Kim Bu Heykelseverler?
Kahramanmaraş’ta son zamanlarda bir put sevgisidir, bir heykel sevgisidir alıp gidiyor. Şehrin giriş yerlerinde madenlerden yapılmış değişik insan heykel ve putları bizi acı acı gülümsetiyor. Şahsen ben çok üzülüyorum.
Çünkü özellikle de dindar ve yaygın anlamıyla muhafazakar olan ve öylesi insanların oylarıyla iş başına gelen bir kadroda put sevgisini, bu heykel sevgisini anlamak mümkün değildir.
İnsan sormadan edemiyor, “bunlar hangi akla, hangi dine, hangi dünya görüşüne, hangi ilke ve ideolojilere göre hareket ediyorlar, kimlere kendilerini beğendirmeye çalışıyorlar acaba?”
Ama bilsinler ki Yüce Allah da, O’nun kıymetli melekleri de, aziz Peygamberleri de, şerefli velileri de, saygıdeğer mü’minleri de, bu manzarayı sevmiyorlar, bu manzaradan nefret ediyorlar. Bu manzaraya sebep olanlara da bu işlerinden ötürü herhalde hiç de hoş bakmayacaklardır.
Bu vebalden bir tek kurtuluş yolu vardır, o da tövbe ederek yanlıştan dönmek ve o heykelleri ateşte eritip tekrar madene çevirerek bir ihtiyaçta kullanmak. Sakın başkalarına satmaya kalkışmasınlar, zira vebal “sebep olan yapan gibidir” ilkesini ifade eden hadise göre devam eder.
Bu yazıyı okuyanlardan bazısı, kendi inanç sistemi ve yaşama biçimini esas alarak ilkelerine sahip çıkıp “işte yobaz, işte yobazın sanat anlayışı” diyecektir, hiç yadırgamam.
Benim asıl yadırgadığım, kendisini “dindar” ve “muhafazakar” olarak tanıtıp, “Allah rızası için iş yaptıklarını” söyleyenlerin, bu ilkelerine taban tabana zıt bir icraat olan heykel ve put dikmeleridir. Çünkü bu bir ilkesizliktir. Seçmene de saygısızlıktır.
Neden ilkesizliktir?
Çünkü İslam dini put ve heykel yapımına karşıdır. Onun yapılmasını da, satılmasını da, dikilmesini de, naklini de haram saymıştır. Kendilerini “dindar” ve “muhafazakar” olarak tanıtıp, “Allah rızası için iş yaptıklarını” söyleyenlerin icraatı, bu haramdan kaçmak olmalıdır.
Söyleyin Allah aşkına, kaçmaları gereken harama, yani put ve heykele, halkın vergileriyle hizmet için biriken bütçeden para ayırarak, onu çarçur edenlere siz olsanız “ilkesiz” demez misiniz?
Üstelik şehrin ortasında kapkara bir heyula gibi çöken ve büyük bir görüntü kirliliği oluşturan o manzarada ne sanat var, ne estetik var, ne renk var, ne de zannettikleri gibi mesaj var. Haramdan mesaj umanlara bilmem ki ne demeli!
Başbakan Kars'taki anıta “ucube” demişti. Gelsin, bir de kendi belediyesindeki ucubeleri görsün. Hem de şehrin ulu camisinin hemen yanında dikilmiş İslam dinine meydan okuyan heykelleri görsün de ibret alsın…
Biz de merak ediyoruz, belediyemizi bu vaziyete düşüren bu heykelperverler, bu putseverler kimlerdir? Biz bunun için mi oy verdik kendilerine? Neden bir sormazlar halka? Neden kamuoyunun görüşünü almaz bu halksevmezler? Bu başına buyruk hoyratlığa nasıl cesaret ederler?
Oradan geçerken bir dostum dedi ki: “Bak hocam, burda benim iş yerim vardı, biliyorsun. Sadece benim zararım yüz, belki de iki yüz bin liradır. Benim iş yerimi bu putlar için mi yıkmışlar ve benim gibi nicelerini mağdur ederek bu heykeller için mi zarara uğratmışlar?”
