İtirafın büyüğü
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu, önemli açıklamaların yapılmasına vesile oluyor.
Hatırlanacağı üzere komisyon, darbe yapmış, destek olmuş, ya da darbelerde mağdur olmuş olanların bir kısmını dinleme kararı almıştı. Bu yönde çalışmalar devam ederken komisyonda konuşanlar, yeni bilgilerle kamuoyunu şaşırtıyorlar.
Tabiî ki bütün konuşmalar yeni ve bilinmedik değil. Bazı misafirler darbeleri ve darbecileri savunurken, bazıları da darbecilerin Türkiyeye verdiği zararlara şahitlik etmiş oluyorlar. Komisyonun misafir ettiği isimlerden biri de Genelkurmay eski Başkanlarından Hilmi Özkök olmuş. 27 Mayıs darbesini de, 12 Mart muhtırasını da doğru bulmadığını anlatan Hilmi Özkök, 1960 darbesini genç subaylar istediği için genç subaylar ifadesi bir tereddüt oluşturmuştur hep. Harp okullarındaki müfredat da gençlere o duyguları aşılıyor demiş. (Zaman, 5 Ekim 2012)
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonuna açıklama yapan başka önemli isimler de oldu, ama Harp okullarındaki müfredat da gençlere o duyguları aşılıyor tesbiti, eğer komisyonda ifade edildiyse çok önemlidir. Çünkü burada aşılanan duygu her halde demokrasi değil; darbeci anlayış olsa gerek.
Askerî okullardaki eğitimin öncelikli olarak ele alınması ve darbeci anlayıştan arındırılması gerektiği uzmanlarca da uzun süredir ifade ediliyordu. Ancak bu tesbitin, okullardaki eğitimi en iyi bilenler tarafından dile getirilmesi çok daha önemlidir. Genelkurmay eski Başkanlarından Özkökün bu beyanı sadece tutanaklarda kalırsa yazık olur. TBMM Millî Eğitim Komisyonu, bu beyan ve itiraftan da yola çıkarak mutlak sûrette askerî okullardaki müfredatın içeriğine el atmalıdır. Belki de bu konudaki yetki başka yerlerdedir, ama TBMM Millî Eğitim Komisyonu en azından özel bir inceleme ve araştırma yaparak mevcut durumu ortaya koymalı ve mutlak surette çare bulmalıdır.
Darbeler konusu epeydir Türkiyenin gündeminde. Konu ile ilgili görüş beyan eden hemen herkes, darbelerin son bulması için kalıcı çarenin, yeni darbecileri yetiştirmeyecek bir eğitim sisteminden geçtiğini ifade ediyor. Aksi halde darbecileri cezalandırmak bile tam anlamıyla caydırıcı olmaz. Düşünün ki bir yandan darbeciler yakalanıyor, cezalandırılıyor; ama öte yandan da mevcut eğitim sistemiyle darbeci anlayışa sahip yeni kişiler yetiştiriliyor. Darbelerden ve darbecilerden bunca zarar gören bir ülkede, böyle bir yanlışın devam etmesine müsaade edilebilir mi?
Elbette darbeci anlayışa mensup kişiler sadece askerî eğitim kurumlarında yetişmiyor. Sivil oldukları halde anlayış olarak darbe taraftarı kişilerin yetiştirildiği başka okullar da vardır. O halde eğitimi bir bütün olarak masaya yatırmakta fayda var. Darbeleri meşrû gösteren her türlü anlayış ders kitaplarından ayıklanmalıdır. Düşünün ki bir başbakan ve iki bakanın zulmen idam edildiği 27 Mayıs darbesi, ülkemizde hem de uzun yıllar bayram olarak kutlanmış. Darbelerin bayram olarak kutlandığı bir yerde, yeni darbecilere kim itiraz edebilir? Nasıl ki 27 Mayıs darbesinin yıldönümlerinin bayram olarak kutlanması tarihî bir hataydı, başta askerî olmak üzere eğitim sistemindeki darbeci anlayışı tasfiye etmemek de o derece hatadır, yanlıştır, ihmaldir.
Madem bu konu, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonunun çalışmaları vesilesiyle yeniden gündeme geldi, o halde bu itirafın, bu tesbitin ve bu teşhisin peşini bırakmamak lâzım. Konu gündeme geldiği her defasında, ilgililerin; Bizim sistemimiz iyidir, en iyi eğitim askerî okullarda veriliyor demeleri kamuoyunu ikna için yeterli değildir.
Başta okullarda okutulan ders kitapları olmak üzere bütün eğitim sistemi yeniden ele alınmalı, darbeci anlayış bertaraf edilmeli. Bu yapılabildiği gün, yeni darbe tehlikeleri de bertaraf olmuş olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.