Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Şov yapma BDP

Şov yapma BDP

Oğlu her ne sebepten ise balkondan atlayarak intihar eden bir babanın önüne konulan, “baba son kez seni üzüyorum” acı cümlesidir.


İşte böyle... İnsanın kurduğu cümle bazen tatlı bazen de çok acı oluyor.

“Şehit oldular” cümlesi de öyledir, düşünce, kezzap gibi ana yüreğini yakar.

Bingöl’de hain saldırı sonucu, ilk belirlemelere göre 9 asker şehid, 70 asker yaralı.

Üzüntü, sabır elbette ki insana has bir özellik...

O insan şayet iğne kendisine battığında üzülür, başkalarına sıra geldiğinde yok Kürt haklarıdır, yok şudur budur diyerekten kıvırtırsa, işte o insanın insanlığında kronik vaka aramak gerekiyor... Bu saldırganlar insan mı yoksa bir nevi yaratık mı?..

BDP’lilere sorsanız, son söz Başbakan’ın iki dudağı arasında.

Başbakan “kan dursun” derse duracakmış...

Duyan da; yahu bu Başbakan ne kadar acımasız, durdurabileceği kanı durdurmuyor.

Sanki silahı kapıp dağa çıkan Başbakan.

Sanki silah bırakacak kişi de Başbakan...

BDP milletvekillerinin kurdukları cümleler hep aynı.

Terör-şovu... Dağın havası sıkıştı mı yazarı da, yazmayanı da aynı telden çalarak barışçı, demokrasi havarisi kesilirler.

Örgüt toparlandı mı tavırları değişir.

“Başbakan, akan kanı durdur!..”

BDP, Başbakan’a yaptığı çağrıyı PKK’ya neden yapmaz?

Bir kere de “ey PKK silahı bırak” dese...

Diyemez, örgüt velinimet...

PKK silahı bıraksa devlet hayır kabul etmiyorum mı diyecek?

Teslim olanlara devlet yardımdan başka ne yaptı?..

Her şey biliniyor, tek bilinmeyen ve de anlaşılamayan Kürt halkının bu kanlı oyunda kobra olarak kullanılmasıdır. Kürt halkı terörün acısını hissetse de elini kaldırıp dur diyemiyor. Çünkü her şeyi tehditli ipotek altında.

Çarşısı, pazarı, bağı, bahçesi, geliri.

Ve bir de sandıktaki oyu...

Öyle iken, terör oyununu bozmak kimin işi?..

Sakık’ın yaslı gününde dillendirdiğine bakın:

“Her ülkenin bir ‘azizi’ vardır ve o ülkenin tarihini değiştirir. Akan kanı siz durdurabilirsiniz. Bunu yaparsanız, bu ülkenin ‘azizi’ olursunuz. Bu savaşı bitirin kimse evlat acısı çekmesin.”

Gerçekten Başbakan bu savaşı nasıl bitirecek?

Suriye diktatörünün elindeki silahları mı alacak?

Yoksa İsrail’i pes mi ettirecek?

Veya İran’daki Kürt örgütü ovaya mı inecek?

Her seferinde vurgulamışımdır, dış destekli bu örgütü ne Öcalan, ne BDP, ne de örgütün kendisi durdurmaya yetkilidir. Bu örgüt, Ortadoğu projesinin bir gereğidir.

Zamanı var, miadı var.

Bu arada Kürt halkının çocukları dağlarda can verirken havasından suyundan istifade eden ekalliyetin bir de Başbakan’dan gümüş isteği var...

Demek isterler ki, ey Başbakan, bize özerklik tanı...

Ankara’dan Kürdistan hayaletine bolca ödenek gelsin, yiyelim, yaşayalım, ama belediyenin lağımları caddelere aksın, yollar harap hali ile dursun, park bahçeler yeşermesin, kuş uçmasın, kervan geçmesin. Araçlar yakılsın, şantiyeler basılsın, işadamları kaçırılsın.

Güneydoğu geri kalsın...

Dağlar nasıl olsa bizimdir, ölen ölür kalan sağlar yine bizimdir.

Saltanat bize azizlik size!..

Nah alırsın, bekle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi