Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

“O rozet o çarşafta durmaz”

“O rozet o çarşafta durmaz”

 

Başkalarını bilemem de İstanbul Baro Başkanı Kocasakal’ın Eskişehir semalarından bu yüce cümleyi irat etmesi benim hoşuma gitti…
 
 
Doğru söylemiştir, altı ok çarşafta nasıl dursun?
Faraza, kiliseden ezan okumaya kalkışsak o ezan o kilisede ne kadar durur?
Hem kilise ahalisinden, hem de Müslümanlardan tepki gelmez mi?
Ama şu var.
 
Halkı bir şekilde uyutup sonra da inanç külliyesinin çanına ot tıkamak bir Kemalist siyasetidir. Bu siyaset öyledir, geçiş köprüsüne kadar, köprüyü geçince şartlar hemen değişir.
 
Alın Erzurum Kongresi’ndeki yeminleri inceleyin.
Oradan gelin kurucu meclise.
Nelere bağlılık yemini yaptılar, sonra neler oldu…
Şimdi de CHP otağında farklı sesler… Kılıçdaroğlu tam bir Kemalist siyaset takınarak bastığı taşları titizlikle seçmeye çalışırken örgüt doğru durmuyor.
 Genel Başkan Yardımcısı Emine Tarhan…
 
“Bebek katili ne zaman Kürtlerin temsilcisi oldu?” diye soruyor.
Tarhan, aslında seviyeli bir hukukçu, sorduğu soru da CHP saflarında değişik yankılara neden olsa da haklı bir soru. Evet bu katil ne zaman Kürtlerin temsilcisi oldu?
İşin garibi, diğer odada Hüseyin Aygün var, o da tersinden çalıyor, Öcalan’ın askerlerine “iyi çocuklar” diyor, bebek katillerine baş sağlığı diliyor…
Şimdi benim de aklım 1968’lere akıp gitti.
 
Kim ne derse desin, 68 kuşağı sağcısıyla solcusuyla farklıydı. 
Tâ ki Deniz Gezmiş ile arkadaşları banka soymak, adam kaçırmak eylemlerine girişinceye kadar her kesim durmadan kitap okuyordu, çok rahat bir şekilde bir araya gelerek tartışabiliyordu. Bir fikir ortamı vardı.
Hele de bir gün Hukuk Fakültesi’nin bahçesinde bir devrimci ile Marks’ın “emeğin dağılımı” konusunda dört beş saate varan bir zaman ayakta tartışıyorduk. 
Doğu Perinçek de asistan, ağabeyleri…
 
Yanı başımızda saatlerce dikildi ve de müdahale etmeden dinledi.
Sonra devrimci çocuğa:
“Bak aslanım sen kitap okumuyorsun, bu gerici Marksizm’i senden iyi biliyor, git de biraz kitap oku, hadi bakayım” diyerek uzaklaştırdı.
Bana döndü:
“Bu kadar iyi biliyorsun da bizden neden değilsin?”
“Bildiğim için sizden değilim, bilmesem sizden olurdum…”
1971 askeri muhtırası araya girince fikir köprüleri hepten yıkıldı.
Şahsen Mehmet Ali Aybar’ı Tandoğan gibi meydanlarda dinlerken kabul edip etmemem bir tarafa kendimi yetiştirme açısından faydalanıyordum.
 
İşçiler, ırgatlar, köylüler, emek, sosyal dağılım… Bunların hepsi yeni şeylerdi. En azından kapitalizmin uykusuna karşı bir tepki. Ne var ki bugün artık onlar da yok.
Asılları gitti çakmaları kaldı.
 
Şimdikiler sermayenin baş köşesinde… Parayı, mevkii görünce layt’laştılar. 
Artık kimseler kitaplara fikirlere kolayına kafa yormuyor. 
Şimdi soruyorum, kitabi sosyal demokratlar CHP örgütünde kaç kişi?
CHP teşkilatı artık rozet tutturmayanların elinde bir oyuncak gibi, tabanı farklı yönetimi farklı. Yönetim orijinal sosyal demokratları yaklaştırmıyor.
Ülkücü camia da öyle değil mi?
 
Eski ülkücüler vatan, millet uğruna serdengeçtiler. O gün işin rengi başka türlü olsa da bu camia her şeyi ile samimi idi. Ne var ki onlar da bugünkü MHP de yok. 
Eski Refahlılar da aynı yolun yolcusu, yaklaştırmıyorlar...
 
İsterseniz nur camiasına geçelim, kim ne derse desin o kesimin de orijinalleri, yani sıkıntılı günlerde çile çekenleri  örgütte söz sahibi değil… Bir cemaat söylentisi ortalıklarda dolaşıp dursa da kimin fesi, kimin nesi belli değil.
 
Bahçeli, “sen İmralı ile görüşürsen benim de Ergenekocum var” diyerekten Silivri’ye koşması siyasetin ne hale geldiğinin bir karinesi değil mi?
 
Yozlaşma, yeni bir Ortadoğu projesi, siyasiler de aktörleri…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi