Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Nabi Avcı Milli Eğitim Bakanı olunca

Nabi Avcı Milli Eğitim Bakanı olunca

 

Bir ülkede en önemli bakanlık, Millî Eğitim Bakanlığı’dır. Çünkü yatırımı “beyin”e; yani insana ve geleceğedir.
 
Popülist iktidarlar, “göze görünen yatırımlar” peşinde olduğu için, maşallah Türkiye bir yatırımlar cennetidir. İnsana yapılan yatırım, öyle bir kaç senede gözle görünür bir “ihtişam”(!) sergilemediğinden, pek dikkati çekmez. Bir ülkenin geleceği, eğitim politikalarının sıhhati ve sağlamlığı ile doğru orantılıdır. Eğitim nanaysa, gelecek şinanay olur... Yakın zamanlara kadar öyle değil miydi?  
 
Hadi ilk Maarif Vekili Necati Bey’i bir kenara bırakalım; cumhuriyet döneminde iz bırakan bir kaç Millî Eğitim Bakanı vardır: 1940’larda Hasan Âli Yücel, Demokrat Parti döneminde Tevfik İleri; ANAP döneminde Hasan Celal Güzel. Elbette Ali Naili Erdem ve Hüseyin Çelik de Millî Eğitim’de iz bırakanlar arasındadır ama geleceği şekillendirenler, saydığım ilk üç bakandır. 80’lerin sonunda, boşuna “Millî Eğitim’e 2 ‘Hasan’ geldi... Biri Hasan Âli Yücel; öteki Hasan Celal Güzel” demiyorduk.
 
Şimdi Millî Eğitim’in başına Prof. Dr. Nabi Avcı geldi.
 
Nabi Avcı, sıradan bir siyasetçi değildir. Daha doğrusu, o bildiğimiz anlamda “siyasetçi” değil; kelimenin tam anlamıyla, bir “entelektüel”dir. Ne sömürge entelektüelidir, ne de tatlısu entelektüeli!... “Bu Ülke” gerçeğini bilen ama dünyanın da farkında olan bir entelektüeldir. Meslek itibâriyle de bu çağın insanıdır; çünkü iletişimci bir akademisyendir. Televizyon programcılığı ve gazete yazarlığı da yapmıştır.
 
Nabi Avcı’yı, daha önce muhtelif yazılarıyla tanımakla beraber, 1989’da Türkiye Günlüğü ve Polemik’teki yazılarıyla daha yakından tanımıştım. Sonra başka yayın organlarında da takip ettim. Enformatik Cehalet adlı kitabı, Türkiye’deki entelektüel çevrelerde heyecanla karşılanmıştır. İletişim çağının zaaflarını ve meziyetlerini analiz ettiği bu kitabı, “çağ okuması” olarak, nitelikli bir kitaptır.
 
1990 başlarında, Squela’nın “Bazen pis bir hayat gerçeği, o güzelim teoriyi berbat eder” aforizmasını ben onun cümleleri arasında görmüş ve teori-hayat çelişkisine dikkatim bu sayede yoğunlaşmıştı.
 
Nabi Avcı, bakış açısı ve analizleriyle pek çok mümtaz vasfı üzerinde taşıyor. Her şeyden önce komplekssiz bir entelektüel olması, yerlilik konusundaki donanımı ve evrensel birikime kayıtsız kalmaması, onda bir “zihniyet bütünlüğü”ne yol açmıştır.
Nabi Avcı, Başbakan’ın “Hadi seni bakan yapalım” diyerek bakan olmuş biri değildir. Yani o “yoldan geçerken bakan olmuş biri” değil; bilinçli bir tercihtir ve maalesef onun bakanlığı konusunda geç kalınmıştır. Siyasete hiç olmazsa 2007’de dahil edilmeli ve seçildiği andan itibaren Millî Eğitim veya Kültür Bakanı olarak değerlendirilmeliydi.
Nabi Bey, daha çok bir teorisyen ve analisttir. Eğitim konusunda, en donanımlı siyasetçilerden biri olduğu, cümlenin malûmudur ama Millî Eğitim de, en zor bakanlıklardan biridir. Çünkü gerek muhatap olarak ve gerekse personel olarak, Türkiye’nin en geniş insan potansiyeli, Millî Eğitim bünyesindedir. Bu özelliği, Millî Eğitim’i hantallaştırmış ve verimsizleştirmiş; teori üretip uygulamak yerine “atama” bakanlığına dönüştürmüştür. Belki Nabi Avcı, Millî Eğitim’de “yerinden yönetim” anlayışını hayata geçirmek ve böylece bakanlığı hantallık ve verimsizlikten kurtarmak için atanmıştır.
 
Bu zor bakanlık döneminde, inşallah o güzelim teorilerin, pis bir hayat gerçeği ile mahvolduğunu görmeyiz.
 
Kendisini tebrik ediyor, muvaffakiyetler diliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi