Hazin bir Öykü!
16 yaşındaki Öykü kız öldü.. Dün gazetelerde ölüm ilanlarını gördüğümde tanıdım Öykü’yü.. Atlamışım.. Açlık grevleri, idam, Suriye-Muriye derken fark etmemişim. Dün ölüm ilanlarına baktığımda bir genç adamın “Öyküm.. Huzur içinde yat. Bir gün birbirbirimize tekrar kavuşacağız” diyen sözlerini okudum.. Meğer Öykü zaten her şeyin farkındaymış.. Tuluhan Tekelioğlu’nun röportajını indirdim. Baştan sona ağlaya ağlaya izledim.. Belki o yayınlandığı ilk gün izleseydim, bir hukuk mücadelesi olarak görüp bu kadar duygulanmayacaktım. Ama arşiv bantlarını izlediğim, o “iyileştim artık.. İlk tümörü fark ettiğimizde öleceğim zanettim” diyen genç kızın öldüğünü düşündükçe daha bir anlam kazandı o sözler.. Kanserdi.. Ve ölmüştü..
YANLIŞ TEŞHİS
Karın ağrısı şikayetiyle doktora gitti. Filmleri çekildi. Tetkikleri yapıldı. Falan oldu, filan oldu evine yollandı.. Derken bir başka şikayetle yeniden hastanenin yolunu tuttu. Bu defa zatürree olmuştu.. Uygulanan tedaviye rağmen iyileşme olmayınca, tomografi çekildi.. Tomografide akciğer sol lobda bir kitleye rastlandı. Sonradan anlaşılıyor ki bu kitle daha önce varmış. İlk hastaneye gidip de filmler tetkikler sırasında önlerine gelen vakayı inceleyen; radyologun da, gastroentrologun da, çocuk cerrahının da, çocuk doktorunun da dikkatinden kaçmıştı!.. Keşke o gün bu tümörü fark etselerdi.. Bizim inancımıza göre toplam sonucu değiştirmeyecekti belki ama en azından hekimlere güvenimizi yeniden sorgulamayacaktık..
MÜSLÜM BABA
Kol ağrısı ve öksürük şikayetiyle doktora giden Müslüm Gürses ise, doktorların dikkatiyle belki de mutlak bir ölümden döndü.. Çünkü Baba’nın damarlardan biri tıkalıymış meğer.. Hemen fark edip ameliyata almışlar, bacağından alınan yedek damarı kalbine nakil etmişler.. Kurtarmışlar.. Benim annemin de bacak damarları tıkanmıştı..
Üstelik de Cerrahpaşa’nın dermatoloji servisinde uygulanan bir yanlış tedavi nedeniyle.. Serviste, profesör gözetiminde yattığı halde... Annemin bacağı kömür gibi simsiyah olmuş.. Dermatoloji servisindeki asistanlar doktorlar gelip gidiyor.. “çok bacağım ağrıyor” diyen anneme ağrı kesici verip duruyorlar..
Biz de “hastanede yatıyor nasıl olsa. Bir şey olsa müdahale ederlerdi elbet” diyerek gelişmeleri izliyoruz. Neden sonra, bir hekim arkadaşıma durumu anlattığımda “hemen anjiyo çektirin” dedi de, vahim tablo ortaya çıktı.. Bacakta değil damar, hayat bile kalmamış.. Art arda yapılan ameliyatlar da nafile.. Bir süre uğraştık ama sonra ancak ayağı keserek bacağı kurtardık.
İBO’YU KURTARDILAR PEKİ MEHMETÇİKLER?
Sonuçta Öykü Bilgiç’in kanserini fark edemeyen doktorlar, annemin, önce yanlış tedavi ile damarlarının tıkanmasına yol açan, ardından da simsiyah olmuş bacağına “damar tıkanıklığı” diyemeyen doktorlar var elbet..
Fakat ilginç biçimde kafasından kaleşnikof mermisi çıkararak yaşattıkları İbrahim Tatlıses, denizde kopan parmağını bulup diktikleri Fatih Terim ya da öksürük diye gidip ölümden dönen Müslüm Gürses gibi örnekler de var.. Adamına göre mi muamele yapıyor acaba doktorlar?.. Gelen kişi önemli bir kişiyse tüm imkanları seferber ediyor da, sıradan vatandaşa daha mı prosedürel davranıyor ki?..
İbrahim Tatlıses’in yediği kurşunların yarısıyla her gün Mehmetçik şehit oluyor sınırda.. Onları da kurtarabilir miydik acaba? Tam güvenmeye başlıyorum hekimlere, hastanelere, sağlık sistemine.. Yine bir şey çıkıyor.. Anladınız mı şimdi her yazımı neden “kalın sağlıcakla” diye bitiriyorum?..
Kalın sağlıcakla..