Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yeni bir dönemecin başındayız

Yeni bir dönemecin başındayız

Türkiye yeni bir dönemecin başında...


Bunu Sayın Başbakan hissettirmeden de herkes hissediyor, ancak dışlanma korkusu, kısmî bir sessizlik oluşturuyordu. 


Sayın Başbakan seslendirince, çoğumuz rahat bir nefes aldık. 


Doğrusu Başbakan, gerçekçi bir adım attı.

Kendi insiyatifi olmadığı (bu da normal, çünkü PKK etkisiyle seçilip Meclis’e girdiler) için, İmralı’dan gelecek talimatlara göre hareket eden BDP ile “dolaylı” görüşmeler yapmak yerine, rotayı “merkez”e çevirdi:

Görüşme sürecine Apo’yu katabileceklerini söyledi.


Türkiye’de bu aşamada, şehit cenazeleri boy boy sıralanırken, bunu bu kadar açık söyleyebilmek, hiçbir siyasetçi için kolay değil.

“Başkan” olarak köşke çıkmaya hazırlanan bir Başbakan için ise çok daha zor.

Sayın Erdoğan bunu göze almışsa, yapacak başka bir şey kalmadığından almıştır...


Gerçekten de yapacak başka bir şey kalmadı.

Muhalefet partilerinin öneri sunamamaları da bu yüzdendir.


Kırk yıla yakın süreden beri ölüyor, öldürüyoruz...


Gencecik delikanlıları matematiksel bir duyarsızlıkla sayıp duruyoruz:

“Bizden bu kadar şehit, onlardan şu kadar ölü!..

”
Kırk yıldır Anadolu’dan, Türk anaların, Kürt anaların yüreklerinden fışkıran acı feryatlarla sarsılıyoruz...


Bir annenin “Türk” mü, “Kürt” mü olduğu ne fark eder?..


Her anne, sadece “anne”dir, başka hiçbir şey değil.

Yıllardır Türk annesi de, Kürt annesi de, kimi Türkçe, kimi Kürtçe aynı ağıdı yakıyor oğullarının cenazeleri başında...


Ve aynı çığlığı atıyorlar: “Bu kanı durdurun!”
Durduramadık.

Sıkıyönetim, olağanüstü hal, etkili silahlar, insansız uçaklar, anlık istihbarat, özel kuvvetler, vurucu helikopterler, sınır ötesi harekât...


Hemen hemen her yolu denedik, olmadı.

Her birinin arkasından, kimisi askere, kimisi teröriste ait düzinelerce ölü topladık! 
“Yaptığımız son harekâtta sildik süpürdük, şu kadar teröristi etkisiz hale getirdik” diye övünürken, kaç gencecik vatandaşımızın PKK saflarında oluşan boşlukları doldurmak üzere (büyük ihtimalle ölmek için), dağlara çıktığını pek dikkate almadık.


Kürtçe televizyon, Kürtçe seçmeli ders, Kürtçe yayın tanımak yıllar boyu toptan inkâr edilen bir halka doğru atılmış büyük adımlardı elbette, ama gelinen aşamada etkili olması mümkün değildi: Olmadı da nitekim...


Hatırlar mısınız bilmiyorum, birkaç ay önce bu köşede yayınlanan bir yazımda “Artık yeni adımlar atmak ve yeni şeyler söylemek lâzım” demiştim...


Sayın Başbakan işte bu adımı attı...

Yeni bir şey söyledi...


“İmralı ile görüşebiliriz.”
Çünkü bunun dışında kalıcı bir çözüm yok.

“Neden şimdi?” diye de sormamak gerekiyor, her şeyin bir zamanı var, bunun zamanı şimdi geldi.
Birileri yine sabote etmezse çözümün eli kulağında...


Unutmayın, bu terör sadece cana değmiyor, mala da değiyor.

Terör harcamaları yüzünden, Türkiye belini doğrultamıyor.

Doğu kalkınamıyor.

Batı topallıyor.

Yatırımlar aksıyor. 


Barış hepimizin çıkarınadır.

Bu terör yüzünden yıllar içinde silaha harcadığımız parayı kalkınmaya ayırsaydık, çoktan İtalya’nın önüne geçmiş olurduk.


Ayrıca demokrasimizin gelişimini de engelliyor.

Çünkü terör, hükümetleri sıkıştırır, sıkışan hükümet baskıya yönelir.

Her şey ister istemez o eksende oluşur ve git gide belirleyici olmaya başlar.


İşte bu yüzden terör, demokrasilerin en büyük düşmanıdır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi