Bir babayiğit yok mu?
Dünyanın karşı karşıya kaldığı, çare bulmakta zorlandığı problemlerden biri de uyuşturucu ve alkol bağımlılığı ile buna bağlı diğer problemlerdir.
Bugün için bu konu Türkiyenin gündemini yeterince meşgul etmiyorsa, bu Ülkemiz için tehlike yok anlamına gelmez. Sinsice ilerleyen ve başta gençler olmak üzere hepimizi tehdit eden tehlikeli bir düşmanla karşı karşıyayız.
İsterseniz önce mevcut tabloyu bir hatırlayalım: Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezinin 2012 yılı raporuna göre, her 4 Avrupalıdan 1i esrar içiyor. Raporda son bir yıl içinde 23 milyon Avrupalının (yüzde 23) esrar, 4 milyon Avrupalının kokain, 2 milyon Avrupalının ecstasy ve 2 milyon Avrupalının ise amfetamin kullandığı belirtilmiş. Avrupadaki uyuşturucu tablosunu anlatan ve 27 AB üyesi ülke ile Türkiye, Hırvatistan ve Norveç olmak üzere toplam 30 Avrupa ülkesinden temin edilen bilgilerle hazırlanan 2012 Yıllık Raporuna göre Avrupada en fazla kullanılan maddenin esrar olduğu belirlenmiş. (Yeni Asya, 25 Kasım 2012)
Başka bir haberde de şu bilgiler yer alıyor: Dünya çapında eroin üretimi 2010 yılında 384 tonken, 2011 yılında 467 tona yükseldi. 2010 yılında dünya genelinde 81 ton eroin, yaklaşık 7 bin ton esrar ele geçirildi. Aynı yıl aralarında Türkiyenin de bulunduğu 30 Avrupa ülkesinde ise 55 bin olayda toplam 19 ton eroine el konuldu. (Cihan Haber Ajansı, 25 Kasım 2012)
Aynı günkü başka bir gelişme de Rusyanın bu konudaki mücadelesini gözler önüne seriyor. İlgili haber şöyle: Rusyada alkollü araç kullanan kişileri bundan sonra 15 yıla kadar hapis cezası ve yaklaşık 12 bin 500 avro para cezası bekliyor. (...) İstatistik Bürosuna göre, Rusyada her yıl 1 milyon kişi alkollü araç kullanırken yakalanıyor. Dünyanın en büyük ülkesinde miktara bakılmaksızın alkollü araç kullanmak yasak. (AA, 25 Kasım 2012)
Bugün için alkol ve uyuşturucu esareti noktasında AB ülkeleri ya da Rusyadan daha iyi durumdayız; ama yanlıştaki ısrar devam ederse yarın onlardan daha kötü durumlara düşmez miyiz? Kötülüklerden biri olan sigaraya karşı harekete geçildi, pek çok yerde içilmesi yasaklandı. Sigaranın kötü ilân edilmesi iyi de oldu, sigarayla tanışanlar azaldı. Ya da ona esir olanların bir kısmı hürriyetlerine kavuştu. Peki, aynı hassasiyet niçin alkollü içkiler karşısında sergilenmiyor? Gerek Sağlık Bakanlığına ve gerekse Başbakanlığa bu konuda çok büyük vazifeler düşüyor. Ayrıca, sağ duyulu medya da bu hususta maalesef geçer puan alamıyor. Kaç yıldır gazeteler eliyle devam eden alkollü içki reklâmları bir türlü engellenmedi. Nedense bu konu gündeme bile getirilmiyor. Tekraren soruyor ve cevap bekliyoruz: Sigaranın reklâmının yapılamadığı Türkiyede, ondan daha zararlı olan alkollü içkilerin reklâmı nasıl yapılır? Hemen her gün büyük gazeteler bu içkilerin reklâmlarıyla dolu. El insaf! Bunu durduracak bir babayiğit yok mu? Türkiyeyi idare edenler ya çıkıp desin ki Bu reklâmlar zararlı değil. Gençlerin alkollü içki içmesinde bir mahsur yoktur. Ya da bu reklâmları engellesinler!
Bu vesile ile Yeşilayın yeni genel başkanından etkili bir kampanya başlatmasını bekliyoruz. Alkollü içkilerin reklâmları bu hızla devam ederse Allah muhafaza etsin, yarın bir gün Rusyadan da daha feci durumlara düşebiliriz.
Şunu da hatırlamak lâzım ki, AB ülkeleri, Rusya ya da başka ülkeler akıl feneri ile yola devam etmek istedikleri için bugünkü kötü durumlara düştüler. Alkollü içki medeniyetin gereğidir, içkimi de içerim kariyer de yaparım düşüncesi onları bu hale getirdi. Sevinmiyor, aksine insaniyet cihetiyle onların haline de üzülüyor ve bu musîbetlerden korunmak ve kurtulmak için Allaha yalvarıyoruz.
İnsanlar hür olsa da, Abdullah olduklarını unuttukları sürece bu sıkıntılardan kurtulamazlar. İş dönüp dolaşıyor ve kalpleri fethedebilen bir eğitim sistemine dayanıyor. Böyle bir eğitim sistemini savunacak, ortaya koyacak ve kötülüklerin kaynağını teşhis edip tedavi yollarını gösterecek bir değil bin babayiğite ihtiyaç var vesselâm...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.