Bu bir devrim… Bu bir milat…
Ergenekon Soruşturması İddianamesi kabul edildi ve şüpheliler hakkında kamu davası açıldı. Suçlamalar şöyle sıralanıyor: Silahlı terör örgütüne üyelik veya yardım, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs, hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik, patlayıcı madde bulundurmak ve atmak, Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet gazetesine patlayıcı madde atmaya azmettirmek, devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek ve kişisel verileri kaydetmek, askeri itaatsizliğe teşvik, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik…
Yakından tanımadığımız sanıklar hakkında bir yargıda bulunamayız, içlerinde masumlar/mazlumlar olabilir; fakat ulusalcı kanaat önderi kimlikleriyle öne çıkmış olan sanıkların kahir ekseriyetinin yukarıda mezkûr suçlardan bazılarını öteden beri alenen işlediklerini ve dolayısıyla bu davanın geç kalmış bir dava olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Silahlı terör örgütü kurmak, bomba atmak, hükümeti ortadan kaldırmaya çalışmak gibi suçların söz konusu olmadığını ileri sürüp sanıkların tümünün 'kurban'lığından dem vuranlar halt ediyorlar! O suçlar söz konusu olmasaydı bile, sanık durumundaki ulusalcı kanaat önderlerinin, darbe çığırtkanlığı yaparak askeri itaatsizliğe teşvik ettikleri ve halkı kin ve düşmanlığa sevk etmeye çalıştıkları için çoktan yargı önüne çıkarılmış olmaları gerekirdi.
Ne yazık ki bu tür propagandalar bugüne kadar hep normal karşılandı.
Askeri darbe organizasyonlarının, hükümete ve millete karşı 'derin devlet' komplolarının öteden beri normal karşılandığı da acı bir gerçek.
Darbecilerin, 'derin devlet' komplocularının garip bir dokunulmazlığı vardı. Milletvekillerinin dokunulmazlığı tartışılırken bu dokunulmazlık hiç gündeme getirilmiyordu. Darbeci olmak, 'derin devlet'çi olmak bir ayrıcalıktı. Onlar aleyhinde dava açılabileceği kimsenin aklına gelmiyordu. Bunu aklına getirebilenler de, Şemdinli soruşturmasını yürüten Van Savcısı'nın başına gelenler üzerine umutlarını tamamen kaybetmişlerdi.
Uzun lafın kısası: Ergenekon Davası bir devrimdir, bir milattır, cumhuriyet tarihinde bir kırılma noktasıdır. Neticesi ne olursa olsun, bu davadan sonra hiçbir şey bu davadan önceki gibi olmayacaktır inşaallah. Askeri darbe çığırtkanlığının daha şimdiden 'dramatik' bir irtifa kaybına uğraması, milli irade düşmanlarının ayaklarını denk alacakları yeni bir döneme girdiğimizi gösteriyor. Bu yeni dönemin selameti (Ergenekon Soruşturması/Davası öncesine dönüşün imkânsız kılınması) bazı tedbirlerin alınmasına bağlı. Her şeyden evvel, milli irade düşmanlarına hadlerini bildirmek için Ergenekon gibi geniş bir 'müktesebatın' oluşmasını beklemeden, darbeciliğin anında ve mütemadiyen yargılanması, yılanın başının küçükken ezilmesi ve daha da önemlisi yılanın çıktığı bataklığın kurutulması yönünde bir siyaset geliştirilmeli.
8 Mayıs 2007'de (27 Nisan Süreci'nde) bu köşede yayınlanan "Darbeye Kalkışanı Yakarız Diyen Bir Siyaset İçin" başlıklı yazımın konuyla ilgili bölümünü yeniden dikkatinize sunuyorum:
Demokratik hukuk devletinin kazandığı mevzilerin 'kaderi', mevcut ve potansiyel cuntaların insafına terk edilmeyecek!
Bir yerde bir cunta kokusu alındığı zaman o yerin altı üstüne getirilecek!
Mevcut yasalar buna elvermiyorsa yeni yasalar çıkarılacak!
Darbenin d'sini telaffuz etmek açık ve kesin olarak yasaklanacak!
Demokratik parlamenter sistemin silah zoruyla değiştirilmesine dönük her türlü beyan ve hatta ima, şiddetle cezalandırılacak!
"Ordu darbeye hazırlanıyor" gibi söylentiler çıktığı zaman bunları açık ve kesin bir dille yalanlamayan, yalanlamanın da ötesine geçip "Milli iradeyi temsil eden Meclis'e ve Hükümet'e sadakat şerefimizdir!" demeyen, darbe söylentilerinin başını alıp gitmesine seyirci kalan genelkurmay başkanları behemehal görevden alınacak, soruşturmaya tabi tutulacak!
Ordunun siyasetle içli-dışlı olmasına mazeret teşkil ettiği (hatta bunu icbar ettiği) ileri sürülen İç Hizmet Kanunu değiştirilecek ve Genelkurmay Başkanlığı –ordunun siyasi tartışmalara karıştırılıp yıpratılmasını engellemek için– Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanacak; Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları Milli Savunma Bakanlığı binasında görev yapacak; Ankara'nın merkezindeki bütün askerî birlikler Polatlı'nın gerisine taşınarak "siyasete müdahale" şaibelerinden tamamen kurtarılacak!
öNEMLİ NOT: Bugün saat 16.00'da Genç Siviller öncülüğündeki platformun düzenlediği "Darbeye Karşı Ses çıkar" mitingi için Ankara'nın Sıhhiye Meydanı'nda toplanıyoruz, değil mi?