Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Başımız her zaman dik... Yüzümüz her zaman ak

Başımız her zaman dik... Yüzümüz her zaman ak

"Mukaddes toprakları ziyaret" kampanyamızın ne derece başarılı olabileceğini test anlamında, "pilot bölge" olarak seçtiğimiz Gaziantep ve Kilis'ten Mekke ve Medine'ye giden ve buralarda 14 gün boyunca "seminer"lere katılıp "ibadet"ler eden okurlarımız, geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye döndüler... Hem de büyük bir "haz" yaşamış olarak, "mutlu" ve "sevinçli" şekilde...
Okuyucularımızın ortak duyguları şöyleydi:
"öncelikle Allah'a hamd olsun, Vakit gazetesine, bizlere bu fırsatı verdiğinden dolayı çok çok teşekkür ediyorum. Emeği geçen bütün Vakit personelinden Allah razı olsun. 7-8 yıldır Vakit gazetesi abonesiyim. Bu kampanya sayesinde ve Allah'ın da izniyle 14 günlük Mekke-Medine gezisi yaptık. O kutsal mekânları, hiçkimse hiçbir dille anlatamaz. Yaşanması gerekli ve Vakit bu duyguyu bize yaşattı. Bu kampanyanın devam etmesini, bütün din kardeşlerime kısmet olmasını Allah'tan niyaz ediyorum."
Biz de, bu "güzel duygu"ları ve "dua"ları için teşekkür ediyoruz okurlarımıza... Biz de, en az onlar kadar "mutlu ve sevinçli"yiz... Onlara bu "hazzı" yaşatmaya vesile olduğumuz için...
İnşallah, bu "kampanya" bundan böyle de devam eder ve okurlarımız bundan böyle de "Bu mutluluk anlatılmaz, yaşanır" demeye devam ederler.
Allah nasip ederse, "Ağustos ayının ortaları"nda, yazarımız Abdurrahman Dilipak'la birlikte "100 talihli okurumuz" daha gidecek Mekke ve Medine'ye... Yine tek kuruş ödemeden 14 gün boyunca "ibadet"ler edecekler, "ziyaret"lerde bulunacaklar...
İnşallah, daha sonra da benimle birlikte "150 okurumuz" çıkacak kutsal yolculuğa...
Malûm, bu yolculukla ilgili "kupon"larımızın yayını sürüyor... Ne var ki; bazı okurlarımız "gazete bulamamaktan" yakınıp, "aynı gazeteden birkaç tane alsam, açığı kapatabilir miyim?" diye soruyor...
Bu konuyu "kur'a çekecek yetkililer"e sorduk... Maalesef bunun mümkün olmadığını söylediler.
Okuyucularımıza diyeceğimiz şu:
Dua edin. Dua edin de, "bir kampanya daha" başlasın ve bu defa kuponları tam biriktirin de, kutsal topraklara gitmeye aday olun...
Ne yazık ki, şu anda yapabileceğimiz bir şey yok.

DİNLEME İDDİASI VE BİLİRKİŞİ RAPORU
Okurlarımızın "Mekke ve Medine ziyareti"nden geçen hafta dönmeleri gibi, bizi ilgilendiren bir olay da; CHP Genel Sekreteri önder Sav ile Merkez Valisi M.Ali Serindağ arasında gerçekleşen ve tamamen "siyasi muhtevalı" olan görüşmeyi "deşifre" eden haberimiz hakkında başlatılan "soruşturma"nın tamamlanıp, "Vakit hakkında dava açılması"ydı!..
Malûmlarınız olduğu gibi;
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal başta olmak üzere CHP Genel Sekreteri önder Sav ve CHP kurmayları; "CHP Genel Merkezi'nin dinlendiğini!.. Hem de, yüksek teknoloji kullanılarak ortam dinlemesi yapıldığını" iddia edip, Türkiye'yi ayağa kaldırmışlar, olay hakkında "Meclis Araştırması" açılmasını istemişlerdi...
Ancak Vakit'in bu yaygaralara verdiği kısa ve net cevap şuydu:
"Ortam dinlemesi yok... Yüksek teknoloji kullanımı yok... önder Sav ile Vali'nin konuşmalarına ister istemez kulak misafiri olduk... çünkü önder Sav, telefonunu açık unutmuştu!.."
Yine malûmlarınız olduğu gibi;
CHP'liler bu açıklamaya inanmamış ve önder Sav'ın "telefon özürlü" olduğunu kabul etmek istememişlerdi.
Ancak, hemen ertesi günü "Türk Telekom'un belgesi"ni yayınladık.
Türk Telekom diyordu ki;
"Vakit gazetesi ile önder Sav'ın telefonu arasında 44 dakika 6 saniyelik bir görüşme gerçekleşmiştir!"
Buna inanmayan ve "Biz Turkcell'in kayıtlarına itibar ederiz" diyen CHP kurmaylarına, Turkcell'den de "tokat gibi bir cevap" gelmişti:
"44 dakika 6 saniyelik bir görüşme olmuştur!"
Bütün bunlara rağmen "dâvâ" açıldı... Ancak, öyle bir dâvâ ki; "Vakit'in haklılığını daha en başta tescil eden" bir dâvâ!..
Savcı bey, dâvâ açmadan önce "bilirkişi"ye sormuş... Sonra da, bilirkişinin raporunu esas alan bir "iddianame" hazırlamış...
Savcı Nadi Türkaslan tarafından açılan davanın iddianamesinde, önder Sav'ın, 23 Mayıs 2008 tarihinde, CHP Genel Merkezi'ndeki odasında, Merkez Valisi Ali Serindağ ile yüz yüze görüşme yaptığı kaydediliyor.
Görüşme sırasında, muhabirimiz Aslan Değirmenci’nin; daha önceki bir konuşması ile ilgili görüşmek amacıyla gazeteye ait sabit telefondan Sav'ın cep telefonunu aradığı belirtilen iddianamede, önder Sav'ın çağrıyı kabul ettiği ve telefon açık olduğu halde Değirmenci’ye beklemesini söylediği aktarılıyor...
Değirmenci'nin, telefon açık iken Sav ile Serindağ arasındaki konuşmaları dinlediği, daha sonra da bu konuşmaları not ederek gazetenin Ankara Temsilcisi Serdar Arseven'e verdiği belirtilen iddianamede, bu konuşmaların, Değirmenci ve Arseven'in adıyla Anadolu'da Vakit Gazetesi'nin 26 Mayıs 2008 tarihli baskısında “Sanki CHP Valisi” başlığıyla yayımlandığı ifade ediliyor...
İddianamede, daha sonra şöyle deniliyor:
“Her ne kadar şikâyetçi önder Sav, kullandığı cep telefonunu açmadığını, telefonun bir başka yöntemle dinlenip görüşmenin bilgisi ve rızası dışında yapıldığını savunmuş ise de, telefon ve donanımı üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, telefonda çağrıyı kabul etmeden görüşmeyi başlatacak bir programa rastlanmadığı ve telefon tuşlarının fonksiyonlarını olağan biçimde yerine getirdiği; bu durumda Sav'ın, telefonunun açılmadan bir başka yöntemle dinlenildiği yönündeki iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.”
Birçok olaydan olduğu gibi, bu olaydan da "yüzümüzün akıyla" çıktığımız için Yüce Allah'a hamd-ü senalar olsun...
Bizim alnımız ak, başımız dik!..
Dâvânın sonucu ne olur, bilemeyiz...
Ancak, şu ortaya çıkmıştır:
"CHP'nin iddiaları fasa-fisodur!"
çünkü, "bizim onları dinlemediğimiz" ama "onların bize canlı yayın yaptığı" bilirkişi raporuyla tescil edilmiştir!..
Tabiî, önder Sav'ın "telefon özürlü" oluşu da!..

ŞİMDİ DE ONLAR “SANIK” OLDU!
"Vakit'e çamur atmak" isteyip de, atmak istedikleri çamur kendi suratlarına yapışanlar, sadece "CHP'liler" değil...
Şu "ilâhî tecelli"ye bakın ki;
Vakit'e yönelik "yargısız infaz" ve "ekonomik linç" uygulamak için, "trilyonluk tazminat dâvâsı" açan generallerden bir kısmı, şu anda "Ergenekon Terör örgütü" mensubu oldukları suçlamasıyla "tutuklu" bulunuyor... Bazılarının adı da, operasyonlara temel teşkil eden "günlük"lerde geçiyor.
Biz bunu, 18 Temmuz Cuma günkü manşetimizde "Beşi bir yerde" başlığı ile verdik ve dedik ki;
"Kars’ın Rus ordusu tarafından işgal edilmesini methetmek için eser yazan aşırı Rus milliyetçisi bestekâr Mussorgoski’yi öven Aytaç Yalman’ı eleştirdiği için Vakit’e dâvâ açan generallerden bazıları, TSK'nın itibarını zedeleyecek eylemlerle anılıyor.
Vakit'e dava açan emekli Org. Şener Eruygur ve emekli Org. Hurşit Tolon, Ergenekon Terör örgütü'ne üye olmaktan tutuklu.
Ergenekon üyesi olduğu gerekçesi ile 'kırmızı bülten'le aranan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ise bir Rus silah şirketinin danışmanı ve temsilcisi.
Darbeyi savunan emekli Org. H.İbrahim Fırtına, gazetemize dava açmayan dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi özkök'ü 'AKP'li olmak'la suçlarken, açılan davanın kahramanı olan emekli Org. Aytaç Yalman'ın ismi ise darbe günlüklerinde sıkça yer alıyor."
Daha ne diyelim... Sonunda; kim ne ektiyse, onu biçiyor işte...
Duamız ve temennimiz şudur:
"Bizim hakkımızda kim ne düşünüyor ise, Cenab-ı Allah, ona mislini versin!"
"İyilik" düşünene iyilik!..
"Kötülük" düşünene kötülük!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi