Cemal Nar

Cemal Nar

Neden Kafirlere Uyduk?

Neden Kafirlere Uyduk?

Evet, “biz Müslüman idik. Batılı kafirlerin dinini, hukukunu, yaşam biçimini alamazdık. Bu hem dinimize, imanımıza, hem de dünya menfaatimize aykırı idi.


Ama korkunç bir şey oldu! Aramızdan bazıları tarihte bu zamana kadar hiç görülmeyen ve İslam’a göre dinden çıkma olan bu davete uydu ve ilk defa Müslümanların kurduğu bir devlet ve hükümet şeriatı atarak kafirlerden kanunlar aldı ve yönetimde tamamen onlara uydu…


Bu nasıl olabilirdi ki?


Bu mümkün değildi ki?


Neden mi?


Çünkü biz Müslüman idik ve dinimizden son derece memnun idik. Batılılar öyle istiyor diye dinimizi terk edemezdik. Onları dinlerdik, sonra da gereken cevabı verirdik, olur biterdi.


Nasıl olur da biz bu teklifi kabul edebilirdik?


Olacak iş değildir bu! Biz bunu asla kabul edemezdik. Zira bu dinimizi reddetmek demektir. Bu bizim için bir küfürdür, bir inkardır, bir nankörlüktür ve bir isyandır. Bunu hiçbir zaman yapamayız. Çünkü Allah Teâlâ’nın emri açıktır:


“Ey iman edenler! Eğer Ehl-i Kitaptan bir kısmına uyacak olursanız, iyi bilin ki onlar sizi imanınızdan sonra küfre çevirmek isterler.”(Al-i İmran 100)


İşte bu! Onların bu teklifi bizi dinimizden etmek içindir. İsterler ki kendileri gibi kafir olalım.


Oysa biz yeryüzünde niçin varız?


Allah Teâlâ’yı tanımak, inanmak, sevmek, saymak, ibadet etmek ve ömrü O’nun irade ve isteği doğrultusunda yaşamak için varız.


Bunun ölçüsü de İslam’dır. İslam, Allah Teâlâ’nın razı olduğu tek dindir ve her çağın insanına, kendi dilini konuşan peygamberler aracılığı ile bu din sunulmuştur. Bu din onlara da Hz. İbrahim, İshak, İsmail, Yakup, Yusuf, Musa ve İsa ile, bu arada daha adını tarih içinde kaybedip bilemediğimiz nice peygamberler (hepsine de salat ve selam olsun)aracılığı ile sunulmuştur. Ama insanlar zaman içinde bu dini ayakta tutamadılar, değiştirip bozdular, terkedip zayi ettiler. Allah Teâlâ son olarak Hz. Muhammed (sav) Efendimizi gönderdi bütün insanlığa. Dini yeniden doğrulttu ve sahih olarak insanlara sundu.


Bunu ilk kabul edecekler, geçmişte benzeri bir dini tanıyan ve son peygamberin geleceğini de kitaplarında okuyan Yahudi ve Hıristiyanlardı. Ama hasetlerinden bile bile iman etmedikleri gibi, ona karşı en büyük düşmanlığı da maalesef yine onlar yaptılar. İşte ayet-i kerime:


“Sırf nefislerinden ileri gelen bir kıskançlık sebebiyle, Ehl-i Kitabtan birçok kimse, gerçek kendile-rine ayan beyan belli olduktan sonra, sizi imanınızdan uzaklaştırıp kâfir haline çevirmek isterler. Allah bu husustaki emrini bildirinceye kadar affedin ve hoşgörün. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.”(Bakara 109)


Biz bunu hem tarihen biliyoruz, hem de bu gerçekleri Kutsak kitabımız Kur’an’da okuyoruz. Bizim onlara inanmamız mümkün mü?


Kaldı ki Allah Teâlâ’nın müthiş sorusu hemen geliyor bu ayetin arkasından:


“Sizler nasıl küfre dönebilirsiniz ki, önünüzde Allah’ın ayetleri okunuyor, aranızda Allah’ın Resûlü bulunuyor? Kim Allah’a gönülden sımsıkı bağlanırsa muhakkak ki o doğru yola konulmuştur.


Öyleyse ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece sakının. Ona layık olduğu tazimi gösterin ve ancak Ona teslim olan müslüman olarak can verin.”(Al- İmran 101-102)


Öyleyse bu isteğin amacı açıktır:


“Ne çok isterler ki siz de kendileri gibi küfre düşesiniz de böylece kendileriyle beraber olasınız. Allah yolunda hicret etmedikçe onlardan dost edinmeyin. Eğer aldırmazlarsa o vakit nerede bulursanız onları yakalayın, öldürün ve sakın onlardan ne hâmi, ne yardımcı edinmeyin.”(Nisa 89)


“Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları velî edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları velî edinirse o da onlardandır. Allah böylesi zalimleri doğru yola iletmez.”

Kalbinde nifak hastalığı olanların, içlerinden: "Ne olur ne olmaz, başımıza bir felâket gelebilir, şimdiki durumumuz değişebilir, onun için biz tedbirimizi alalım" diyerek, kâfirlerle dost olmak için onların yanına girip girip çıktıklarını görürsün. Umulur ki Allah yakında bir zafer ihsan eder veya kendi tarafından peygamberi vasıtasıyla münafıkların maskelerini düşürme gibi bir başka durum ortaya çıkar da onlar içlerinde gizledikleri bu nifaktan dolayı pişman olurlar.”(Maide 51-52)


“Ey iman edenler! Ne dininizi alay ve eğlence konusu yapan sizden önce, kendilerine ilahî Kitap verilenleri, ne de diğer kâfirleri dost (ve üzerinize idareci) edinmeyin. Mümin iseniz, Allahın bu buyruklarına karşı gelmekten sakının.


Siz ezan okuyarak namaza davet edince, bunu alay ve eğlence konusu yaparlar. Onların böyle yapmalarının sebebi, akıllarını kullanmayıp bu güzelliği anlamamalarıdır. Bu ayet, ezanın dayanağıdır. Ayrıca ezanla alay edip hafife almanın küfür olduğuna delalet eder.


De ki: "Ey Ehl-i Kitap! Sizin bizden hoşlanmayışınızın tek sebebi galiba şudur: Biz Allaha iman ettiğimiz gibi, hem kendimize indirilen Kitaba, hem de daha önce indirilen ilâhî kitaplara iman etmekteyiz, sizin ise ekseriniz yoldan çıkmış fasıksınız."(Maide 57-59)


Bütün bu ayetlerden sonra soralım, sizce Batılı kafirlerin davetine uymak diye bir şey olabilir mi?


Bu soru anlamsız kalıyor artık. Zira bu oldu da bitti de…


Peki ama nasıl?


İşte burası çok önemlidir. Bu ve benzeri işler halka sorulmadı, danışılmadı, tam aksine onun adına Meclise giden ve bunu reddedenlere açıktan şöyle söylendi:


“Bu işler behemahal olacak. Ama muhtemeldir ki bu arada bazı kelleler gidecek.”


Hoş geldin cumhuriyet, hoş geldin demokrasi, hoş geldin laiklik, hoş geldin Batıcılık…


Mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi