Silivri Hatıraları!..
Silivri’de olan biteni izlerken çocukluk, ilk gençlik yıllarım canlandı gözlerimin önünde.Ben bu “Ergenekon zihniyeti”ni o kadar iyi bilirim ki…
*
Ailenin bir tarafı “Ergenekon zihniyetli”dir!..
Öbür tarafı da “Anadolu Dindarı”.
Türk filmlerindeki zengin-yoksul evliliği…
Bir taraf CHP’lidir diğer taraf Demokrat Partili, DYP’li filan…
*
Ailemin CHP’li kanadı, Demokrat Partili kanadına tepeden bakardı.
Anadolu Hisarı’ndaki mükellef yalıda oturan “Arseven”lere Bayram ziyarete gelmiş, DP’li öbür taraf…
Bayram ziyareti…
Bizimkiler, Demokrat Partili “akrabalarını” yalıdan içeri almamış…
Bahçede bekletmiş…
Birer şeker ve kolonya …
Ailenin büyüğü gelmiş, el öptürmüş…
Ve gitmiş…
Her iki taraf da doğrulardı bu olayı…
CHP’li aile fertlerim, “Yirmi, otuz köylü gelmiş… Ne usul bilirler ne erkân. Bizim de kendimize göre çevremiz vardı. Şimdi, rüküş mayolarını giyip bir de denize girmeye kalkarlar yalı önünden diye korktuk!” derdi.
Demokrat Partililerin dediği ise; “Yalılarını yiyecek değildik... Adet dedik, gittik!.. Gitmez olaydık!”
¥
Rahmetli Babam, çok iyi bir insandı.
Arseven ailesi içinde bir “ayrık otu” gibiydi.
Bunu belli etmek istercesine gitmiş, bir “köylü” hanımla evlenmişti.
Hem de Kastamonu’dan!..
Rahmetli Babam farklıydı onlardan, farklı olduğu için de “servetten muaf” tutulmuştu!..
¥
Hiç unutmam; CHP’li tarafımızın yaşı geçmiş “kızlarından” birine görücü gelmişti.
Adam yakışıklı, mühendis, askerliğini yapmış, işi, gücü yerinde…
“İyi olur bu iş” diyordu ki herkes…
“Damat adayı” bir pot kırdı.
Bizim tarafın ikram ettiği içkiyi reddetti!..
Sigara kullanmadığı da anlaşıldı…
Damat adayı gittikten sonra bizim yalıda bir tartışma…
Karar;
Olumsuz!..
“Ot gibi herif” dediler!..
“Yobaz mı ne!..”
¥
Bizde yılbaşı geceleri bayağı hararetli kutlamalar olurdu.
Bazı kadınlar “kandil” gecelerinde de latin alfabesinden “Yasin” okurdu.
Kurbanları kışlıktaki kapıcı Mehmet Efendi keserdi.
Mehmet Efendi’nin dört çocuğu vardı, tek odada yaşarlardı.
Mehmet Efendi’nin mesai saati yoktu, her işe koşardı.
On parmağında yüz marifet; boru akmasından, asansör takılmasına kadar ne varsa…
Apartman sakinlerinin iğnelerini yapar, tansiyonlarına bakar, duvarlarını boyar, çatıyı tamir ederdi…
Yeni yeni görülmeye başlanan televizyonları ayarlar, görüntü kaçtım mı düzeltirdi…
Bu düzeltme işinin tek bedeli de ailecek bir saat televizyon seyredebilmekti!..
Kapıcı Mehmet Efendi’nin karısı ile çocukları da kapıcıydı.
Oniki dairenin 7/24 çalışan 6 personeli vardı.
Hiçbirinin sigortası yoktu ve maaş da “yarım” kişilikti!..
Kapıcı Mehmet Efendi, dört çocuğunu da okuttu.
Bir apartman dairesi satın aldı.
Kapıcılığı bıraktı, bir “konfeksiyon mağazası” bir de “yangın söndürme cihazı” satmaya başladı.
Bu yıllarda “eski patronları”ndan hiç kopmadı, onlara gitti geldi…
Lâkin, ne kadar paralı olursa olsun aralarına almadılar onu…
Kulakları çınlasın, “Hâlâ Memet efendi, Memet efendi, kapıcı geldik kapıcı gideceğiz gözlerinde!” derdi.
¥
CHP’lilere baka baka CHP’lilikten nefret ettim…
Düşün, düşün, “Namaza başlayalım” dedim.
Bir gün…
Otomobile “durmasını” söyledim. Caminin önüydü, girdim, namazımı kılıp çıktım.
Bizim “yalı”dan bir ses geldi, sorma gitsin.
Çağırdılar;
“Tamam namaz kılabilirsin ama sakın tarikatlara filan düşmeyesin!..”
Güldüm:
“Siz benimle ilgilenir miydiniz?.. Aman, bizim çocuk barlara, meyhanelere düşmesin diye kaygılanır mıydınız!..”
¥
Silivri’den girmiştik değil mi yazıya…
Bizde hep, “Bu iş bu öküz milletle olmaz, asker gelecek başa asker!” denirdi.
Hepimiz subay olmak isterdik.
Sünnetliğimiz subay kıyafetiydi.
İsmimi “Serdar” koymuşlar; “Başkomutan!..”
Küçükken oyunlarda hep “Komutan” olurdum…
Güzel bir de sopam vardı… Kapıcı çocukları bana “komutanım” derlerdi!..
Hoşlanırdım!..
AMAN AŞILARA DİKKAT!..
Bu arada…
Silivri’deki “sürü” Samanyolu haber grubundan arkadaşlara saldırmış...
Geçmiş olsun.
Bu işler ihmale gelmez;
“Aşı”lara dikkat!..