“TSK sanık PKK tanık”
Zirve Yayınevi olayı üzerinden altı yıl geçtikten sonra Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un tutuklanmasına tepki işte bu başlıkla gündeme geliyor. PKK tanık oluyor, TSK sanık oluyor...
Buradan şu anlam çıkar.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ister muvazzafı olsun, ister emeklisi olsun, ferdine dokundun mu Ordu karşıtısın. Çokça elimizden geçti, jandarma karakolunda işkence gördüğünü söyleyenler hakkında Ordunun manevi şahsiyetine hakaretten davalar açılıyordu.
Öyle ya, sen şerefli karakol komutanına işkence yaptı nasıl dersin?
Ye dayağı yerine otur!..
Ama bu havayı bir başka kurum basamıyor.
Vali tutuklansa “önce mülkiye sonra Türkiye” tekerlemesi sökmez, veya bir hakimi içeri atsalar kimse çıkıp da şerefli Türk hakiminden yargının manevi şahsiyetine gidemez.
Şöyle anlıyorum:
Eski devletçilikten kalma bir alışkanlık, bazı görevlerin hurdası bile kıymetli.
Hadi muvazzaflığı anladık, hele de emekli olduktan sonra etin ne butun ne...
Hani derler ya, mühür kimdeyse Sultan Süleyman da odur.
Mühür gitti Süleymanlık da gitti.
Hurşit Tolon, bakın ne diyor:
“(Türkiye’nin Ortadoğu’da çizilen yeni sınırlarının hayata geçirilmesi için) bugün Türk Ordusunun eski komutanı da dahil olmak üzere birçok muvazzaf ve emekli subay gerçekte tutuklanmamışlardır, esir alınmışlardır.”
İşte bu, beyefendi hâlâ Süleyman!
Ne var ki bugün iktidarın operasyonlarından sızlananlar geçmişte darbeleri yaptıran dış güçlerle kol kola idiler. Pentagon buyuruyordu onlar yapıyordu...
Söz dinletemedikleri “Refah iktidarını indirin, daha ılımlısını bindirin” talimatı gereği, indirdiler bindirler, ama sonunda kendi elleriyle kendi dallarını kestiler.
Papazı buldular.
Tarihin bir dönüm noktasında neler olmuşsa, öküz öldü çit bozuldu.
ABD Saddam denilen diktatörü hallettikten sonra iki adım ötesindeki müttefikine(!) elinde darbe adına ne kadar bilgi belge varsa hepsini ifşa etti.
Yoksa, Türk jetlerinin düşürüleceğini, Fatih Camisi gibi bir mabedin bombalanacağını, vakıf gemisine bomba yerleştirip masum çocukları havaya uçurarak ülkenin huzuruna dinamit konulacağını kimler hangimiz bilebilirdik?..
Bu olaylar beklenmeyen bir misafir gibi garip geldi, herhalde garip gidecek.
O bakımdan PKK’lıların tanıklığı da olacak, sanıklığı da...
Dün PKK’yı otağında besleyenlerle, Öcalan’ın sabah kahvaltısında şeref misafiri olanları bugünlerde hep Öcalan karşıtı görünce şaşırmıyorum. Çünkü zaman değişti, şartlar değişti, roller değişti.
Şimdi belki de itiraf dönemi başladı.
Belki de herkes kucağındaki çakılları dökecek...
Öcalan, “ben artık ulusalcı çizgide değilim” demesi de aynı kapıya çıkıyor.
Güvenlik güçlerinin son günlerde yapmış olduğu sıkı operasyonlar terör ile onun bağlantılarına giden yolları daralttıkça her zamanki çağdaş armoni,
“Aydınlar susturuluyor...”
27 Mayıs günlerini hatırlarım, müzikal çığlıklar...
Unutmayalım, bu bir alan kurgusudur.
Hatta Nasrettin Hoca’nın göle maya çalmasına benzer, ya tutarsa.
Akşehir gölü kuruduğundan maya da tutmaz, boş salvolar da para etmez...
Güvenlik güçleri kararlılıklarını sürdürmeleri halinde PKK pek yakında sahaya havlu atacağa benziyor. O zaman hangi hainin eli hangi ihanetçinin cebinde belli olacak.
İçlerindeki asıl korku bu...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.