PKK ile görüşmek
DEVLET organları terör örgütüyle görüşebilir mi? METROPOL araştırmasına göre
kamuoyu bu konuda neredeyse yarı yarıya bölünmüş durumda. Demek ki iki büyük oy
deposu var!
PKKnın silah bırakmasını sağlamak üzere Hükümet PKK ile yeniden görüşmeli mi?
sorusuna cevap verenlerin yüzde 42si Evet görüşmeli diyor; yüzde 49u Hayır
görüşmemeli diyor.
İlginç bir veri, AKP ve CHP tabanlarında da böyle eşite yakın bölünme var. Tabii
MHPde Görüşülmesin, BDPde Görüşülsün çok ağır basıyor.
METROPOLün ilginç bulgusu da, Evet görüşmeli diyenlerin kırda yüzde 38,
şehirde yüzde 42 olmasıdır. Dört puanlık bir fark var. Bu fark sosyolojik
teorilere uygundur, fark daha büyük de olabilirdi.
Demokraside halka sormak
Demokrasilerde halk eşite yakın oranda farklı düşünüyorsa ne yapılır?
Doğru olduğu düşünülen neyse o yapılır! Rahmetli Turgut Özalın bir sözünü size
de nakletmek isterim:
Demokrasilerde devlet halka sorarak değil, halka hesap vererek yönetilir!
Evet, halka sorarak kemer sıkma politikası hiçbir demokraside yapılamaz.
Halbuki kemer sıkmak gelecek yılları kurtarmak için zorunlu olabilir. Vergiler,
zamlar da böyle.
Halk kesimlerinin kitle psikolojisikonjonktüre göre de değişir üstelik.
Onun için politika tespitinde, ülkenin öngörülebilir geleceği için doğru
politikalar neyse o uygulanır... Başarılı olursa oyunuz artar, başarısız olursa
seçimleri kaybedersiniz ama yaptığınız iş doğruysa sizi tarih takdir eder.
Rüzgâra kapılmamak
METROPOLün araştırmasına göre halkın yüzde 44ü PKKnın askeri tedbirlerle
tamamen etkisiz hale getirilebileceğine inanıyor. Ama yüzde 50si böyle
düşünmüyor. Dünyada da etnik tabana dayalı terör hareketlerinin askeri
tedbirlerle tamamen sona erdirildiğinin örneği yoktur. Takriri Sükunlar,
sıkıyönetimler yapamamıştır bunu. Hatta azdırmıştır sorunu.
Bugün, PKK ile eninde sonunda görüşmeyle bir sonuca varılacaktır. Bu konuda
politikacılar da aydınlar da kamuoyundan gelen değişik yönlerdeki rüzgârlara
göre değil, Türkiyenin yararına, doğru bildiklerine göre davranmalıdır.
Masa başında
PKK ile her zaman istihbari görüşmeler olabilir. Önemli olan, silah bırakma
amaçlı müzakeredir. Burada zamanlama hayati bir konudur. Terörün son derece
tırmandığı bir konjonktürde müzakere yapmak, onun silah üstünlüğü altında masaya
oturmak olur.
İçeriğe gelince... Dünya pratiğinde bu görüşmelerde örgütlerin silah bırakması
karşılığında siyasi kanallar açılmakta, kademeli aflar çıkarılmakta ve bölgesel
yönetim yetkileri artırılmaktadır.
Türkiye bakımından hayati derecede önemli olan şudur: KCKnın bölgede hâkimiyet
kuracağı türden totaliter içerikli bir özerklik, PKKnın silah bırakması olmaz,
geniş bir kurtarılmış bölge kazanması olur!
İçerik mutlaka Batılı demokrasi kurallarına uygun olmalıdır. Kürtlerin ne
istediği de ancak o zaman özgürce ortaya çıkar; KCK tahakkümü altında değil.
Çatışmacı kültür
PKKnın totaliter niteliğinden kaynaklanan zorlukların yanında çözümü
zorlaştıran bir hastalığımız da var: Siyasi kültürümüzün çatışmacı,
partilerimizin kavgacı olması... Tarihte böyleydi, bunun acısını çok çekmiştik.
Bugün de böyle maalesef.
Tony Blair anılarında IRAyla görüşerek nasıl sonuç aldıklarını anlatır.
İktidarda ya da muhalefette olsunlar, İşçi Partisi ile Muhafazakâr Partinin,
IRA ile görüşme sürecinde sergiledikleri olgunluğa imrenmemek elde değildir. O
sayede başarmışlardır örgütü silahsızlandırmayı.
Birbirinin kuyusunu kazsaydılar başarabilirler miydi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.