AKP davası ve bir ihtimal daha…
Dananın kuyruğu 28 Temmuz’da kopacak. Anayasa mahkemesi AKP’nin, dolayısıyla Türk demokrasisinin akıbeti ile ilgili kararını o gün verecek. Mahkeme ve iddianame ile ilgili analizlerin ne kadar isabetli olduğunu da 28 temmuz’da anlayacağız.
Mahkemenin ön yargılı, üyelerin tarafsız olmadığına dair yapılan onca yayına rağmen toplum AKP’nin kapatılacağına bir türlü inanmıyor. Fol yok, yumurta yokken, kapatma yönünde bir kararın çıkabileceğine ihtimal vermiyor.
Aslında bu kanaat, iddianame ile ilgili düşünceleri de içerisinde taşıyor. Kapatmaya inanmamak, diğer bir açıdan iddianameye inanamamaktır. İddia inandırıcı olsa, toplum dava ile ilgili farklı bir kanaat taşıyor olacaktı.
Dava ile ilgili tahminlerimi daha önce yazmıştım.
Mahkemenin davayı kabul etmesi ile birlikte reyini de belli ettiğini düşünüyorum. Vatan hainliği dışında yargılanması mümkün olmayan bir Cumhurbaşkanını kendi kendine yetkiler ihdas edip, mahkemeye taşımak, yargılamanın hangi yönde seyredeceğine de işaret eder. Davayı kabul ederken hukuku çiğneyecek kadar gözü kara olanlardan şahsen adalet adına hiçbir şey beklemiyorum.
Ancak kapatmayı sadece bir partinin kapatılması olarak anlamamak lazım. Sosyal kurumlar işlevlerini sürdürdükçe kapılarına kilit vurulsa bile kapatılamazlar. Şu veya bu şekilde varlıklarını devam ettirirler. Siyasi partiler de sosyal müesseselerdir. Savundukları görüşlerin, takip ettikleri siyasetlerin toplumsal karşılığı olduğu müddetçe, hayatiyetlerini sürdürürler. AKP kapatılabilir, ama eğer AKP çizgisine toplumun ihtiyacı varsa, bu kapatma teoride kalır, aynı siyaset biçimi, başka, başka adlar altında devam eder.
Bu bakımdan sosyal kurumlar için esas kapanma, toplumun ilgisini kaybetmek, toplumsal problemlere cevap veremez hale gelmektir. DYP-ANAP çizgisi bu yüzden kendi kendisini kapatır hale gelmiştir. Bu çizgi, çözüm üretemez hale gelince, toplumun destek ve ilgisini de kaybetmiştir.
Hiç şüphesiz, AKP’ye tuzak kuranlar partinin kapısına kilit vurmakla meselenin hal olmayacağını biliyorlar. Onun için de ‘hangi kararın’ AKP’yi devre dışı bırakacağını, hangi kararın daha çok hırpalayacağını en ince detayına kadar düşünüyorlar. Yani işin Türkçe’si, AKP ile ilgili değerlendirmede ‘en çok hangi karar AKP’ye zarar verir’ ise, o tercih edilecektir. Kapatmanın AKP çizgisini daha çok zayıflatacağına inanırlarsa karar kapatma yönünde olacaktır. Yok eğer, bozulan ekonomik dengeler, yavaş yavaş yükselen şikayetler AKP’ye daha büyük darbe vurur diye inanırlarsa karar ‘kapatma talebinin reddi’ istikametinde olacaktır.
Son günlerde dillendirilen, ekonomi dibe vurdu, esnaf siftah etmeden kepenk kapatıyor, ticaret durdu kabilinden propagandalar, AKP davasında bırakalım halk kapatsın ihtimalinin azda olsa hala var olduğunu gösteriyor. üstelik böyle bir ihtimal, türbanı verip partiyi kurtardılar yorumuna da sebep olacağından bazı AYM üyeleri tarafından daha tercihe şayan bulunabilir. El hasıl, AKP’nin kaderini hukuk değil, hangi alternatifin daha yıkıcı olacağı düşüncesi tayin edecektir.