Beynimizi patlatırcasına düşünmemiz ve ilgilileri rahatsız edercesine sormamız gereken şey: Toplum nereye gidiyor? Dünyevîleşmeye mi, uhrevîleşmeye mi?
Zir⠓Biz dini severiz; dünyayı da yine din için severiz. ‘Dinsiz dünyada hayır yoktur’ denmiştir.” (Nursî, Divan-ı Harb-i Örfî, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 97-98.)
Eğer dünyayı din için sevmiyorsak, atların, katların, yatların ne anlamı var? Veya ne işe yarar? İşte zengin ve gelişmiş dünya ülkeleri... Her şeyleri var, ama huzur ve mutlulukları yok! Fert alkolik, uyuşturucu bağımlısı, mutsuz; aile paramparça; toplum huzursuz, endişeli…
O halde bu çerçevede şu anlayışa hizmet etmeli değil miyiz:
“Şu dünya hayatında en bahtiyar odur ki, dünyayı bir misafirhane-i askerî telâkki etsin ve öyle de iz’an etsin ve ona göre hareket etsin. Ve o telâkki ile, en büyük mertebe olan mertebe-i rızâyı çabuk elde edebilir... Kırılacak şişe pahasına daimî bir elmasın fiyatını vermez; istikamet ve lezzetle hayatını geçirir.”
Ve yine düşünmeli: Gençlik nereye gidiyor? Çoluk-çocuğumuz çarpık eğitim sisteminin, eyyamcı bir anlayışın kıskacından kurtulabilmiş mi, yoksa ‘prangalar’ sadece modernleşiyor mu?
Kafamızı kuma gömmeden gerçekleri görüp ona göre çalışmalı:
Hâlâ okullarda bir adamın sevgisi yaygınlaştırılmıyor mu? Tek tip modeli, andı, giyimi-kuşamı, müsrif anlayışı takviye edilmiyor mu? Üstelik bunlar dindarlara yaptırılmıyor mu? Ve bizim bu hastalıklara karşı “5. Şu┠tedavisi uygulamamız gerekmez mi?
Faiz, ülke kaynaklarını çar-çur ettirmiyor mu? “Tüketim kredisi” adı altında insanlarımız faiz, israf bataklığına saplanmamış mı?
Kur’ân’da, “Allah, fâizin bereketini giderip onu mahveder, zekâtı verilen malı ise çoğaltır.” (Bakara Sûresi, 276.) buyurulmuyor mu? Hadis-i şeriflerde, “Fâizi alana da, verene de, şahitlerine de, kâtiplerine de lânet olsun.” (Müslim, Müsâkât: 105.) “Fâizcilerin sonu mahv u perişandır.” (Tecrid-i Sarih Terc., 6: 386.) şeklinde fâizciler şiddetle kınanıp ikaz edilmiyor mu?
Peki, hamasi nutuklar, parlak siyasî şovlarla meseleler hallediliyor mu, azdırılıyor mu?
Fa’tebirû yâ eyyühe’l-akıl! Sun’î gündemlere ne kadar katkıda bulunuyoruz?