Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Siyasiler niye 
kendi hikâyesini 
anlatmıyor?



Siyasiler niye 
kendi hikâyesini 
anlatmıyor?



Siyasetçilerimiz, niye kendi hikâyelerini anlatmıyor da muhaliflerin hikâyeleri üzerinden bir şeyler üretme gayretine düşüyor? 


Niye herkes kendini “öteki”nin üzerinden var etmeye çalışıyor?
Hepimiz görüyoruz. Mikrofonu kapan, ekranlara çıkan, karşılarında hitap edecek bir kitle bulan, hemen “öteki” üzerinde konuşmaya başlıyor. Sanki ellerinde kara var da “öteki”ne çalıyor gibi olmuyorlar mı?


Dünyadaki ideolojik hareketler, kendilerini; kendi hikâyelerini anlatırlar. Arada sırada “öteki” üzerinden de bir şeyler söylerler ama ağırlık “kendi hikâyeleri”dir.
Kongrelerinde, kendi projelerini anlatmak yerine, muhaliflerine saldırarak delege tavlamaya çalışma gayreti kolaycılığından ne medet umulur Allah aşkına!... 


Muhaliflerine saldırarak kendini kurmak, kendini muhalife göre dizayn etmek demektir. Bu tavır, muhalifin hastalıklarını da kendi bünyene davet etmekten başka bir işe yaramaz.

Her siyasî lider, muhalifinin hikâyesi üzerinden kendini gerçekleştirmeye çalıştıkça, herkes birbirinin ufkunu sınırlar. Konuşmalar, tarafdarın yüreğini soğutmaktan başka bir işe yaramaz.

Böylece, tarafdar da anlık heyecan tuzağına düşürülür ve beklenen fikrî zenginlik oluşmaz. Zirvelerdeki polemik, tabana yayılırken dejenere olup toplumsal gerilimi arttırmaktan öte gidemez.


Kılıçdaroğlu’nu görüyorsunuz… Sabah bi başlıyor iktidar ve Başbakan eleştirisine, yatıncaya kadar, varsa yoksa Başbakan ve iktidar!...

Allah bilir, rüyasında bile Başbakanla kavga ediyordur.
Kılıçdaroğlu Başbakan’a saldırmaktan medet umar da Bahçeli durur mu? Bahçeli’nin başı Önder Aytaç mı yani?


4 Kasım kongresinde konuştuklarını dinlediniz Bahçeli’nin. Retorik özelliği attırılmış selamlamadan sonra, konuşmasının ilk bölümünde iktidarı eleştirdi; ikinci kısmında da, iktidara göre şekillendirilmiş projemsi şeyler söyledi.


Her ikisinin de tek sermayesi iktidar ve Başbakan… İkisi de kendi hikâyesini anlatmıyor; iktidarın hikâyesi üzerinden hikâyeler üretmeye çalışıyor. Yani, iktidarda eleştirilecek bir şey yoksa, bunlar da olmayacak!...


Bir de Başbakan’ın olur olmaz sebeplerle muhalefete yüklenmesini hiç anlamıyorum. Karizması ve toplumsal sinerjinin rüzgârıyla yelkenini doldurmuş, kendi hikâyeni oluşturma becerisinin tadını bu topluma tattırırmışsın, kendi hikâyeni “öteki” üzerinden kurmaya ihtiyacın olmaz ki…


BDP’lilerin hikâyesine hiç girmiyorum. Zaten onların kendi hikâyelerinin olmasına imkân yok. Onların hikâyesi, İmralı’da ve Kandil’de yazılıyor; bunlara da o hikâyeleri oynamak kalıyor.


Muhalefetin kendi hikâyesini iktidar üzerinden üretme gayretini anlamak mümkün. Güçlüye saldırmak, zayıfların gücünü arttırır gibi görünür. Zayıfların gündemde kalmalarını sağlamakta ve kendilerini kurmakta en kestirme yol, güçlüye saldırmaktır.

Fakat Başbakan’ın zayıf muhalefete bindirmesini anlamak zor. Belki Başbakan bu bindirmelerle, muhalefetini de kendisi dizayn etme amacı güdüyor. Öyle ya, Başbakan ufacık bir laf çakınca, muhalefet bir hafta serseme dönüyor ve günlerce o lafın etrafında top dolaştırıp duruyor.

Muhtemelen Başbakan muzipçe oyunlar oynamaktan zevk alıyordur, kim bilir…
Her ne sebeple olursa olsun, kendi hikâyesini “öteki” üzerinden kurgulamak, Türkiye’ye enerji kaybettiriyor. Ortalıkta laf sokuşturmalar yerine, her siyasinin kendi hikâyesi dolaşsa da, ülke gündemi zenginleşse kötü mü olur dostlar?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi