten, komşunuzun hakkını verin”, “komşuya da, ana-babaya hürmet eder gibi hürmet etmek gerekir”, “güzel komşuluk et ki, hakiki mümin olasın” diyor Peygamberimiz. Hatta komşunun miras gibi hakkı olduğunu vurguluyor. Bir başka hadisinde ise şöyle uyarıyor:
“Namaz kılan, oruç tutan, sadaka veren, fakat dili ile komşularını inciten nice kimseler vardır ki, gidecekleri yer Cehennemdir.” [Hakim]
Sevgi ve paylaşmak en yakınımızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir. Hayatın her anını kapsayan din, insanlara Kur’an ekseninde güzel ahlak özellikleri kazandırır. Bu üstün ahlakı yaşamak en yakınlarımızdan başlayarak yaşatmaya çaba göstermekle sorumluyuz.
Ev halkımızdan sonra en yakınımızda olanlar komşularımızdır. O halde yakınlarınızı uyarın hükmü gereği komşuları da iyiliğe davet etmek, kötülükten sakındırmak gereklidir. Allah’ın sınırlarını çiğneyen komşularını uyarmamak ve onlara kapıyı kapamak hata olur. Peygamberimiz(asm) bu konuda da şu sözlerle bize uyarıda bulunur:
“Nice kimse, kıyamette komşusunun yakasına yapışıp "Ya Rabbi, buna, niçin kapısını bana kapattığını sor. Niçin elindeki nimetlerden bana da vermedi" diyecektir. [İsfehani]
İnsanlar merhametli olsalar, komşularını kendilerinden daha çok koruyup kollasalar, Peygamberimiz(sav)’in “komşusu açken tok olan bizden değildir” sözünü güzel bir ahlâk kuralı olarak yaşamlarına uygulasalar bambaşka bir ortam olur.
Yıllardır inkârcı felsefeler toplumda bencillik ruhunu, egoizmi yerleştirdiler. Egoizm çok rahatsız edici, korkunç bir özelliktir. Bencil insan, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığındadır. Bu karakterdeki kişilerin oluşturduğu toplumda hak, hukuk tanınmaz; sevgi, şefkat, merhamet ve saygı gibi duygular gereksiz görülür.
Şefkat ve merhametin kaynağı Allah sevgisidir. En yakınlarından başlayarak insana sevgiyi, şefkati, hoşgörü ve merhameti öğreten Kur’an’dır.
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Nisa Suresi, 36)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.