Ersoy Dede

Ersoy Dede


Bitirmek için başladı




Bitirmek için başladı



“Bu sorunu çözse çözse Başbakan çözer” dediği için, bir anlamda PKK-BDP çizgisindeki siyasi anlayış için “hain” ilan edilmişti..

Başbakan ile bir araya geldiğinde, BDP yöneticileri, gözlerini kırpmadan; “o bizim partimizin üyesi bile değil” diyebilmişlerdi. Ancak teraziye vurduğunuz zaman Kürt kamuoyu için yerini ve önemini, ne Selahattin Demirtaş’ı kalır ne bir başkası..

O Leyla Zana’dır..

Uzun uzun siyasi ve de mücadeleci geçmişinden söz etmek niyetinde değilim. Ancak Kürt halkı için taşıdığı önemi vurgulamamız lazım..

Zaman zaman zor gelse de bazı gerçeklikler vardır. Ve bu gerçeklikler içinde tabanda karşılığı olan en önemli figürlerden biri Leyla Zana’dır..


KİMSE TEHDİT ETMİYOR


AB Bakanı Egemen Bağış, Leyla Zana’nın tehdit ve baskı altında bir açlık grevi desteği verdiğini söylemiş. Bu hem Leyla Hanım’a hakaret gibi göründü gözüme hem de açlık grevlerini sevk ve idare eden gücü kutsamak gibi geldi.

Özellikle 14 Temmuz 2011’de Silvan ile kırılan süreçte başka bir tarafta kalan Leyla Zana, bu duruşundan hiçbir şart altında geri adım atmamışken.. Bugün bir baskı ile açlık grevine zorlandığını söylemek doğru değil.

Bir mahalle baskısı derseniz, katılmamakla birlikte tartışırım. Ama “örgüt Zana’yı buna zorluyor” tezi inandırıcılıktan uzak. Peki o zaman neden başladı Leyla Zana açlık grevine..

Demek ki o da söz konusu taleplerin ancak bu yolla alınabileceğine inanıyor.. Öyle mi?
FİNAL MANZARASI
En kestirme yolla söylemek gerekirse, Leyla Zana’nın bu eylemi, açlık grevlerini bitirmeye yönelik bir altın vuruştur..

Bakın bugüne kadar açlık grevleri ile ilgili konuşanların hiç biri bu eylemin içinde değildi.. Başlatanlar da, bitirilmesi gerektiğini söyleyenler de.. Adına açlık grevi yapılan Abdullah Öcalan da açlık grevinde değildi.

Bu eylemin talimatını veren Kandil’dekiler de.. Bu eylemi meydanlarda kutsayan BDP’liler de.. Peki ya “bitirin” diyenler? Kürt aydınları? Ümit Fırat, Muhsin Kızılkaya, Kemal Burkay? Onlar da bu eylemin içinde değiller. Savundukları değerler bakımından olmaları da doğru değil.

Fakat Leyla Zana diyor ki; “Hatip Dicle benim dava arkadaşım. Çözebileceksek bu sorunu çözeriz. Çözemezsek, ben de bu eylemin bir parçası olurum” Temel argüman burada, sorunun çözülmesi iken, Zana kendini bu işin bir parçası haline getirerek aynı zamanda taraf da oluyor..

Bugünkü atmosferde Leyla Zana; “ben de sizin gibi açlık grevindeyim” diyor.. Yarın; “ben bitiriyorum hadi artık siz de bitirin” deme hakkını kendinde bulabilmek için.. Bir eylemin sona erdirilmesi için önce başlatılması gerekir.. BDP’liler nasıl ciğerleri-kuzuları götürürken yakalandıklarında; “bu açlık grevi eylemi bizim tertiplediğimiz bir eylem değil.

Sadece cezaevindeki arkadaşlara destek veriyoruz” diyebiliyorlardı.. Zana öyle demiyecek gibi geliyor bana.. 


ÖCALAN’IN HEYKELİ


Ortalık bu kadar karışıkken Demirtaş, Öcalan’ın heykelini dikmekten söz ediyor.. Sonra da yüksek perdeden; “Öcalan’a tecrit uyguluyorlar” yalanını söyleyebiliyor. Ellerini vicdanlarına koyup söylesinler bakalım gerçekte Öcalan’a kim tecrit uyguluyor?..

Örgüt mü, devlet mi? Kim görüştürmüyor Öcalan’ı akrabalarıyla?.. Avukat ısrarının asıl nedeni ne? Devlet görüşüyor Öcalan’la.. İsterse akrabaları da görüşecek. Doğru isimler olursa hukukçular da gidecek belli ki..

Ama bakalım BDP ve Kandil ne kadar istiyor bu görüşmeleri.. Heykelini dikeceğinize kardeşini bir gönderin de bir saat bir yüzünü görsün ağabeyinin..

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi