Din Sömürüsü
Adamlar ortaya atılıyor, sahneye çıkıyor ve İslam, din, iman, Kur'an, mâneviyat propafandası yapıyor. Ne güzel... Lakin bunların bir kısmına bakıyorsunuz, din edebiyatı yapmaya başlarken fakir kimselerdi, bir müddet sonra zenginleşiyorlar. Bu zenginlikleri normal ve helal ticaret, sanayi, ihracat ithalat, tarım, hayvancılık, çeşitli hizmetler yoluyla mı oluyor? Böyle faaliyetleri yok. Peki nasıl zenginleşiveriyorlar? İşte mesele buradadır. Bu dinci, İslamcı, muhafazakâr görünen kimseler helal ve normal yollarla zengin olmamışlarsa ortada din istismarı vardır.
Türkiye'de zenginleşmek, hem de çok zenginleşmek için normal ve helal yolların dışında haram, kirli, karanlık, necis yollar vardır. Bazılarını sayayım:
İhalelere fesat karıştırmak.
İnşaat yapılmasına izin olmayan arazilere inşaat izni vermek.
Bir arsa var. Bunun dörtte birine inşaat yapılmasına izin verilmiş. Bu dörtte biri dörtte üçe çıkartmak ve bundan yüklü bir komisyon almak.
Sekiz kata izin var, allem edip kalem edip bunu on dört kata çıkartmak ve bundan komisyon almak.
Bazı bölgelerin, arazilerin çok değerleneceğini "içeriden" öğrenip buralarda ucuza arazi kapatıp sonra on misline satmak.
Kural şudur:
Dindar bir kimse, hem din edebiyatı yapıyor, hem de buna paralel olarak haram yollarla zenginleşiyorsa o bir din sömürücüsüdür.
Müslümanın serveti helal olmalıdır.
İslama, Kur'ana, Şeriata, Ümmete hizmet eden Müslüman şahsiyetlerin mal ve servet beyanları açık ve şeffaf olmalıdır.
Kötü ve bozuk düzenlerde kötü ve bozuk yollarla ve metotlarla zengin olunabilir fetvası şeytanîdir.
Niçin? Çünkü bu şeytanî fetva İslam'ın istikamet temel prensip ve şartına aykırıdır.
Müslüman Darülislam'da da, Darülharb'te de doğru ve dürüst olmakla mükelleftir.
Ülkemizdeki kâfirler ve münafıklar yıllar boyunca en normal, en tabiî, en haklı dinî faaliyetleri, istekleri, emelleri din istismarı/sömürüsü olarak vasıflandırdılar ve hizmet ehli temiz ve ihlaslı Müslümanlara büyük eziyetler ve zulümler ettiler.
Bir Mason devletin masonca idare edilmesi isteyince suç olmuyor da bir Müslüman İslam prensiplerine göre idare edilmesini isteyince niçin suç olacakmış?
Sabataycılar, Cumhuriyeti bir Sabataycı Cumhuriyeti haline dönüştürmek için çalışınca suç olmayacak, bir Müslüman İslam cumhuriyeti isteyince suç olacak.
Türkiye'de din sömürüsü vardır ama Sabataycıların, Kemalistlerin, Vesayet Sistemi taraftarlarının, egemen azınlıkların sömürü dediği şey başkadır ve gerçekte sömürü değildir.
1923'te bir İslam Cumhuriyeti kurulmuştu. Anayasanın ikinci maddesinde "Devletin dini İslamdır" yazılıydı. İstanbul Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife-i Müslimîn vardı ve her hafta resmî merasimle Cuma namazına gidiyordu. Kabinede Şer'iye Vekaleti (Şeriat İşleri Bakanlığı) vardı. Mahkemelerde Şeriata uygun kanunlarla hüküm veriliyordu. Başta ilk Cumhurbaşkanının refikası olmak üzere bütün İslam kadın ve kızları tesettürlüydü. Hafta tatili Cuma günü idi. Toplu taşıma vasıtalarında kadınların yerleri ayrıydı. Ceza Kanunu'nda zina ağır suç olarak yazılıydı. Ramazan'da alenen (açıkta) oruç yiyen Müslümanlar polis tarafından tutuklanıyordu. 1923'te başına şapka geçiren bir Türk yine tutuklanıyordu. Çünkü şapka küfür alametiydi...
