Sonradan ortaya çıkan herşey bidat mıdır? (1)
Eskişehirden bir grup bayan, Nur dairelerini müzakere ederken, Dostun hassası ve şartı budur ki: Katiyen Sözlere (Risale-i Nura) ve envâr-ı Kurâniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar olsun; ve haksızlığa ve bidalara ve dalâlete kalben taraftar olmasın; kendine de istifadeye çalışsın. (Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 329.) ve Bida ile amel eden, kalben taraftar olmamak şartıyla dost olabilir. (Nursî, Kastamonu Lâhikası, s. 193.) ifadelerinde geçen bidaya âdet, örf ve geleneklerin girip girmediğini sordu ve birkaç örnek istedi.
Bida, lûgatte sonradan ortaya çıkan şey demektir. Dinde kastedilen bida, dinin aslına, Kitap ve Sünnete uymayan âdet, ibadet, söz ve fiillerdir.
Hz. Peygamberden (asm) sonra ortaya çıkan herşey bidat değildir. Bidat, Kurân ve Sünnete aykırı olan her şeydir. Örf ve âdet, bir ibadeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey değilse bidat ve günah olmaz. Çünkü, Kurân ve Sünnet zikir, tesbih, gelişme, ilim ve tekniğe teşvik eder.
Meselâ, kol saati takmak, telefon kullanmak, çay-kahve içmek, otomobile binmek, ceket, pardösü giymek, namazın dışında da zikretmek, tesbih çekmek, teravih namazını cemaatle kılmak vs. Eğer bunlar bida sayılırsa, Asr-ı Saadet hariç, bütün asırlarda müminler bidalar içinde yüzüyor demektir!
İbadette ve edepte bidat iseki, kastedilen bidat budurResûl-i Ekrem (asm) ve Hulefa-i Râşidîn zamanında bulunmayıp dinimize mal edilen, sonradan çıkarılan, uydurulan inanış, söz, fiil, şekil, davranış, âdet ve hurafelerdir. Meselâ, Türkçe ibadet, yani namazı Türkçe kılmak, ezanı Türkçe okumak; mezarlara, türbelere mum yakmak; ağaçlara çaput bağlamak; şeytan kulağına kurşun dökmek; hayvan seslerini kötüye yorumlamak, vs. İşte, Resûl-i Ekrem (asm), Her bidat dalâlettir ve her dalâlet Cehennem ateşindedir diyerek bidat ve bidatçıları şiddetle ikaz ettiği husus bu kısımlarla ilgilidir. (Müslim, Cuma: 43; Ebû Dâvud, Sünnet: 5; Nesâî, Îdeyn: 22; İbni Mâce, Mukaddime: 6, 7; Dârîmî, Mukaddime: 16, 23; Müsned, 3:310, 371, 4:126, 127.)
Sahanın uzmanı âlimler, bidatı (sonradan ortaya çıkan herşeyi), hasene ve seyyie diye ikiye ayırdı. Yapılması Kurân ve Sünnet kapsamında mahzurlu değilse, bidat-ı hasene (yani, sonradan ortaya çıkan iyi, güzel bidat); tam tersi ise bidat-ı seyyie (kötü, batıl bidat) olarak isimlendirildi. Meselâ minare bidat-ı hasene, mezar üzerine mum yakmak ise bidat-ı seyyiedir. İslâmda reddedilen kısım, sonradan ortaya çıkan, kötü, hurafe olan şeylerdir. Hz. Ömer (ra) de, Mescid-i Nebevîde, cemaatle teravih namazı kılanları görünce, Bu ne güzel bir bidattır demiş ve aynı zamanda bidat-ı haseneyi de tarif etmiştir. (Buhârî, Teravih, 1)
Konuya yarın devam edelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.