Baskı, kabiliyetleri köreltir
Eşinize ve çocuklarınıza baskı yapmayın. Zira baskı, istidatları köreltir, kabiliyetleri öldürür.
Baskı nedir?
Zorlama, tahakküm, keyfî muâmele, kuvvete dayanarak cebir kullanma, zorbalık, tek görüşlülük, suistimâle gayet müsait bir zemin, zulmün temeli; insanlığı mahveden, sefalet derelerine yuvarlayan, İslâm âlemini zillet ve sefalete atan, garaz ve düşmanlığı uyandıran, herşeye bulaşıp zehrini atan muzır bir haslettir.1
Çeşitli istibdatlar vardır: Askerî, idarî, siyasî, ilmî, ailevî, nefsî, fikrî vs.
İlmî istibdat, bâtıl mezhep ve fikirleri doğurur. Hissî istibdattan taassup ve başkasını suçlamalar doğar. İdâre veya iktidar istibdadı küçük istibdatların babasıdır.
İstibdat/baskı, kâbiliyetlerin inkişâfına, ittihada, ittifaka, muhabbete kaynaşmaya mânidir. Denenmiş ilmî bir tesbittir: Boylarının birkaç yüz katı kadar zıplayan pireleri kavanoza koyup kapağını kapatmışlar. Pat, pat diye zıplayıp kapağa çarpıp yere düşmüşler. Bir müddet sonra kapağı açmışlar, yine kapak hizasına kadar zıplamış, pat diye düşmüşler.
Eşin eşine, anne-babanın çocuklarına, büyük kardeş ve ablanın kardeşlerine baskı yapması ailevî istibdattır. Ve böyle ortamlarda hür zihinler yetişmez. Çocukları eğitir ve terbiye ederken hür bir zemin hazırlamalısınız. Bırakın çocuk konuşsun. Eğer Sus, konuşma, sıra sana gelecek, pat, pat! diye kafasına vurup susturursanız, ileride, toplum içinde de konuşamaz, hakkını arayamaz.
RİBADAN (FAİZDEN) KAÇININ
Faiz bir çıkar kirliliğidir. Başkasının sırtından geçinmek ve servet yapmaktır. Faizin temelinde Sen çalış ben yiyeyim, sen zahmetler içinde çırpın, ben rahat edeyim anlayışı yatmaktadır. Faiz bağımlılığına yakalanan, karşısındakilerin durumunu hesap etmez, edemez. O, sadece kendi çıkarını düşünür. Velev başkalarının hayatı söz konusu olsa bile!
Tefecilik de fâizciliktir. Zor ve darda kalan insanların bu durumundan istifade ile yapılan haksız bir kazançtır. Bu, fakir ve yoksulları sömürme, âdeta köle durumuna düşürmektir.
Bu işte daha çok tefeciler ve bankalar kazanmaktadır. Diyelim ki, faiz müptelâsının 100 lirası var. Parasını yüksek faiz veren kişi veya bir müesseseye yatırıyor. Yüzde yüze yakın faiz alsa bile banka veya tefeci, bu parayı pek çok defalar döndürüyor. Kendisi birkaç yüz lira kazanıyor, faizciye ise ancak cüzi bir miktar veriyor.
Öte yandan faizle para alan kişi de onu ödeyebilmek için binbir türlü sıkıntıya giriyor, ya zor ödeyebiliyor, ya da iflâs bayrağını çekiyor. İzzetini, şerefini ayaklar altına alması da cabası.
Fâiz, hem asalak, hem de tembel üreten bir bataklık olduğu için hem ticarî hayatı, hem de kabiliyetleri öldürür; teşebbüs gücünü kırar; yeni yatırım kapılarını kapatarak hazırcılığa ve kolaycılığa alıştırır. Tüketici kredisi altında zerk edilen faiz, ferdi de, aileyi de, toplumu da perişan eder. Nice aileleri dağıttığının sayısız örnekleri vardır.
Unutmayın, ailevî huzur ve mutluluğunuz aynı zamanda faizden uzak kalmaya bağlıdır.
Dipnot: 1- Münâzarât, s. 22.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.