İslâm korkusu bitecek
Dünya üzerinde var olan ve geniş kitlelerin İslâmı kabul etmesine, ona teslim olmasına mani olan İslamofobya yani İslâmdan korkma tavrının yakın zamanda sona ereceği ifade ediliyor ki, bu habere sevinmek lâzım. Belki bu tesbit ilk defa dile getirilmiyor, ama bu defa bu tesbiti dile getirenin kimliği dikkat çekici.
Amerikada tanınan bir felsefeci ve ilahiyatçı olan Prof. Dr. Philip Clayton bu tesbitin sahibi. Ateist bir ailede büyüyüp, önce köktendinci Hıristiyanlıka kayan, sonra daha ılımlı versiyonunda karar kılan Prof. Clayton, şu anda Californiadaki Claremont School of Theologynin Dekanı ve Claremont Lincoln Üniversitesinin de rektörüymüş.
Prof. Dr. Philip Clayton, İslamofobinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? sorusuna şöyle cevap vermiş: İslamofobi, ABD toplumunun küçük bir bölümünü oluşturan köktendincilerin geçmişte yaşayabilmek için geliştirdikleri bir konsept ve ölmeye mahkûm. Nasıl bu kadar eminim? Nazilere bir bakın. Nazi ideolojisi öldüğü gibi İslamofobi de ölecek. Bugün Neo-Naziler var mı? Evet, bugün dünyada Neo-Naziler var ama bu yüzyılın belirleyici akımı değil. 20 yıl içinde bu küçük köktendinci Hıristiyan grup iyice etkinliğini yitirecek ve İslamofobi Nazi ideolojisi gibi ölecek. (Konuşan: Şenay Yıldız, Akşam, 15 Ekim 2012)
Peki, dünyayı tesiri altına alan bu korku öldüğünde ne olacak? Muhtemelen ve inşaallah, İslâm doğru bir şekilde bilinecek, tanınacak ve ona teslim olanlar çığ gibi büyüyecek. Bu bir hayal mi? Değil, çünkü İslam; insanın yaratılışına uygun, ona hitap eden, Nereden geldik, nereye gidiyoruz? gibi sorulara ikna edice cevaplar veren bir din, bir hayat biçimi. Çağımızın insanları için bu sorulara ikna edici cevap verebilmek çok önemli. Zaten çoğu insan bu sorulara cevap bulamadığı için ya aklını uyuşturuyor ya da kalbini. İslâm korkusu sona erdiğinde kalplerin fethi çok daha kolay olacak inşaallah. Ancak, bu haberlere sevinirken; o güne hazır olmak gerektiği de unutulmamalı. Diyelim ki 20 yıl sonra başta Amerika olmak üzere Avrupa ülkelerinde de İslamdan kormak devri sona erdi. Herkes İslâmı araştırmaya, öğrenmeye ve ona teslim olmaya hazır bir hale geldi. Bu insanlara Doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete layık doğruluğu anlatacak alt yapıyı kurmuş olacak mıyız? Yoksa, bu çalışmaları yapmak için 20 yıl daha geçmesi mi gerekecek?
Amerikadan bu güzel haber gelirken, Batıdan da yine benzer haberler geliyor. ABD ve Çinin ardından İngilterede de tasavvufla ilgili Araştırma Kürsüleri kuran TÜRKAT (Türk Kadınlar Kültür Derneği) Başkanı Cemalnur Sargut, dünyadaki İslâm algısının olumlu yönde değişmeye başladığını hatırlatıyor. Sarguta göre Batı İslâmı tanıdıkça, önyargılar azalıyor.
Cemalnur Sargut, güzel bir misal de anlatıyor: On senedir Amerikada North Carolina Üniversitesi tarafından çağrılarak oradaki tasavvuf derslerine giriyordum. Orayla bir yakınlığım olmuştu. Bu üniversitede şöyle bir durum yaşanıyor: İkiz Kuleler yıkıldığından beri üç profesör ortak karar alarak okula giren herkese Kurân-ı Kerim okutuyorlar. Bunu görmek beni çok etkiledi. (Konuşan: Ayça Örer, Radikal, 14 Ekim 2012)
Sargut, alimlerimizin bir zaafına da dikkat çekmiş: Bir tek problem var, lisan. Türk hocalar lisan bilmiyorlar. (...) Tasavvuf öğretecek insanın Türkçeyi, İngilizceyi, Arapçayı, Farsçayı ana dili gibi bilmesi lâzım. Dini bile konuşmak için artık İngilizce bilmek gerekiyor.
İslamla ilgili önyargılara karşı nasıl çalışmak gerektiğini de Sargut söyle anlatmış: Birlik, tevhid, İslâmın gülen yüzünü anlattığınızda hiç negatif bir tepki almıyorsunuz. (...) İslamı tanımıyorlar, İslamın acı veren bir şey olmadığını, sevgi, tehhid dini olduğunu anlattığınızda insanlar bunu açık fikirle dinliyor.
Sevindirici haberlerin çoğalması için doğru İslâmiyeti en önce Müslümanların yaşaması lâzım. Fiillerimizle ortaya koyduğumuz halimizi, lisanımız da desteklerse o zaman her gün güzel ve sevindirici yeni haberlerle karşılaşırız.
İslâm korkusu yakın zamanda bitecekse, ümitvâr olmak için bir sebebimiz daha var demektir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.