Gördüğüm kadarı ile bu putların paraları cebinden çıkan halktan hiç kimse hakkını helal etmiyor. Allah’a ve ahiret gününe inanan sorumlular, bu günahın altından bilmem ki nasıl kalkarlar?
Hiçbir anlam veremiyorum bu davranışlara.
Benimle beraber “nasara yensuru” okuyan ve bu günlerde çirkin bir saldırıya uğrayan, kendisine acil şifalar dilediğim sevgili dostum Mustafa Poyraz zamanında bunların olmasına kahroluyorum. Bir Müslüman olarak heykel yapmanın ve dikmenin haram olduğunu bilmez mi? Benim dostumun bunu bilmemesi mümkün değil. Öyleyse bu neyin nesidir? Böyle çirkin işlere ne mecburiyeti vardır? Kim kendisini böylesine esir almıştır? Anlamıyorum doğrusu!..
Dost acı söyler. Doğruysa dinlemek gerekir. Dinlenilmezse acı büyür ve yaygınlaşır. O yüzden ben sözlerimde haklı olduğumu ispat edeyim. Sevgili Peygamberimiz (sav) buyururlar ki:
"İçinde heykeller bulunan eve melekler girmez." (Buhari K. Bed'i'l-halk, 7; el-Meğazi, 12; Müslim, K.el-Libas, 87.)
"Kıyamet günü azâbı en şiddetli olacaklardan biri de bu sûretleri yapanlardır."( Buharî, K. el-Edeb, 75; Müslim, K. el-Libâs, 96.)
Bu ve benzeri hadisler müslümanın evinde, işyerinde, sorumlu olduğu alanlarda heykel bulundurmasına engeldir. Bir şey haram ise, onu yapmak gibi satın almak ve kullanmak, nakletmek, o işte çalışmak da haramdır.
İslam’da put ve heykellerin haram kılınmalarının hikmet ve sebeplerini ülkemizin yetiştirdiği büyük fıkıhçılardan Prof. Dr. Hayrettin Karaman şöyle maddeler:
“a) Çeşitli devir, yaş ve çevrelerde heykele tapıldığı için bu hâtırayı silerek tevhidi korumak,
b) Heykeltıraşın yaratma vehmi gibi kula yakışmayan duygu ve düşüncelere kapılarak günaha girmesini önlemek,
c) Heykel yapımının bir sınırı bulunmadığından çıplak kadınlar, sahte tanrılar, dinî semboller gibi İslâma zıt şeylerin heykelleştirilmelerine engel olmak.
d) Faydasız ve gereksiz sarfı, isrâfı, lüksü men etmek.
Heykeli büyüklere saygı ve kahramanların hâtıralarını ebedîleştirmek gayelerine bağlayarak savunanlara karşı İslâm düşüncesi şöyledir:
a) Her zaman ve her yerde bu gibilerin heykelleri yapılmamıştır. Âdi, alçak, zâlim, müstebit, sahte varlıkların da heykelleri yapılmış, bu vâkıa mezkûr hikmeti ortadan kaldırmıştır.
b) Müslümanın dünyada ebedîleşmek gibi bir gayesi yoktur. Mümin, Fahr-i Kâinat'ın sohbetinde, Cemâl-i İlâhinin seyrinde sonsuz mutluluklara ereceğini umduğu ebedî âlemlerin hasretini çeker.
c) İslâmda hizmet Allah rızâsı için yapılır ve hizmet eden, bu niyeti (ihlâsı) bozulmasın diye teşhirden kaçar.
İslâm'da güzel sanatların heykelden başka sâhalara yönelmesinin sebebini de yukarıdaki maddelerde aramak gerekecektir. (http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/helalharam/0055.htm)
Biz şimdi ellerimiz böğründe şaşkın, sorumuza sevindirici cevap bekliyoruz.
Gelir inşallah.