Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Ancak şefkatli insanlar kendileriyle yüzleşebilir

Ancak şefkatli insanlar kendileriyle yüzleşebilir

Günümüzde hemen hepimizin en önemli problemi, kendimizle yüzleşmeye cesaretimizin olmamasıdır. “Ben yüzleşiyorum” diyenler, yazımın kapsama alanı dışındadır. Yazıyı okumak için zaman kaybetmesinler. Bir de onları meşgul etmeyeyim.
Ne de olsa yazının konusu “şefkatten” dem vuracak. Şefkatli olalım da insanlara eziyet etmeyelim. Bir insanın kendisiyle yüzleşebilmesi için mangal bir yüreğinin olması gerekir. Lebi derya bir kalbinin, yedi kat gökler kadar gönül ehli ve gönül eri olması lazım ki, önce kendisine karşı şefkatli davranabilsin, sonra başkasına.
Günümüzde bir kısım insanların iki dünyası, bir kısmının da bir dünyası vardır. Bir dünyası olan insanlar, sadece bu dünyayı en iyi şekilde yaşama mücadelesi verir ve ölür gider. Gerisi önemli değildir. ölüm sonrası bu tipleri ilgilendirmediği için, maddeye bağımlı olarak hayatlarını sürdürürler. “Başları pınar, ayakları göl olsun” bir diyeceğimiz olamaz.
İki dünyalı insanlara gelince, onların hem bu dünya hem de öteki aleme dair inanç ve değer yargıları vardır. Bu dünyasını imar edemeyenler, öteki dünyasını imar edemezler. Bu açıdan bakınca, iki dünyalıların işi bir hayli zordur. Asıl olan öteki dünya olduğu ve bu dünyada yaptıklarından sorguya çekilecekleri için “dikkatli ve titiz” olmak zorundadırlar.
Haliyle tek dünyalı insanlarla iki dünyalı insanlar arasındaki şefkat yoğunluğu farklılık gösterecektir. İki dünyası olan insanların şefkat duygusu, aynı zamanda ahirete de yatırım olacağı için, sürekli olmalıdır. Tek dünyalılarınki gibi geçici olmamalı.
Bu sebeple kendisiyle yüzleşmesi gereken insanlar, daha çok iki dünyalı insanlardır. İki dünyalı insanlar kendileriyle yüzleşmediği sürece, içinde yaşadıkları toplumlarda huzur, barış, refah ve adalet aramak, iğneyle kuzu kazmak gibidir.
Yine bizlerin içine düştüğü büyük yanılgılardan birisi de bırakın kendimizle yüzleşmeyi, kendimizi aldatmaktan, kendimizi aldattığımız için de başkasını aldatmaktan endişe etmememizdir. Bu aldatma zamanla öyle vazgeçilmez hale gelir ki, kendimize ve topluma karşı yaptığımız haksızlıkların adil olduğuna inanmaya başlarız.
Yukarıda da söylemeye çalıştığım gibi, bu yüzyılda insanımızın en büyük yanılgısı, kendi kendimizi aldatmaktan kaynaklanmakta. İçimizdeki bu çelişki yüzünden sık sık depresyona girmekte ve krizler yaşamaktayız. Daha da kötüsü başkalarına da yaşatmaktayız.
Bunun sonucunda da sıkıntının kendimizden değil, başkalarından kaynaklandığını düşünmekteyiz. Böyle yaparak problemlerin sahibi olmaktan kolayca kurtulacağımıza inanmaktayız. Hatta daha çabuk sıyrılmak için, sevdiklerimizi bile arkadan vurmakta, hayatımızdan, dostluğumuzdan, arkadaşlığımızdan çıkarmaktayız.
Oysa kendisiyle yüzleşmesini bilmeyen veya yüzleşmekten korkan kişiler, aslında sadece kendileriyle savaştığını bilebilseler, ayakta kalabilmek için verdikleri mücadeleleri, başkalarına karşı değil, kendilerine karşı verebilseler, bunalımlarının, dertlerinin, acılarının, kendileriyle yüzleşememekten kaynaklandığına inanabilseler, pek çok problemi çözmüş olacaklardır, çözmüş olacağızdır.
Bir başka çaresiz hastalık da, kişilerin kendi mevcut durumlarını değerlendirip, düzeltme yapmak yerine, kendilerine destek ve güç vermek yerine, kendilerinden daha iyi yaşayanların ve daha iyi kazananların veya daha farklı makam ve mevkide olanların hayatlarına göre kıyaslama yapmaları. Bu, kıyamet ve kıyamet sonrası bile çare bulunacak bir hastalık değil maalesef.
Bütün bunların altında yatan ana sebep; “şefkat ve merhamet” duygumuzu, öncelikle kendimize karşı gösterip, kendimizle yüzleşememektir. Bir başka hastalığımız olan; “başkalarını yönetip yönlendirmeye kalktığımız ama kendimizi yönetip yönlendirmeye gücümüzün yetmediği gibi.” Kendisine gücü yetmeyenin, dünyayı devirmeye kalkması gibi.
“Kişi kendi eksiğini bildiği sürece yiğittir.” İnsan kendi eksiğini bildiği ve kabul ettiği sürece küçülmez, büyür. Böyle insanlar kendisiyle yüzleşebilir ve şefkat müessesesini çalıştırabilir. Kısaca; “İhtiyaç sıralamamızın birinci sırasına şefkat ve merhameti koymalıyız.”


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi