Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Kendimize değer verdiğimiz kadar varız

Kendimize değer verdiğimiz kadar varız

Aile içi şiddetten başladık, çocuk yaştakilere uygulanan şiddetten devam ediyoruz.


Aileyi “devletçi” metotlarla koruyacağız ya...

Hadi koruyalım...

Adam asgarî ücretten maaşını aldı, elektrik, gaz, kira derken para bitti...

Bu arada evin hanımı çocukların okul giderlerinden, veya kişisel ihtiyacından konu edince al sana okkalı bir tartışma. “Hanım, param yetmiyor anlamıyor musun?..”

Anlamıyor, çünkü çocuklar yoktan anlamıyor...

Tartışmanın dozu kaçınca bazen hanımlar bağırarak, hırçınlık yaparak erkeği bastırıyor, bazen de erkekler kuvvete baş vuruyor... Hanımın dayak atması, veya gece kocasını boğazlaması Aileden Sorumlu Bakanlığın şiddet manifestosuna dahil edilmeyip ille de erkeğin hamle yapması gerekiyor.

Tartışma esnasında erkek hiddete gelerek bir tokat sallamışsa, hanım soluğu mahallî karakolda alıyor. Bundan sonrası polis amca ile savcı amcanın işi.

Bir tokada mahkeme diyor ki, altı ay evine gidemeyeceksin, gidersen hapsedilirsin.

Evin erkeği dışarı, ev takipte, gerekirse kadın koruma altında...

Bu aşamada devletin tanımlayamadığı sokak kültürü giriyor devreye...

Sonrası malum, erkek dışarılarda dolaşmaktan bunalıma girince alıyor tabancasını eline. Önce karısını, sonra çocuklarını, sonra da kendi canına kıyarak bu aileye son veriyor...

Aileyi devlet eliyle bir güzelce korumuş olduk...

Şimdi gelelim diğer yakaya... Çocuk mu şiddet görüyor, devletin eli yine devrede.

AB müşterisi olduğumuza göre Avrupa’da nasılsa öyle yapmamız gerekiyor.

Bizim saygı ve duaya dayalı aile kültürümüz önemli değil. Hatta sülalenin büyükleri(aile meclisi) araya girerek temeli sarsılan evin problemlerini giderici çalışmalar yapmaları tarihin sayfaları arasında kaybolup gitti. O kültürü önce Lozan’da, sonra da Cumhuriyeti kurduktan sonra yıktık ya...

Sadece o kadarla değil, gemileri de yaktık!

Papağan misali Avrupalı ne yapıyorsa onu yapmaya çalışıyoruz.

Şiddet gördü diye Müslüman çocukları ailelerinden polis gücüyle alarak kilisenin kültürüne teslim ediyor Avrupalı. A ne görelim bir süre sonra bizim Hasan Hanso olmuş.

Oraya doğru gidiyoruz galiba...

Bakan Fatma Şahin bacımız çok gayretli maşallah, buluyor alıyor getiriyor... Ama bu tabağın içerisinde nimetten sayılan bir tane yerli fasulye yok, hepsi yabancı...


Hani hep eğitim deriz de eğitimin ismi kaldı aklımızda.

Sayın Başbakan, dershaneleri kapatacağım deyince, muhteremlerin cepleri dışarıya fırladı.

Tarihin hiçbir döneminde yazmadığı bu tip bir eğitim soygununa iktidar el atacak diye belli kesimlerde kazanlar kalkıyor. Soyguna devam edelim diyorlar, çocuklar da tıpkı at yarışları gibi sabah devletin okuluna, öğleden sonra patronun dershanesine bir arada bir derede koşup dursunlar...

Genç nesil mahvoluyor, önemli değil, önemli olan gelsin paralar...

Paradan açınca tek tip okul kıyafetleri de cep yakmıyor değil. Hangi okulun hangi kıyafetini falan ahbap çavuştan alacağız diye annelerin arşınladığı kaldırımlar gavur eziyeti oluyor da, kadına şiddetten sayılmıyor. Babanın da cebine dokunmuyor!

Milli Eğitim Bakanlığı Hitler’den hatıra kalan bu tek tipliliğe, veya tipsizliğe son verdi diye sol kesimden Eğitim- İş(Eğitim ve Bilim İş Görenleri Sendikası) “sizi Avrupa insan haklarına şikayet edeceğim” diyor. Hele de Kur’an derslerinde başörtüsü serbestliği bu kesimin iyice bamteline dokundu. Örtünme deyince, ne hikmettir bazıları kudurma noktasına geliyor.

Tuhaf, ille de edep yerlerini açıp teşhir edecekler...

Ben hep diyorum ya, bu kafalar olduğu sürece AK Parti katiyetle iktidardan inmez...

Atı düşünün; suyunu, arpasını verdikten sonra neden turp gibi olmasın...

İktidarın da arpasıyla suyunu sol kesim verince turp gibi oluyor maşallah...

Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir:

“Siyasal iktidarın her türlü politikası bölücülük üzerine kurulduğu için bu böyle oluyor. Başını örten çocuklar, örtmeyen çocuklar olarak sınıf iki kompartmana bölünmüş olacak” diyor.

Aslanım benim, sen hiç üzülme, ben sana bu işin çaresini söyleyeyim, sen hep örtünenleri bölücülükle suçluyorsun, halbuki açılanlar da bölücülük yapmıyor mu?

O zaman açılanlar da örtünürse bölücülük olmaz...

Nasıl iyi mi?.. Yoksa dediğim dedik mi? Çaldığım düdük mü?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi