PKKyı Bitirmenin Üçüncü Aşaması (2)
Her ne kadar yazımızın başlığı “PKK’yı bitirmenin üçüncü aşaması” ise de biz konuya terör, terörizm ve terörizmin finansmanının önlenmesi gibi geniş bir açıdan bakacak ve PKK’nın yerini bu genelin içine yerleştirmeye çalışacağız. Daha önce belirttiğim gibi konuyu daha çok Zeki Yıldırım’ın “Hukuksal Açıdan Terörizmin Finansmanının Önlenmesi” adlı doktora tezinden hazırlanmış kitabından yararlanarak işleyeceğiz. Dolayısıyla yazacaklarımız ister istemez biraz akademik ağırlıklı olacak.
Aslında işe terör ve terörizmin tarifiyle başlamak lazım (çünkü bir takım çevreler PKK veya benzer örgütlerin terör örgütü değil özgürlük savaşçıları olduklarını ileri sürüyorlar!) ama bırakalım bir takım siyasi hesapları olan devletleri ve siyasi yapılanmaları, akademisyenler bile bu terimlerin tanımlarında hemfikir değillerdir.
Türkçe kelime karşılığı “yıldırma, korkutma” olan terör, ilk defa 14.Yüzyılda Fransızcada kullanılmış, 1789 Fransız Devrimini izleyen dönemde de hukuk literatürüne girmiştir. Ancak bu, ilginç olarak bugün anladığımız manada, bireyler ya da siyasi gruplar tarafından devlete karşı yapılan bir hareketi değil tam tersine, devlet tarafından halka karşı uygulanan sistemik şiddeti anlatmak için kullanılmıştır. Schmidh ve Youngman “Politik Terörizm” adlı eserlerinde bu alanda çalışma yapan akademisyenlerin tariflerini toplamışlar ve tam 109 farklı tanımla karşılaşmışlar. Sadece bu durum bile terör ve terörizmi, dolayısıyla PKK meselesini anlamanın, (anlamadan bir önleme de olamayacağına göre) terörü önlemenin ne kadar karmaşık ve zor bir iş olduğunu ortaya koymaktadır.
Ama toparlayıcı bir tanım yapmak gerekirse, “terörü, insanları tehdit ederek, korkutarak, toplumda dehşet, korku, panik hali yaratarak yıldırma, sindirme ve bu yolla onları belli düşünce ve davranışları benimsetmek üzere zor kullanma eylemi; terörizmi ise siyasal amaçlar için mevcut sistemi yasadışı yollardan değiştirmek amacıyla terör eylemlerini örgütlü, sistemli ve sürekli kullanmayı bir yöntem olarak benimseme durumu” şeklinde belirtebiliriz. Terörizmin amacı ise “hedef alınan devleti veya sistemi, ekonomik ve sosyal yapıyı etkileyerek istekleri ve amaçları doğrultusunda kararlar alınmasını sağlamak veya devlet sistemini yıkarak yerine kendi amaçları ve ideolojileri doğrultusunda yeni bir yönetim tesis etmek” olarak açıklanabilir.
Şimdi, cümlelerin içeriğine bakıldığında, bütün bunlardan çıkarılacak sonuç; PKK’nın ağırlıklı olarak bir terör örgütü, yaptığının da terörizm olduğudur. Ancak şunu belirtmeden geçmek de en azından bilimsellik anlamında doğru olmaz: Herhangi bir örgüt veya bizim terörist dediğimiz ama kendilerini gerilla olarak tanıtan insanlar, temsil ettiklerini iddia ettikleri ya da adına savaştıkları halkın çoğunluklu desteğini alıyorlarsa, o zaman yaptıkları iş terör de olsa, kategorik olarak terörist diye adlandırılamazlar. Bu durumda söz konusu olan terim artık “terörist” değil “gerilla ya da özgürlük savaşçısı” olacaktır. Bu ayırdın farkında olmak ulusal ve uluslararası arenada PKK, BDP ve tüm boyutlarıyla bu meselenin, dolayısıyla ülkemizin geleceği açısından hayati öneme haizdir.
Yalnız burada iki noktanın altını mutlaka çizmek gerekiyor: Birincisi, onlara gerilla ya da özgürlük savaşçısı diyebilmek için, adına savaştıkları (ya da eylem düzenledikleri) halkın devlet tarafından sistematik olarak ayırımcı politikalara tabi tutulması ve şiddete maruz bırakılması, ikincisi ise o halk destek hususunda oy kullanırken hiçbir baskı altında kalmadan özgürce karar verebilmesidir. Yani ne devlet ne de örgüt tarafından her hangi bir baskının söz konusu olmaması gerekir.
İşte benim PKK’yı bitirmede en çok üzerinde durduğum konu tam da burasıdır. Anayasayı değiştirelim, böylece her türlü ayırımcılığa konu olacak hususları ortadan kaldıralım ve gelecek seneki seçimleri, yani söz konusu olan o halkın oylarını PKK’ya bırakmayalım. Kanımca bu iki hususta bir ilerleme sağlanamazsa PKK ve yandaşları “özgürlük savaşçısı” olduklarını iddia etmeye devam edeceklerdir. Bunun tabii bir sonucu olarak da dünyaya, onları bir terör örgütü ve teröristler olarak kabul ettirmek ve bu çerçevede uluslararası sözleşmelerden doğan muamelelere tabi tutmak giderek zorlaşacaktır.
Belki terörizmin nedenlerini ortaya koymak da terör örgütlerinin, dolayısıyla PKK’nın ne olup olmadığı hususunda yardımcı olacaktır. Bugün dünyadaki sosyal ve siyasal çatışmaların kökeninde ağırlıklı olara eğitim, istihdam, altyapı, hayat standardı (kötü yaşam koşulları, ekonomik sebepler, gelir dengesizliği, işsizlik), eşitlik, adalet konularındaki eksiklikler ve etnik, dini sebeplerin olduğu söylenebilir.
Vahşi kapitalizmin küresel düzeninde oluşan toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar, mesela adaletli siyasal temsil edilme imkânlarının kaybolması, bir takım insanların siyasal, toplumsal, ekonomik alanlarda dışlanmışlıkları, öz kültürlerini kaybetme durumunda kalmaları, hor görülmeleri, inandıkları gibi yaşayamamaları, işlerini kaybetmeleri, toplum dışına itilmeleri, sonunda geleceğe dair umutlarını kaybetmeleri, devlet veya organlarının bir takım baskıları ile genel zemin oluşmakta, terör grupları türemeye başlamaktadır.
Günümüzde bazı örgütlerin, kendilerine zorla kabul ettirilmeye çalışılan Batı’lı anlayıştaki modernleşme, laiklik, küreselleşme gibi değerlere karşı oluştuğunu ve buna karşılık olarak teröre başvurduklarını söylemek de mümkündür. Bu gibi örgütler karşılaşılan sorunların kaynağını Batı’da ve Batı’nın dayattığı küreselleşmede görmekte ve tavırlarını “şiddet”le göstermektedirler.
Mesela, Ortadoğu’daki terörün sebebinin böyle bir şey olduğunu söyleyenler olduğu gibi asıl sebebin din olmadığını, örgütlerin eylemlerini meşrulaştırmak ve taraftar (aynı zamanda din uğruna kendini feda edecek militan) bulmak için bu tezi işlediklerini, dini bir araç olarak kullandıklarını ileri sürenler de vardır. Filistin Halk Kurtuluş Ordusu’nun kurucu liderinin bir Müslüman değil de bir Hıristiyan (George Habbash) olduğunu hatırlatmak, bu tezin bir yanıyla haklı olduğunu göstermek açısından herhalde yeterli olacaktır.
Amerikalı gazeteci Robert Fisk İslami terör diye adlandırılan eylemlerin ortaya çıkmasının temelinde ABD’nin Ortadoğu’da sorumlu davranmaması, İsrail saldırılarını desteklemesi, ambargo altındaki Irak’lı çocukların ölmesine göz yummasının yattığını, fanatizmi besleyenin bu tutumlar olduğunu söylemektedir. Ayrıca ABD’nin komünizmin yayılmasını önlemek için Sovyetlerin Afganistan’daki işgaline karşı İslami grupları desteklemesi de bu bölgedeki eylemlerin sebebinin gerçekten din mi yoksa dini motif giydirilmiş aldatmacalar mı olduğu konusunda çarpıcı bir örnektir.
Şüphesiz günümüzdeki güçlü terör örgütlerinin ortaya çıkışının en temel sebebi örgütün uğrunda savaşacağı bir ideolojinin olması, yani bir siyasi neden bulunmasıdır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği 1981’de hazırladığı raporda bu siyasal nedenleri şöyle sıralamaktadır: Sömürgecilik, toprakların diğer bir ülke tarafından işgali, insanların kendi topraklarından veya evlerinden kovulmaları, sürgünde olanların geri dönüşüne imkan verilmemesi, ırk ayırımcılığı, dini baskılar, özgürlüklerin baskı altında tutulması, diktatörlük, ..bazı devletlerin düşmanlarından kurtulmak için milletlerarası terör eylemlerini desteklemesi.
Şimdi “bütün bunları niye anlattın, niye kafanı bu kadar yoruyorsun, ‘PKK bir terör örgütüdür ve pis bir sinek gibi ezilmelidir o kadar’ de geç git” diyenler ve beni eleştirenler olacaktır… Ama şu bir gerçektir ve otuz yıldır sürmekte olan bu amansız mücadeleden anlaşılmaktadır ki bunları incelemez, sebeplerini tüm boyutlarıyla ortaya koymaz ve süreci sadece eylemsel sonuçlarıyla değerlendirirsek; bu şer örgütü bütünüyle anlamak, dolayısıyla çözüm yollarını bulmak ve sonunda tüm uzantılarıyla ortadan kaldırmak mümkün olmayacaktır. Başka türlüsünde, olsa olsa örgütün savaşçı gücü zayıflatılabilir o kadar.
Hem bütün bunları sağlam bir fikirsel temele oturtamazsak; o zaman Çeçenistan’daki milislere de Filistin’deki savaşçılara da Suriye’deki özgürlükçülere de “terörist” demek durumunda kalırız. Ya da “niye onlar özgürlük savaşçısı da PKK’lılar terörist” sorusuna ikna edici bir cevap veremeyiz.
Kısmet olursa haftaya devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.