Oslo deyince, ağızları kulaklarına varıyor
Barış masasının örgüt dilinde ki diğer adı, TCyi oyalayıp zaman kazanmaktır,
Hem barışı kim istiyor, ve neden istesinler?
Başta BDP yetkilileri iki ileri bir geri taktiği ile barışın sözünü ediyorlar da, özde terörü körüklüyorlar. Velinimet ya, sarılıyorlar teröre, öpüyorlar terörü...
Aslında silahların susmasını istemeyen tek kişi varsa o da BDPdir.
Oslo denilen masa bu nemacıları susturmaya veya durdurmaya yeterse bir anlamı olur, değilse, oraya bel bağlamanın bir anlamı olmaz... Hem o masaya kimlerle oturacaksın, ve de ne için?
Öcalanın kardeşi Mehmet Öcalan, bakın ne diyor: Ağabeyim görev bekliyor.
O da biliyor ki Öcalan unutulduğunda liderlik elden gidecek, devran da değişecek.
Öcalan yaka paça enselendiğinde aynı enstrümanı kullanmamış mıydı?
He vallah hizmete hazırım.
Ama gördük ki hizmet dediği hep kan ve gözyaşı... Önden barış dedi, arkadan örgütü saldırttı askerin üzerine... Hal bu iken, İmralı için yanıp tutuşanların tek bir gayesi olabilir, o da Öcalanın liderliğini pekiştirmektir. Şu anda liderlik tehlikede.
Son operasyonlar nedeniyle PKKda lider çatışması yaşanıyor.
Hatta Suriye mi, Türkiye mi ekseni gurupların gündeminde.
Bana kalırsa devlet girdiği yolda kararlığını sürdürmeli. Varsın Oslo samimiyetsizlikle veya her nedense tıkansın, zaten bu gün tıkanmasa yarın tıkanacak...
Son kalıcı netice olan silah bırakılmadan masa yok. Örgüt silah bırakmaya yanaşıyorsa devlet de teröre bulaşmayana her türlü şefkati göstermeye hazır.
Değilse, operasyonlara devam.
Masa dedin mi örgüt ha gayret diyor...
Bu arada en fazla sayın Başbakana yükleniliyor. Bir nevi danışıklı gaz.
Başbakan, Kürt sorununu çözerse bu ülkenin azizi olurmuş.
İyi de nasıl olacak bu iş?
Örgüt baştan beri toprak parçası ile özerklik istiyor, verecek misin?
Oral Çalışlar gibi yazarlar galiba işin farkında değil, veya bilip de bilmezlikten gelerek 30 yıldır akan kanın rengine bakmadan ahkam kesiyorlar.
Öteden beri demokrasi ağzı kullananlar da aynen öyle...
Her birisinin odak noktası, zaman kazanmak ve de devleti Özerk Kürdistan konusunda anlaşmaya zorlamak. Değilse, PKK bu kadar insanın canına neden kıydı?
Kürtçe seçmeli ders olsun, veya Kürtçe televizyon yayınları yapılsın diye mi?
Maksat buyduysa bunların hepsini hükümet yerine getirdiği halde terör yine susmadı.
Bu adamların kelle hesabı dışında kalıcı istekleri var:
Birinci basamak, Ankara göndersin biz yiyelim.
İkinci basamak, hadi bize eyvallah...
İster BDP olsun, ister İmralı olsun istedikleri bu değil mi?
Örgüt Ya istiklal ya ölüm! derken, sen neye barış diyorsun?
Hani deriz ya, bu devlet savaşı her zaman masada kaybeder. Kaybedeceğimiz yer yine masa, yine düşmanların kurduğu barış tuzağı. Masaya dolu otur eli boş kalk...
Tarih hep eli boşları yazıyor.
Şimdi de ya Oslo, ya İmralı!
Yıllardır Kürt Hakları eşliğinde örgüt sıkıştığı delikten bu güne kadar barış oksijeniyle gelebilmiştir. Devleti yönetenler de bu zokayı maalesef yuttular.
Hep söyledim, yine yineliyorum.
Bu bir salt terör olayından ziyade toprak isteyen ve de arkasında birkaç devletin olduğu dikeni çalısı bol olan bir kavgadır. Hatta temeli Güneydoğunun zengin petrol yataklarına dayanır.
Alıvere dalıvere Kürt Mehmet kalk nöbete bunun için...
Kürt Mehmet ihanetin odağını iyice anlasa nöbete de kalkacak, atağa da ...
Daha ne olduğunun farkında değil.
Bu bir savaştır derken, örgütte farklı söylemiyor, TC ile savaşıyorum diyor...
Öyle olunca da, terör yasası bu savaşta zayıf kalır. Kanı kan ile temizlemek caiz değil ama, su da bazen kafi gelmeyebilir. O zaman savaşın kuralı neyse hukuken de o yapılmalıdır.
Yoksa senin dediğin barış dili, onun istediği barış dili değil.. Örgüt özerklik, toprak istiyor, sen de Kürt Hakları diyerekten yıllardır oyalanıp duruyorsun...
Hiç olmazsa burasını artık anlayalım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.