Hay ağzına sağlık Joelle Milquet!
Şükür ki dünya, doğru istikamette dönmeye devam ediyor. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Türkiye gibi ülkelerde müstehcenlik aleyhinde konuşmak ‘ayıp’ sayılırken, Avrupa’da tam aksi gelişmeler yaşanıyor. Belçika Eşit Haklar Bakanı Joelle Milquet, her bahene ile kadınları istismar edenlere şamar mahiyetinde tesbitlerde bulunmuş.
Geçen yıl düzenlenen otomobil fuarında hosteslerin giyimlerine “müstehcen” olduğu gerekçesiyle tepki gösteren Belçika Eşit Haklar Bakanı Joelle Milquet’in, yarın açılacak fuara bizzat giderek hosteslerin giyimlerini kontrol etmesi bekleniyormuş. Belçikalı Bakan, “kadınların cinsel obje olarak kullanılmasına” şiddetle karşı çıkmasıyla tanınıyor.
Belçika Otomobil Federasyonu’nun (http://www.febiac.be) organize ettiği ve yaklaşık 500 bin kişinin ziyaret etmesi beklenen fuar, sergilenecek arabalardan çok Belçika Eşit Haklar Bakanı Joelle Milquet’in sözleri sebebiyle gündemde.
Haberlere bakılırsa, Milquet, geçtiğimiz yılki otomobil fuarında hosteslerin “müstehcen” bulduğu giyimleri nedeniyle fuarın organizatörü Febiac’a bir mektup yazmış ve fuara iştirak eden firmalarla, kadınların “cinsel obje” olarak yansıtılmayacağına dair bir ilke anlaşması imzalamasını da istemiş. (AA, 10 Ocak 2013)
Böyle cesur bir kadın bakan tebrik edilip, alkışlanmaz mı? Lütfen dikkat edelim: Düzenlenen fuarda görevli “hostes”lerin açık saçık ve müstehcen giyinmelerine itiraz eden, Belçika’daki imam ya da müftüler değil! Kim? “Çağdaş Belçika”yı yöneten iktidarın mensubu bir kadın bakan. Peki, benzer fuarların düzenlendiği ve müstehcenliğin dolu dizgin sergilendiği Türkiye’deki fuarlara hangi kadın ya da erkek bakan itiraz etti? İçten içe rahatsızlık duyanlar olmuştur, ama böyle bir itirazın ilân edildiğini biz duymadık. Keşke Belçikalı Bakan Joelle Milquet örnek alınsa ve bizdeki bakanlar ve diğer yöneticiler de müstehcenliğe itiraz etse...
Bu mesele tahminlerin de ötesinde önemlidir. Çünkü insanları müstehcenliğe alıştırmanın bir yolu da onu ‘normal’ göstermeye çalışmaktır. Fuarlar da buna bir vesile. Neymiş, araba fuarıymış. Peki, araba fuarıysa bu arabaları tanıtmak için illa da açık saçık ve müstehcen giyinen kadınlar mı olmalı? Elbette müstehcenlik sadece araba fuarlarında başvurulan bir tuzak değil. Her ne fuarı olursa olsun, açık saçık giyinen görevlilere iş verilir.
Fuarları bir yana bırakalım, büyük otellerde düzenlenen “iftar programları”nda bile görev yapan garsonların ekseriyetle “manken” gibi giyindiği her halde göz ardı edilemez. Fuarda müstehcenlik, oteldeki yemekte müstehcenlik, sergide müstehcenlik, sokakta müstehcenlik... Bu yarışın sonu nereye varır?
En kötüsü, bu çılgın yarışa yöneticilerin itiraz etmemesi. Müstehcenlik ‘normal’ gibi görülmeye başlayınca ardı arkası da gelmiyor. Televizyonlarda yayınlanan her haber, her dizi ve her reklam müstehcen görüntülerle dolduruluyor. Şaşırıp itiraz edenlere de “Bu devirde bu normaldir” deniliyor. Bu açıdan, Belçikalı bayan idarecinin bu itirazı çok önemli ve çok dikkate değerdir.
Bu noktada mütedeyyin işadamlarının da ağır bir sorumluluğu olduğunu hatırlatmak icap ediyor. Namazında, niyazında kişilerin sahip oldukları büyük firmalar gazete ve televizyonlara öyle reklamlar veriyorlar ki şaşmamak ve Allah’a iltica etmekten başka yol görünmüyor. Acaba gazete ve televizyonlara verdikleri o reklamlara; gönül huzuruyla, eşlerinin ya da kızlarının ya da annelerinin yanında bakabiliyorlar mı? Bakabiliyorlarsa hassasiyetleri kalmamış demektir ki gerçek iflas da odur. Yok, sıkılıyorlarsa o halde niçin böyle çirkin reklamlar hazırlıyorlar? Çok para kazanıp sonra da bir kısmını “hizmet”e vermekle işin içinden sıyrılabileceklerini mi düşünüyorlar?
Allah muhafaza! Elbette bu noktada “duyarlı medya” da büyük bir imtihanla karşı karşıya. 10 yıl önce basmadıkları reklamları bugün basabiliyorlarsa bozulan kimdir?
Bize bir değil, belki bin tane cesur, hakperest Joelle Milquet ‘bakan’ lâzım, vesselâm...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.