İbadet ve ihlâs
İnsanoğlunun peşinde koşuşturduğu şey, “huzur, mutluluk, başarı, zevk ve lezzet”tir. Bunlar da para, iktidar ve şehvet gücünü tatminde veya olağanüstü işler başarmada değildir. Gerçek huzur ve mutluluk, safî lezzet, ibadettedir. İbadet de, ancak ihlâs ile olursa, mutluluk ve huzur kaynağı olur.
Şu halde ihlâs nedir?
* İhlâs; halis, samimî, içten, riyasız, karşılıksız davranmak, sevgi beslemek, bağlanarak ve gönülden yapılan harekettir. Yani bir işi, bir fiili, bir hareketi maddî bir çıkar, karşılık beklemeksizin, sırf Yaradan’ın rızasını gözeterek yapmaktır.
* İhlâs, riya karışmamış samimî ibadettir.1
* İhlâs, hal, davranış biçimleri, iş, hizmet, çalışma ve ibadetlerde şahsî, nefsî çıkarları amaç edinmeksizin başkalarının faydasını ve yalnız Allah’ın memnuniyetini gözetmektir. Bir anlamda, aleyhinde gibi gözükse de rıza-ı İlâhî nasıl gerektiriyorsa o davranışı sergileyebilme gücüdür.
* Soylu bir davranış biçimi olan ihlâs, hayatımızın her safhasında hâkim olması gereken en yüce bir özellik, bir haslettir.
* Aynı zamanda hakperestlik olan ihlâs, İslâmiyet’te mühim bir esastır ve tevhid, yani Allah’ın varlığı, birliği, sonsuz isim ve sıfatlarının insanda yansımalarıyla da ilgilidir.
Bu tanımların ışığında bakıldığında, olumlu bütün davranış, söz ve hareketlerin ruhu ihlâs olduğu gibi, ibadetlerin de ruhu ihlâstır.2 Bu, şu demektir:
Bir canlının ruhunun bedeninden çıktığını farz ediniz. Ceset, çuval gibi yere yığılır. İhlâssız davranışlar ve ibadetler de ruhsuz cesetten farksızdır. İhlâs, makinenin, motorun, cihazın elektriği veya yakıtı gibidir. Elektrik ve yakıt olmaksızın sonuç alamadığımız gibi, söz, fiil ve ibadetlerimizden de ihlâs olmaksızın verim almamız imkânsızdır.
İhlâs ve samimiyetle yapılan en basit iş, normal davranış bile ibadet hükmüne geçebilir. Meselâ okumak, ilim tahsil etmek ibadet olduğu gibi, âlimin uykusu ve mü’minin diğer bir mü’minin yüzüne tebessüm etmesi, hayvanlara, hatta bitkilere de şefkat beslemek, yolda bulunan bir taşı “Başkalarına zarar vermesin!” düşüncesiyle kenara çekmek de ibadettir.
Ne var ki, kimi zaman nefis ve şeytan telkiniyle yaptığımız iyilik ve ibadetlerimizle “ucb” denen gurura kapılırız. Yani, “Artık köşeyi döndüm, bu beni kurtarır!” düşüncesi ve üstünlük vehmi, benliğimizi çepeçevre kuşatır. Bu ise, egomuzu şişirir, “şirk-i hafî” denilen gizli inkâra ve nankörlüğe götürür.
Bunun içindir ki, “amelimizde yalnız rıza-yı İlâhî olmalı, her işi ihlâsla yapmalı, her sözü ihlâsla söylemeli”dir.
Dipnotlar: 1- Osmanlıca-Türkçe Lügat, Yeni Asya Neşriyat, s. 518. 2- İşârâtü’l-İ’câz, s. 142.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.