Atayıp geçeceksin rektörü arkadaş!...
Gene dayanamadık...
Üniversite yazısı yazacağız...
Oysa Akit’teki 24 Kasım 2012 tarihli, “Üniversiteler için yazı yazmaya değmez.” diye bitirmiştim bir yazımı.
Sözümüzde duramadık.... Kanımıza işlemiş bir kere bu üniversite meseleleri. Yazmadan, konuşmadan duramıyoruz. İlle zülf-i yâre dokunacağız; sözü meclisten içeri söyleyeceğiz; bize dokunmayan yılana dokunacağız; birinin tekerine çomak sokacağız... İlle birilerini rahatsız edeceğiz...
Üniversitelerde kopan fırtına, rektör atamasının nasıl olacağından öte geçemedi. Bilgi üretme ve üretilen bilginin niteliği meselesini kafasına takan yok... Varsa yoksa rektör seçimi...
Tasarıda rektörlerin Üniversite Meclisleri veya Konseyleri marifetiyle seçilmesi ön görülüyormuş. Meclis/Konsey üyeleri ve başkanı, rektörün üzerinde olacak yani. Şimdi kavga tek makam (rektörlük) için yapılıyor; meclisli rektör atamalarında bu kavga 5 kişiye çıkıyor. Yani, kavga 5 kişi etrafında daha da büyüyecek demektir bu. Meclis/Konsey ve başkanı, rektörün üzerinde olacak ve atamasında aracı olacak; ondan sonra o meclis üyelerini ve başkanı, rektör yönetecek. Yani rektörü atayanlar daha sonra o rektörün altında çalışacak.
Kısacası, meclisli/konseyli rektör atama sistemi bir süre sonra “al gülüm-ver gülüm” hikayesine dönüp “Sen benim atanmamı sağlarsan, ben de senin adamlarını alırım.” pazarlığına zemin oluşturulacak. Pazarlık şimdi 1 kişi ile yapılırken, tasarı kanunlaşırsa 5 kişi pazara dahil olacak. Ondan sonra bu üniversitelerden hayır bekle!...
Seçim sistemi, üniversitelerde çalışma barışını çatır çatır çatlatmış; öğretim üyelerini parça pinçik eylemiştir. Öğrencisi hocasına, arkadaş arkadaşa düşman olmuştur bu sistemde.
Hem seçim sistemi öyle “demokratik” falan değildir. Seçimli sistem, taşıma suyla döndürülen değirmen sistemdir. Öğretim üyesi ataması yaparken rektörler, sonraki dönem kendisine veya çıkaracağı kendi adayına oy verip vermeme hesabı yapıyorlar. Bunun adı “demokrasi” olmaz. Olsa olsa “taşımalı sistemli seçmen atamasıyla alınan oy” sistemidir.
Yok “seçim”di, yok “meclisli atama”ydı, yok “konseyli atama”ydı... Bunlarla uğraşmayacaksın arkadaş... Duyuracaksın boşalan rektörlükleri... Bu işi kıvıracağına inananlar rektör olmak için YÖK’e baş vuracak. YÖK, evrakı cumhurbaşkanlığına sevk edecek; cumhurbaşkanı da rektörü atayıp geçecek.
“Ak Parti YÖK aracılığı ile üniversiteleri siyasallaştırıyor!... Yandaşlarını rektör olarak tayin ediyor!... Üniversiteler batıyor!...” yaygarasına pabuç bırakmayacaksın. “Üniversiteler batıyor!” diyene “Nerene batıyor?” diye sorup geçeceksin...
Sanki şimdi iktidar müdahale etmiyor mu rektör atamalarına? “Müdahale etmiyor.” diyen yalan söyler. İktidar müdahale etmek için vardır; kenarda beklemek için değil.
Seçimler göstermelik oy veren öğretim üyeleri de konu mankenidir arkadaşlar. Ben artık konu mankeni olmak istemiyorum.
YÖK, üniversitelerde bi anket yapsın ve “Rektör atamayla mı gelsin, seçimle mi?” diye sorsun. Çoğunluğun “Atamaylaaaa!...” diye haykıracağına eminim. Çünkü akademisyenler seçimlerden, yerine getirilmeyen vaatlerden, kavgalardan, çekişmelerden bıktı. Akademisyenler rahat etmek istiyorlar. Üniversiteyi kim yönetirse yönetsin; döner sermayaden en büyük payı kim alırsa alsın, akademisyenlerin umurunda değil... Hocalar, asistanlar, öğretim görevlileri, okutmanlar ve uzmanlar artık huzur, verimlilik ve çalışma barışı peşinde.
Ak Parti de atamalı sistemin aleyhinde koparılacak cayırtıdan korkmasın. Nasıl olsa, gelecek seçimde %70 oy alacağını Devlet Bey dile getirdi; geri kalan %30’un cayırtısını da ciddiye almamalıdır Ak Parti. Onlar bir süre car car car öterler; sonra susarlar.
İktidar ve YÖK, rektör atamalarında rahat olmalı artık...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.