Müslüman Nelerden Râzıdır?
Müslüman nelerden razıdır? Rabb olarak Allah'tan, Peygamber ve önder olarak Resulullah'tan, din olarak İslam'dan, kitap ve düstur olarak Kur'andan, nizam olarak Şeriat'tan...
İslam hükümlerinin ve bilgilerinin kaynakları nelerdir?.. Kur'an, Sünnet, icmâ-i ümmet, kıyas-ı fukaha...
Mü'minler tek bir Ümmettir. Onları bölüp parçalayanlar haindir.
Ümmet'in başında, Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) vekili, vârisi, halifesi makamında bir İmam-ı Kebir veya Emîrü'l-mü'minîn bulunması ve Müslümanların bu zata biat ve itaat etmeleri gerekir.
İslam hükümlerinin yürürlükte olduğu yer Darülislam'dır.
Ülkeleri Darülharb durumuna düşen Müslümanların Darülislama göç etmeleri gerekir.
Müslümanlar İslam'ı, imanı, Şeriatı icazetli din bilginlerinden, fakihlerden öğrenir. Bu muhterem zevat, kopuksuz silsilelerle Resulullah Efendimize bağlı irtibatlıdır.
Kafirler, münafıklar, beyinsizler Müslümanları birbirinden kopuk bid'at ve dalalet fırkalarına, hiziplerine, sektlere ayırmış ve büyük bir tefrikaya sebep olmuşlardır.
İcazetli din alimi, icazetli fakih, icazetli müfessir olmayanların Kur'anı kendi re'y ve hevalarıyla kafalarından yorumlamaları Ümmet'in yıkılmasına yol açar.
İmandan sonra İslamın ikinci temel temel emri günde beş vakit namazı dosdoğru kılmaktır. Müslüman bir toplum namazı büyük ölçüde terk etmiş ve şehvetlerine uymuşsa onun düzelmesi ve kurtulması mümkün değildir.
Müslümanları bilgilendirecek, uyaracak, aydınlatacak icazetli gerçek din alimlerinin ve fakihlerin yetişmesi için Kur'ana, Sünnete ve Şeriata göre eğitim yapacak İslam Medreseleri olması şarttır. Başka hiçbir okul ve fakülte Medaris-i İslamiyenin yerini tutamaz.
Böyle İslam Medreseleri yoksa Müslümanlar için kurtuluş, izzet ve hürriyet de yoktur.
Kur'andaki, Sünnetteki ahlak kuralları ve hükümleri İslamın ayrılmaz parçasıdır.
Kendilerini kurtaracak miktarda ilmihal, akaid, muamelat ve ahlak bilgisine sahip olmayan Müslümanlar, yararlarına olan şeylerle zararlarına olan şeyleri ayırt edemez ve hem dünyada hem de ahirette büyük ziyana uğrar.
Allahın inzal ettiği ahkam ile hükm etmeyenler zalimdir, fasıktır, kafirdir.
Kutsal dini nefsaniyete, ticarete, siyasete, şahsî prestije alet edenler hain, rezil ve alçaktır.
Din, iman, Kur'an, Şeriat, Ümmet hizmetleri parasız ve maddî menfaatsiz yapılır.
Sonraki ulema imamlık, müezzinlik, vaizlik, müftülük, din ve Kur'an öğretmenliği, müderrislik gibi dinî hizmetler konusunda geçinebilmek için maaş ve ücret alınmasına fetva ve ruhsat vermiştir. Takva ve azimette ücret ve maaş yoktur.
Dini, imanı, mukaddesatı, Kur'anı alet ederek zengin olanlar haindir, münafıktır.
Münafıklar kâfirden daha fazla zarar verir.
İslam dini israfa, lükse, aşırı tüketime, saçıp savurmaya karşıdır. Bu sayılanlar haramdır.
Hiç ölmeyecekmiş gibi hep dünya için çalışanlar, devamlı kalacakları ahiretlerini kurtarmak ve imar etmek için çalışmayanlar açık bir gaflet ve sapıklık içindedir.
Büyük kısmı sabah namazı vaktinde leşler gibi uyuyan Müslüman bir toplum iflah olmaz.
