Gecikmiş özür
Bizi okuyan vefakâr okurlarım bilirler, bizim mahallenin gazetelerinde kalem oynatanlar, birkaç türlü rabıta içindedir gazeteyle.. Halbuki bizim okurlarımız bizleri filmlerde veya kartel aleminde olduğu gibi birbirleriyle yakın temas hâlinde, görüşlerinde müttehit bir hâlde, olayların hemen haberdarı zannederler.
Halbuki bu ideal hâl, bizim mahalle basın organlarında bulunmaz, çünkü bizim gazetelerimiz basın dünyasının gereklerini yerine getirme çabası içindedir. Böyle olunca da, bu kadar büyük kadro istihdam etmez. İstihdam olunmayanlar arasında bendeniz de varımdır.
Böyle olmasından dolayı bizim gazete merkezine yazılarımızı internet vasıtası ile ulaştırma durumumuz, işimizi hayli kolaylaştırmıştır. Yoksa İstanbul'un en şark hududundan, en garp noktasına yazı ulaştırmak, çekilemeyecek zahmetlere bâliğ olur idi. Tabiî ki; internet öncesinde bu işi faksla yapmanın da kâbil olmasını unutmuş değiliz. Bütün bunların neticesinde bizim gazeteye gidişimiz, keyfimize kalmış gibidir. O zaman gelip de gittiğimizde bizlere gelmiş, çeşitli dâvet, mektup, kitap, CD gibi mürâselatı, emektar santralcimiz, haberleşmedeki kalbimiz Rıfat'a rica ederiz, bir poşete koyup elimize tutuşturur. Onu gözlerimle tâkip ederken, gelenleri poşete koydukça kederlenirim. Neden mi? Şubat ayından beri gazeteye gitmediğimi biliyorum da ondan. Ne var bunda derseniz? Gelen dâvetleri kaçırmış olmaktan tutun da, bunları gönderenlere en azından, icabet edemediğimizden dolayı bir özür ve teşekkür yapmamış olmanın ezilmişliğini duymaya başlarım. Bundan dolayıdır ki; yazımın başlığını gecikmiş özür koydum.
-
BİR TAVZİH
Muhterem okurlarım, aşağıdaki cümleyi geçen haftaki yazımdan hatırlayacaklardır. “37. Hükümet'in dünya siyaset anlayışını bir uçağın benzeri olarak ele alırsanız, kaptan pilot mevkiinde dünya idâreci standardının gerektirdiği vasıflarından pek dûn malumatlara sahip bir kişinin oturduğunu görüyoruz. Türkiye standartlarına göre üstün bir lisenin mezunu olan kaptan pilot" demişiz. Fakat cümlede bulunan (dûn) kelimesi nasıl olmuşsa olmuş, yerini (çok) kelimesine bırakmış. Böylece de, (dûn) kelimesi az, kısa, düşük, eksik gibi mânâlar ihtiva ettiğinde, bahse konu hükümetin Başbakanı olan müteveffanın, yetersizliğini söylemek istemiştik. Ne var ki; dûn kelimesi (çok) kelimesiyle nasıl olduysa yer değiştirdiğinde de, söz konusu başvekil, çok malûmatlı biri olarak zikredilmiş oluyor. İçinizden; ‘Sayın Hasırcı bunu nasıl söylemiş..’ diyen olup da bana sitem ettilerse, ben hakkımı helâl ediyorum, zararı yok; fakat ben (dûn) kelimesinde ısrarlıyım ki; o zaman da müteveffaya çok malûmatlı demediğim ortaya çıkar. Diğer bir husus da yardımcı kaptan pilotun Muhterem Erbakan olduğunu ve kabinede, başvekil muavini olduğunu hatırlatarak şu cümleyi de açıklamaya almış olalım:
“Yardımcı kaptan pilotun, yukarıda saydığımız bütün vasıfların yanında, kaptan pilota olan fâikiyeti, bu uçağın yönetimini milletin geçmişinin büyüklüğünü hatırlatır şekilde dâima yönlendirici olmuştu.. Doğrusu, kaptan pilotun nezaketi, yardımcı pilotun her yardımına açık olmasına tesir eden müspet yaklaşımına vesile olmuştur" derken, Sayın Ecevit'in nezaketinin, başvekil muavininin haklılığı pek bâriz yardımlarını kabule vesile olduğunu söylemiş idik.
-
İKİ MEKTUP ALMIŞIM DUVARLARIN ARKASINDAN
Eski bir ağır ceza mahkûmu demiştiki; hapishanede suçluya suç sorulmaz, Allah kurtarsın denir. Biz bu raconu eyvallah deyip, içimizden geldiğince ayırım yapmadan Allah Kurtarsın diyerek, yazının başındaki izahıma bağlı olarak gönderilen mektupları birkaç gün evvel geç de olsa aldım ve hemen sütunumda özrümle birlikte söz konusu ediyorum. Böylece de, takriben 2 ay sonra mektubun elime geçmiş olduğunu da beyan etmiş oluyorum.
İlk mektubun sahibi Dr. Hayrettin Ertekin.. Bir imtihan olan dünya hayatının şûurunda olan Ertekin'e geçmiş olsun diyorum.
İkinci mektup ise müebbet hapse mahkûm olmuş bir mahkûmdan. Hemen ilâve edeyim ki; bu iki mektupta da, ‘GöRüLMüŞTüR’ damgasını cezaevi idâresi basmıştır. Bu müebbet hapis mahkûmu 14 yıldır yatıyormuş. Gönderdiği CD'de, mahkemenin gerekçeli kararında yer alan; suç ortaklarının ifadelerinde dikkat çekici tezatlar, tenakuzları belirtilmiş. Mahkemesinin yeniden görülmesine dâir talebi de reddedilmiş. Mazlum-Der'e; o CD'yi göndereceğim bir baksınlar diyorum. Hapishanelerde, ilk tahkikat safhasının mağdurları pek çoktur derler. çünkü ilk ifade ve sorgu yargıcındaki beyanlar hükümde rol oynarmış. Bu yüzden, adli hatalar hasebiyle af kanununa zaman zaman ihtiyaç doğar.
Bize Gelenler: "Esma-ül Hüsnâ İle Hakk'a Münâcâat" Kıymetli şâir Saadettin Kaplan Beyefendi'nin şiir dünyamızda varlığını taçlandıran bu eser galiba Allah'ın (c.c.) güzel adlarının şiir hâlinde ilk kitabı. Zârif ve güzel kalem çalışmaları, baskıya ve kâğıda verilen önem kendini gösteriyor. Bravo Zekeriya çelik kardeş. çelik Yayınevi Tel.: (0212) 511 28 11
"Erbakan Nasıl Yargılandı?" Siyonizmin siyasetten iskata muvaffak olduğu liderin hukuken katledilişinin Şevket Kazan'ın kaleminden acı serüveni. Keşif Yayınevi. Kitapçılarda.
"Romancılar Konuşuyor" değerli biyografi üstadı, edebiyat aşığı, faziletlerin hayranı ve adil bir kalem ve hükmü değerli kardeşim Mehmed Nuri Yardım Beyefendi'nin bu eseri de kütüphanede bir müracaat kitabı olarak mutlak bulunmalı. Nesil Yayınevi Tel.: (0212) 551 32 25
"Dem Dergi'nin Ekim, Kasım, Aralık üç ayda bir çıkan sayısı tebrike şâyan Ahmet Şişman Bey'in yönetimindeki her iş istikrarlı ve terakki ederek yürüyor. Başarılar.
Tel.: (0212) 513 03 09
Ella Animasyon Prodüksiyon çizgi film dünyamıza "Zeytin'in Hayali"ni sunduklarını belirtiyorlar. Abdullah Koçyiğit Bey'e ve çalışma arkadaşlarına selamlar ve başarılar.
(0216) 316 33 22
Fiemanillah.
İrtibat Tel.: 0542 497 03 27
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.