Hüküm Koyanların Hâkimi
Din ahlâkı, insanların kurallarıyla değil, Allah'ın hükümleriyle yaşanır. Yüce Rabbimiz insanlara nasıl bir ahlâka sahip olmaları, nasıl bir hayat sürmeleri gerektiğini Kur’an’da detaylı olarak bildirir. Allah'ın buyruklarının ancak eksiksiz olarak yerine getirilmesiyle gerçek din ahlâkı yaşanır.
İnsanların birçoğu ise böyle yaşamayı reddeder. Allah'ın hükümlerine tam olarak itaat edip teslim olmaz, nefislerinin de tatmin olacağı bir yaşam tarzı oluşturmaya çalışır. Dinin kurallarına uymak yerine, dini, kendi kuralları ve prensiplerine uygun hâle getirmeye uğraşır. Din ahlakını, kendi kuralları ve mantıklarına uygun düştüğü sürece yaşar, aksi halde reddeder. Bu büyük bir yanılgıdır. Çarpık mantık kurallarına göre yaşayan kişilere Kur’an şöyle seslenir:
Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?
İçinde, neyi seçip-beğenirseniz, mutlaka sizin olacak diye.
Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye.
Onlara sor: "Hangisi bunun savunuculuğunu yapacak? (Kalem Suresi, 36-40)
"Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar?..." (Maide Suresi, 50) ayetindeki gibi, söz konusu kişileri yanlış yollara sürükleyen sebeplerden biri, cahiliye hayatının din dışı sapkın mantıklarıdır. Oysa Kur’an, "...Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?" (Maide Suresi, 50) ayetiyle tek hüküm koyucunun, en iyi hüküm veren Yüce Allah olduğunu bildirir.
Çoğu insanın akıl ve vicdanlarını değil, nefislerini dinlemeleri, Allah'ın emrettiği ahlâkı yaşamaktan alıkoyan önemli bir unsurdur. Nefislerinin istek ve tutkularına göre hareket eden bu kişiler hak olana değil, bâtıl olana uyar, hem kendilerine hem de çevrelerine büyük sıkıntılar verirler. Çünkü nefsin bencil tutkuları insanları hep kötülüğe yönlendirir:
... Çünkü gerçekten nefis, -Rabbim'in kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yusuf Suresi, 53)
İnsanların yaratılışına en uygun olan, Allah’ın dinidir. İnsanların kendi mantıklarına, kültür ve birikimlerine göre çıkardıkları sonuçlar, sıkıntılara sebep olur. Kendi kurallarına göre yaşamak, insanı sapkın bir yola sürükler.
Kur’an ahlâkından uzak yaşayan kişiler, her şeyin nefislerine uygun olmasını isterler. Olaylar nefsâni plânlarına uygun gelişmediğinde, bu kimseler çok ani çıkışlar yapabilirler. Öfke, duygusallık, küsme gibi Kur’an ahlâkına aykırı davranışlar gösterilebilirler. Öfkeyle bağırıp çağıran kişi o an, Allah’ı ve her olayı O’nun yarattığını unutmuş demektir. Allah’ı unutan kimsenin ise, Kur’an’la bağdaşmayan her türlü yanlış davranışı yapması mümkündür.
Oysa Allah'ın her şeyi bir hayır ve güzellikle yarattığının, her olayın-hatta musibetlerin- bir hikmetle geliştiğinin, kaderimizde olanı yaşadığımızın şuurunda olmalı, bu bilinçle hareket etmeli. Hükmü en güzel olan, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde, asla ortağı veya benzeri, dengi bulunmayan Rabbimizin verdiği sayısız nimete şükür içinde olmalı ve yalnızca O'na tevekkül etmeli. Allah'ı aşkla muhabbetle sevmeli, O’na sarılmalı.
Ey kendi saltanatından başka hiç bir saltanat ve hâkimiyet bulunmayan,
Ey (her şey hakkında) karar veren, fakat kendisi hakkında karar verilmeyen,
Ey herkese hüküm süren, fakat (asla) başkalarının hâkimiyeti altına girmeyen,
Ey hak ve hakikat üzere hüküm veren Rabbim; hak ile hükmet.
… “Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır." (Enbiya Suresi, 112)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.