Zekat parasıyla cami inşa edilmez, hayır işleri yapılmaz. Zekatların Kur'anda zikredilen sekiz sınıf insana temlik suretiyle verilmesi gerekir. Müslümanların zekatlarını Kur'ana, Sünnete, Şeriata ve fıkha aykırı olarak toplayanlar haindir, âsidir, zalimdir, fasıktır.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını terk eden Müslüman bir toplumun tepesine azap iner.
Bir küfür sistemine iyidir veya eskisine nispetle daha iyidir diyen dinden çıkar.
İslamda insanlar hukuk önünde eşittir ama hayatta mutlak eşitlik yoktur. Kur'an, bilenlerle bilmeyenler bir olur mu buyurmaktadır.
Bilenlerin sustu(ruldu)ğu, bir kenara itildiği, bilmeyen cahil ve gafillerin konuşup ahkam kestiği bir Müslüman toplum çok kötü bir durumdadır, geleceği karanlıktır.
Mü'minin üzerinde iki ahid ve bağ vardır. Birincisi: Ezelde, elest bezminde Allaha verdiği söz, ahid, O'nunla yaptığı misak... İkincisi: Kelime-i Şehadet'i lisan ile ikrar ve kalp ile tasdik etttiği için Resulullah ile arasındaki biat ve itaat ahdi. Bu iki ahdi unutulanlar gafildir, cahildir, zarardadır.
İslam büyük müjdeler veriyor.
İman ve itaat etmeyen kafirleri ve münafıkları korkutuyor.
Allaha, Resulullah'a, Şeriata itaat ederek müjdelere nail olalım.
Sakın azgınlardan, cahillerden, beyinsizlerden olmayalım.
* (İkinci yazı)
Nikâh Dairesinde
Bir nikah dairesindeyim... Gecikme olacakmış, yarım saat bekleyeceğim... Bir kenardan göz ucuyla gelip gidenlere, koşuşturanlara bakıyorum. Hanımların bir kısmı normal başı örtülü, bol pardesüler, makyajsız... Bir kısmının başları örtülü, fakat kıyafetleri pek renkli, pek acayip... Çok dikkat çekiyorlar. Bu acayip kıyafetli başörtülülerin bir kısmı sivri ve ince topuklu ayakkabı giymişler... Aaaa!.. Bir grup mini etekli hanım geliyor, yanlarında çocukları olduğuna göre bunlar evli... Birinin eteği mini değil, mini mini, neredeyse mahrem yerleri iyice görünecek... Bunların kocaları bu mini eteklere nasıl izin veriyor? Acaba bunlar Atatürkçü mü? Mezhepleri ne kadar geniş... M. Kemal Paşa zamanında mini etek yoktu. Biri giymeye kalksa o zaman hem rejim, hem toplum izin vermezdi.
Benim katılacağım nikahın sırası geldi... Salonda kulakları rahatsız eden berbat bir müzik çalınıyor avaz avaz. Ses kirliliği... Nikah töreni başladı... Önce hanıma soruldu: Filancayı kocalığa kabul ediyor musun? Evet deyince salon alkıştan, ıslıktan, haykırışlardan yıkıldı. Bir kısım davetliler ayakta bağırıp tezahürat yaptı.
Nikah bitti. 100 desibel şiddetindeki müzik, haykırışlar, ıslıklar, alkışlar beynimi sersemletmişti. Beş kişilik bir grup Belediyenin Topkapı surlarına bitişik sosyal tesislerine gittik. Mescidinde akşam namazını kıldıktan sonra çorba ve çay içtik, sohbet ettik.
Oradan ayrıldıktan sonra İstanbul'un en garip pazarına uğradım. Sergilerdeki eski eşyaya cep fenerleriyle bakarak birkaç parça kitap, porselen vs aldım.
Bu nikah töreni beni sarsmıştı. Eve dönünce nefis bir Yunnan (Çin'de çayıyla meşhur bir bölge) çayı demleyip içtim kendime geldim.
Cenab-ı Hak genç evlileri mutlu kılsın.