Güneşe gözünü kapamak
Ülkemizde yaşanan maddî sıkıntılar söz konusu olduğunda Türkiye’yi idare edenlerin sığındığı güvenli bir liman vardır. “Her şey gül gülistan olurdu, ama...” diyerek başlayan tesbitler, Türkiye’nin petrol fakiri olduğunu ifade etme ile devam eder. “Petrolümüz olsa, enerjide dışa bağımlı olmasak, milyarlarca doları yurt dışına vermesek neler yapardık neler” der dururuz.
Bu “güvenli liman”a sığınan siyasetçilere ciddi anlamda itiraz eden de çıkmaz. Çünkü enerjide dışa bağımlı olduğumuz bir gerçek. Kimse de itiraz etmiyor. Boşuna mı dünyanın en pahalı benzinini tüketiyoruz!
Ancak böyle olmaya mahkûm muyuz? Enerjide dışa bağımlı olan ilk ve tek ülke her halde Türkiye değil. Hem, bazı şeylere sahip olmamızın kıymetini de bilmiyoruz. Mesela, fındık üretiminde dünya lideriyiz. Ama bu defa da ürünün çok olması bize zarar veriyor, fiyatlar düşüyor vs.
Sahip olduğumuz, ancak farkına varmadığımız, gözlerimizi kapattığımız bir zenginliğimiz daha var: Güneş. Ekonomik sıkıntıları aşmak için güneşten istifade edebiliriz, ama nedense bunu yapamıyoruz. Elbette güneşten istifade edebilecek yatırımları yapmak çok para istiyor, ama bu gidişle paramız olsa da güneşin farkına varabilecek gibi durmuyoruz.
Bir kaç gün önce açıklanan bir rapora göre, enerjimizin neredeyse yüzde 80’ini dışarıdan karşılıyoruz. Yani tam anlamıyla bağımlıyız. İstanbul Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) “Türkiye Enerji İstatistikleri ve Vizyon’’ raporunda bu belirtilmiş. (Yeni Asya, 14 Ocak 2013)
Güneşe dikkat çeken tek rapor bu değil elbette. Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) yayımladığı “Güneş Atlası”nda, 2050 yılında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının tamamını karşılamak için iki Atatürk Barajı büyüklüğünde bir alanı güneş panelleriyle kaplamanın yeterli olacağı belirtilmiş. (AA, 17 Ocak 2013)
Benzer bir tesbit de Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Öğretim Üyesi ve Güneş Araştırma ve Uygulama Merkezi (GÜNAM) Başkanı Prof. Dr. Raşit Turan’dan gelmişti. Turan, “Tuz Gölü’nün 3’te 2’si büyüklüğünde bir alanın güneş panelleriyle kaplanması ülkenin elektrik ihtiyacının tamamını karşılamaya yeter. Bir ülkenin enerji ihtiyacı Karadeniz’in altından doğalgaz boru hattı çekilerek çözülemez. Devletin kendi enerji kaynaklarını kullanmak için bir iradesi söz konusu değil. Şimdi gaz akışı sağlanıyor diye başka bir şey değerlendirilmeye alınmıyor. Ama eninde sonunda kendi kaynaklarımıza dönmek zorundayız” demiş. (Milliyet, 14 Kasım 2012)
Uzmanların tesbitlerini özetlersek, güneş enerjisinden istifade etmenin Türkiye için kârlı bir yatırım olduğu anlaşılıyor. Güneş var, uygun arazi var, talep var. Peki, bu noktadaki yatırımlar niçin öncelikle yapılmaz? Uzmanların bildiğini Türkiye’yi idare edenler de her halde biliyor.
Gerçi uzmanlarımız, teknik anlamda mümkün olan bu yatırımların kaç milyar liraya mal olacağını açıklamamışlar ama her halde imkânsız değildir. Türkiye’yi idare edenler böyle bir yatırımın imkânsız olduğunu düşünüyorlarsa çıkıp söylesinler. Söylesinler ki gerçekleri bilelim, hayallere kapılmayalım. Yok, bu yatırımların yapılması mümkün ise o zaman da niçin yapılmadığını, niçin ertelendiğini izah etsinler.
“Su akar, Türk bakar”ı tekzip için suları borulardan akmaya mahkûm ediyoruz. Neticede çevreye de zarar verilmiş oluyor. Peki, güneş her gün “beynimizi kaynatırken” niçin onun farkına varıp istifade cihetine gitmiyoruz?
Suları da değerlendirelim, ama çok daha çevreci ve faydalı olan güneşten istifade etmenin yollarına da bakalım. Güneş enerjisinden istifade için her yıl 10 milyar dolar yatırım yapılsa yeridir. İsrafı önleyelim, güneşten istifade edelim ve çevre dostu olalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.