BDP süreci dinamitleyecek gibi
BDP son günlerde yürüyen süreçten kendine rol çalmaya çalışıyor. Ve de artık komik duruma düşmeye başladıklarını da söylememiz lazım. Bakın tâ en başından beri ne deniyor? Bir müzakere yapılacaksa bu halkın teveccüh göstererek seçtiği, parlamentoya yolladığı, millet iradesini temsil eden makamla yapılsın.. Kimle? BDP ile..
BDP NEREDE DURUYOR?
1990’lardan bu yana devam eden siyasal varlığından söz ediyoruz BDP’nin. PKK şiddet eylemlerine ne zaman başladı? 1984.. Dolayısıyla tarihsel süreç olarak ele alacak olursak aslında birbiriyle biraz da birlikte yürüyen yapılar BDP ile PKK.. Hatırlamak lazım, PKK etkisindeki ilk siyasal yapı tesis edildiğinde, PKK buna biraz da mesafeli durmuştu.. Çünkü çözümün meşru zeminde de talep edilme, gündeme alınma hatta sonuca ulaşma ihtimali varsa, bu dağdaki varlığın sorgulanması anlamına gelecekti.. Bu nedenle ciddi biçimde direndi PKK buna.. Bağını, bağlantısını da uzun zaman reddetti.. Oysa benzerlerine bakarak hareket etmiş olsaydı, BDP (dönemdeki isimleriyle, Hep, Dep, Hadep, Dehap vs) pekâlâ müzakereleri yürüten yasal kolu olabilirdi PKK’nın.. Ve böylece hakikaten taleplerinde samimi ise, bunun için daha hızlı yol alabilirdi..
IRA GİBİ Mİ?
Hemen ifade edeyim.. Tam IRA gibi ya da ETA gibi değil.. Zira IRA, bizim siyasal kolu olarak tanıdığımız Sin Fein kökenli bir terör örgütüydü.. Yani İrlanda Cumhuriyetçi Hareketi, kendi dillerinde “Biz Kendimiz” anlamına gelen Sin Fein adı altında teşkilatlandı ilk olarak.. Tarih: 1905.. İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun ilk adımı kabul edilen yasadışı İrlanda Milli Ordusu ise 1916’daki Paskalya Ayaklanması’nın ardından 1921’de hareketin silahlı kanadı olarak kuruldu.. (Patrick Henry Pearse liderliğinde bir tür bağımsızlık ilanıydı.. Pearse, Dublin Genel Posta İdaresi’nin merdivenlerinde İrlanda Bağımsızlık Bildirisi’ni okuyarak İrlanda Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etti. Sonra kızılca kıyamet koptu.. Günlerce süren çatışmaların ardından, İngiltere ayaklanmayı kanlı bir şekilde bastırdı.. Pearse de kurşuna dizildi) Dolayısıyla İngiltere için, müzakere merkezi zaten işin başındaki Sin Fein’di.. Orada tersi olsaydı yadırgardık.. ETA ise, yapısal anlamda PKK’ya daha çok benziyor.. Bask dilinde “Halkın Birliği” anlamına gelen “Herri Batasuna” partisi 1978’de ETA’nın siyasi kolu olarak kurulduğunda, ETA zaten şiddet eylemlerine devam ediyordu.. (1959’dan beri) Her iki örnekte de devletler, siyasi kollarla müzakereyi yürüttüler ve sonuca ulaştılar. BDP’de ise bu mümkün olmadı.. Mümkün olmadığı şöyle dursun, her kapısı çalındığında (-ki Başbakan’ın; ‘terörle mücadele, siyasetle müzakere’ çıkışı hatırlardadır) adres olarak İmralı’yı ya da Kandil’i göstermişlerdir..
BİZ DE VARIZ
Bugün BDP’nin yaptığı tavır umarım süreci akamete uğratacak bir hamle olmaz. Zira bugüne kadar hep İmralı’yı adres gösteren BDP, devletin aracısız biçimde İmralı ile masaya oturmasını hazmetmiş gibi görünmüyor. Biz biliyoruz ki, Öcalan ne kendisi için bir şey istiyor ne ayrı devlet talebini gündeme getiriyor.. Çünkü böyle bir aşamada, “Öcalan serbest bırakılsın” ya da “Türkiye’nin Güneydoğusunda bir Kuzey Kürdistan kurulsun” gibi sözler masaya geldiği gün, bunun anlamı çok açıktır.. “Biz konuşmak falan istemiyoruz” demektir bu.. Peki Öcalan bile istemezken, BDP Grubu’ndan çıkan; “müzakerede taraflar eşit şartlara sahip değil, taraflardan biri demir parmaklıklar arkasında” mealindeki açıklamanın okuması nedir?.. Kafalarından ön şartlar uyduruyorlarsa, buna kimse izin vermeyecektir.. Başta da “silahlı mücadele dönemi bitmiştir” diyen Abdullah Öcalan. Kalın sağlıcakla.