10 Kasım reklamları ve tamah damarı
F.Dağlı, dinî hassasiyetleri olan iki gazetenin, 10 Kasım 2012 tarihli nüshalarında tam sayfa M. Kemal portresiyle ilgili şu değerlendirmeyi ihtiva eden bir e-posta gönderdi:
Posterin üst tarafında Olmasaydın
Olmazdık (1881-1938). Alt tarafında ise bu ilânın hangi holding tarafından verildiğine dair ibare var.
Sermayenin, nelere muktedir, neleri satın aldığını gördük. Sizce Olmasaydın
Olmazdık ne anlama geliyor? İslâm akaidinin neresine oturtabiliyorsunuz?
Bu gazetelerin yöneticilerine sorduğumuzda verilecek cevap: Efendim, biz reklam kuruluşlarından paket reklam alıyoruz, dolayısıyla bunu yayınlarız, şunu yayınlayamayız gibi bir tercih hakkımız yok.
Evet, demek ki, parayı bastırmak sûretiyle, gazetenizde dininizin mübarek değerlerine bile kastedebiliyorlar. Bunu yayımlamaktansa, o gazetenin kapısına kilit vururdum.
Bunu başka hiçbir şekilde tevil etmek imkânı yoktur. Sermaye, size emanet edilen vasıtalarla sizin dininize kastetmiştir. Yazık, yazık!.. Bir Müslüman olarak adınıza üzüldüm. Allahın size müminlerin emanet verdiği imkânları onun rızası dışında kullanmaya nasıl cüret edebilirsiniz? Herkesi protesto etmeye davet ediyorum.
***
Okuyucumuzun bu sözlerine ilave edebileceğimiz bir şey yok! Ancak, emr-i bil-maruf ve nehy-i anil-münker (Lokman Suresi, 17) emrince ikaz vazifemizi yapmalıyız.
Allahın vaadi şüphesiz haktır; sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allahın azabını unutturup sadece affına güvendirerek sizi isyana sürüklemesin. (Fâtır Sûresi: 5.) âyetini de yorumlayan Bediüzzaman, ara sıra birlikte mütalaa edilmesini istediği Hücumat-ı Sitte risalesinde şöyle der:
Tamah yüzünden çoklarını avlıyorlar. Kurân-ı Hakîmin âyât ve beyyinatından istifaza ettiğimiz katî bürhanlarla çok risalelerde ispat etmişiz ki, meşru rızık, iktidar ve ihtiyarın derecesine göre değil, belki acz ve iftikarın nispetinde geliyor. Bu hakikati gösteren hadsiz işaretler, emâreler, deliller vardır
Madem rızık mukadderdir ve ihsan ediliyor ve veren de Cenab-ı Haktır. O hem Rahîm, hem Kerîmdir. Onun rahmetini itham etmek derecesinde ve keremini istihfaf eder bir surette, gayr-ı meşru bir tarzda yüz suyu dökmekle, vicdanını, belki bazı mukaddesatını rüşvet verip, menhus, bereketsiz bir mal-ı haramı kabul eden düşünsün ki, ne kadar muzaaf bir divaneliktir!
Evet, ehl-i dünya, hususan ehl-i dalâlet, parasını ucuz vermez, pek pahalı satar. Bir senelik hayat-ı dünyeviyeye bir derece yardım edecek bir mala mukabil, hadsiz bir hayat-ı ebediyeyi tahrip etmeye bazen vesile olur. O pis hırsla, gazab-ı İlâhîyi kendine celb eder ve ehl-i dalâletin rızasını celbe çalışır
Bahusus size verilen o gayr-ı meşru para, sizden, ona mukabil bin kat fazla fiyat isteyecek. Hem her saati size ebedî bir hazineyi açabilir olan hizmet-i Kurâniyeye sed çekebilir veya fütur verir. Bu öyle bir zarar ve boşluktur ki, her ay binler maaş verilse, yerini dolduramaz
Ehl-i dalâlet, Kurân-ı Hakîmden alıp neşrettiğimiz hakaik-i imaniye ve Kurâniyeye karşı müdafaa ve mukabele elinden gelmediği için, münafıkane ve desisekârâne iğfal ve hile dâmını (tuzağını) istimal ediyor. Dostlarımı hubb-u cah, tamah ve havf ile aldatmak ve beni bazı isnadatla çürütmek istiyorlar. (Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 406-407.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.