Hakkın hatırını âlî tutarken...
Acaba kimi zaman devekuşu gibi kafamızı kuma gömüp gerçekleri görmezlikten mi geliyoruz? Özellikle cazibedar dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları basiretimizi bağlıyor da gerçekleri olduğu gibi görüp ifade etmekten imtina mı ediyoruz?
Veya, dünyayı yutan büyük letâiflerimizi, bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lema, bir işaret, bir öpmekte1 batırıyor muyuz?
Falan başkan, bakan benimle tokalaştı, ziyafet verdi, güzel konuştu! demek ve diğer olumsuzlukları görmemek bir öpmekte, bir işarette batmanın farklı bir ciheti değil midir?
Emr-i bil-maruf ve nehy-i anil-münker (iyiyi, doğruyu emretme, anlatma; yanlıştan, kötülükten men etme) yani, Kurân ve Sünnet-i Seniyyeye uygun düşeni anlatmak, tebliğ etmek; uygun düşmeyeni, Allah ve Resulünün (asm) razı olmadığı şeyi men etmek, kesin olarak emredilmiş işlerden2 ve dolayısıyla kesin olarak yerine getirmemiz gereken vazifelerden değil mi?
Bir de içinizden öyle bir topluluk bulunsun ki, onlar insanları hayra çağırsın, iyiliği tavsiye edip, kötülükten sakındırsın.3 buyruluyor Kurân-ı Hakîmde.
Bu emirler bütün hayatımızla birlikte siyaset dünyasını, iktidarı da kapsamıyor mu? Kimi zaman can dostlarımızı, dâvâdaşlarımızı, kardeşlerimizi mihenge vurup, kimi zaman dayanlış olarakonları şiddetle tenkit ederken; siyasîlerihak nâmına, hakkın ve hakikatin hatırını âlî tutmak adınahaklı ikaz ve eleştirilerimizden nasıl muaf tutabiliriz?
Ya şu hadis-i şerifin ikazına kulak vermeyecek miyiz: Hayatımı kudreti elinde tutan Zâta yemin ederim ki, ya marufu emreder, münkeri yasaklamaya çalışırsınız veya Allah size, bir azap gönderecektir. Sonra siz Ona duâ edeceksiniz, fakat duânız kabul olunmayacaktır...4
Bunu okuyunca kendime şöyle seslendim:
Dur, düşün, dön bir daha oku, titre ve kork!
Şu iki âyet-i kerime meâli de; tebliğ, ikaz, ihtar ve tavsiyelerimiz de şaşmaz rehberimiz olsun: Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır.5
Kullarıma şunu da söyle ki, sözün en güzelini söylesinler. Yoksa Şeytan aralarına fesat sokar. Çünkü Şeytan insana apaçık bir düşmandır.6
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 148.
2- Lokmân Sûresi, 17.
3- Âl-i İmrân Sûresi, 104.
4- Tirmizî, Riyazüs-Sâlihîn: 173.
5- Nahl Sûresi: 125.
6- İsra Sûresi: 53.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.