Yakın tarihimizde (1970'ler, 80'ler) düzen ve sistem bozuktur, çok kötüdür, bunu değiştirip yerine hak, âdil, insaflı, güvenli, temiz bir düzen getireceğiz edebiyatı yapan birtakım radikal Müslümanların, hızlı İslamcıların daha sonra yüz seksen derece çark ederek bozuk düzenin kirli, kara, necis, haram, pis, cehennemî nimetlerine saldırmaları ve zenginleşmeleri ne ibretli bir trajedidir.
* (İkinci yazı)
İkinci Amnofis'in Mumyalı Leşi
İslam toplumu itikadını (inançla ilgili temel bilgilerini) tashih etmez (doğru hale getirmez) ve imandan sonra en büyük emir olan beş vakit namazı eda etmezse, Müslümanlar esaret (kölelik), zillet ve rezaletten kurtulamaz.
İslam'ın temel şartları beştir ama bu beş şarttan başka şartlar da vardır. Bunların bazısı: Adalet... İstikamet (doğruluk dürüstlük)... Uhuvvet (İslam kardeşliği)... Cihad fi sebilillah... Resulullahın Sünnetine temessük... Allahın inzal ettiği hükümlerle idare edilmeyi istemek...
Müslümanlar tek bir Ümmet olamazlarsa onlar zilleti ve esareti hakketmişler demektir.
Müslümanlar, birbirinden kopuk cemaatlere, hiziplere, fırkalara ayrılıp da birbirleriyle çekişip tepişirler, itişip kakışırlarsa onlar rezil, sefil, esir ve zelil olmayı kendileri istemiş demektir.
Namazı terk eden ve şehvetlerine uyan Müslüman toplumlar iflah olmaz, kurtulmaz.
Faiz/riba muamelelerine karışan Müslüman toplumların geleceği çok karanlık ve çok kötüdür.
İsrafa ve diğer çeşitli büyük günahlara yol açan lükse mübtelâ bir Müslüman toplum iflah olmaz.
Vaktiyle, Allah'a isyan eden Nemrud'u, inşa ettirmiş olduğu yüksek kuleler kurtaramamıştı.
Hâşâ "Ben sizin yüce rabbinizim" diyen Firavun'u şaşaalı sarayları, ehramları, tapınakları kurtaramamıştı.
Karun'u o muazzam ve efsanevî serveti kurtaramamıştı.
Allah ribacıları, haram kazanan ve haram yiyenleri, kara ve kirli servet sahiplerini, zalimleri, azgınları, gurur ve kibir sergileyenleri, müsrifleri, yer yüzünde fitne ve fesat çıkartanları sevmez.
İnsanın birinci vazifesi, Allahü Teala ve Tekaddes hazretlerine ihlasla ibadet etmektir.
Dünya bir imtihan yeridir... Dünya aldatıcıdır... Dünyanın tuzakları vardır... Dünya kahpedir... Ed-dünya cîfe... Dünyaperestler aldanır oyalanır, sonunda büyük zarar eder.
Resûl (Salat ve selam olsun sona) Allah katından bize neler getirdiyse, neleri emr, neleri yasak kıldıysa, ne öğütler verdiyse, onların hepsini bütünüyle ve çarpıtmadan kabul etmemiz ve elimizden geldiği kadar onlara uyup hayata uygulamamız gerekir.
Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselamın hedyinden başka doğru ve kurtarıcı hedy yoktur.
Peygamberin hedyine aykırı ve ters düşen bütün ideolojiler, hayat nizamları, felsefeler bâtıldır.
Akıllı Müslüman dini kendine ve zamana uydurmaya çalışmaz, kendini ve zamanı dine uydurmaya çalışır.
Türkiye Müslümanları, tek bir Ümmet olup kendilerini Kur'anın, Sünnetin, İslamın, Şeriatın, İslam ahlakının, İslam hikmetinin hükümlerine uydurmazlarsa sonları çok kötü, gelecekleri çok karanlık olacaktır.
Nemrudların yüksek kuleleri, Firavunların ehramları, zalimlerin müzeyyen ve şaşaalı sarayları, Deccal ve Kezzabların orduları, onları kurtaramamıştı.
"Ben sizin tanrınızım" diyen o ekfer firavunun müze camekanındaki sefil leşine bak...
"Adaletin ne şehametli bir tecellisi/ Şu leş görür gibi görmek İkinci Amnofis'i..."