Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Kürt öldürmede yöntemlerden yöntem beğen!...

Kürt öldürmede yöntemlerden yöntem beğen!...

 

Bugüne kadar terörde ölenlerin çoğu Kürtlerdir. Bunların 30 bin kadarı çatışmalarda ölmüşlerdir. Yani 30 bin Kürt genci, PKK tarafından ölüme sürüklenmiştir. Bunların katili doğrudan PKK’dır. 
 
PKK, Kürt gençlerinin ölümüne, sadece çatışmalara sürükleyerek yol açmamıştır. Bunun dışında, örgüt içi infazlar ve köy baskınlarıyla da binlerce Kürt’ü katletmiştir.
 
25-30 Ekim 1986 tarihinde gerçekleştirilen III. Kongreden sonra yüzlerce Kürt köyüne baskın yapılmış, binlerce Kürt katledilmiştir. Kongre veya Konferans adı altında yapılan toplantılar, “Bundan sonra Kürtleri nasıl öldürelim?” sorusuna verilen cevapların tartışıldığı yerler olmuştur. Yani bu toplantılar katliam projelerinin ve Kürt halkına zulüm yapılmasının karara bağlandığı toplantılardır.
 
III. Katliam Projesi toplantısında, Kürt gençlerinin zorla askere alınması, fakir Kürt halkından vergi adı altında haraç alınması; karşı koyanların öldürülmesi karara bağlanmıştır. Bu kararlar çerçevesinde 1986-1992 yılları arasında, “ajan, işbirlikçi, hain” iddiasıyla veya köy korucusu oldukları gerekçesiyle binlerce masum Kürt katledilmiştir. O zamanlara ait Serxebun dergilerine bakın; bunların bölücü örgüt tarafından, bir kahramanlık göstergesi olarak ve Kürt halkına korku salmak amacıyla ve “şecaat arz eden merd-i kıpti” edasıyla duyurulduğunu göreceksiniz. Bölücü örgütün o dönemlerdeki stratejisi, “silahlı propaganda” dedikleri yöntemi kullanmak ve masum Kürtleri korku ile örgüte bağlı hale getirmektir. 
 
1985’te, Suriye’deki Sıpivyan köyünde 5 çocuk, 4 kadının öldürülme eylemi Agit kod adlı Mahsum Korkmaz tarafından gerçekleştirilmişti.
 
23 Ocak 1987’de Mardin Efeler köyünde 7’si çocuk 11 kişi katledilmiştir.
 
20 Haziran 1987’de, Mardin Pınarcık köyünde 30 kişi katledilmiştir.
 
24 Kasım 1989 günü gerçekleştirilen İkiyaka katliamında bebekler, kadınlar dahil 21 kişi öldürülmüştür. Katliamı, Hogir Kod adlı Cemil Işık organize etmiştir. Bölücü örgüt, bu saldırıyı devletin gerçekleştirdiği propagandasını yapmıştır. Ancak, daha sonra örgütten ayrılanların yaptığı açıklamalarla, katliamın örgüt içindeki, merkezi dinlemeyen “çeteciler”in yaptığı söylenmiştir. 
 
1989’da Çukurca civarında, Harun kod adlı Şehmuz Yiğit’in organize ettiği pek çok köy baskını ve Kürt katliamı gerçekleşmiştir.
 
Bölücü örgütün bunlara benzer binlerce katliamı vardır. Bu katliamları yapan gruplar ve yöneticileri de, örgüt tarafından çeşitli suçlamalarla teker teker “taş altı” edilerek veya  çatışmalara sürülerek öldürülmüştür. 
 
Bölücü başı, mahkeme kayıtlarında, bunlara benzer katliamları, kendisini dinlemeyen “çeteciler”in yaptığını söyleyerek, kendini kurtarmaya çalışmıştır.
 
Her köy saldırısından sonra taktik aynı: Köyü Türk askeri bastı ptopagandası. Ama daha sonra ya itirafçıların beyanları veya örgütten ayrılanların yazdıklarına bakın, hepsinin örgüt tarafından yapıldığını göreceksiniz. 
 
Bölücü başı, 17 bin Kürt gencini, örgüt içi infazlarla öldürdüklerini söylüyor. Bu rakam daha fazladır. Çünkü örgütten ayrılanların yazdıklarına göre, bilinmeyen daha pek çok infaz vardır.
 
Bölücü başı, vaktiyle yola beraber çıktıkları arkadaşlarını bile öldürtmüştür. Bunu şöyle yapıyor:
 
Kendisine rakip olabileceğini düşündüğü kişileri, “ajan” olarak suçlayıp uydurma mahkemelerde güya yargılatıyor ama son karar gene kendinin. “Öldürün” dedikleri, çeşitli işkencelerle öldürülüyor. Kürtlerin bedenlerine yanmış naylon damlatarak işkence yaptığı için, örgüt mensupları arasında “Nayloncu Azime” diye nam salan işkenceci, herkesin korkulu rüyası oluyor. İnfaza karşı çıkanlar da, bir süre sonra benzeri gerekeçeyle katlediliyor. Örgütten ayrılanlar, Bekaa vadisi kazıldığında, binlerce insanın kemiklerinin çıkacağını söylüyorlar.
 
Örgütün bir başka Kürt öldürme yöntemi de, muhtemel Apo rakiplerinin ölecekleri biline biline çatışmaya sokulması. Bölücü başı birilerini öldürtmek isteyince hemen bir takım kurup “ülke”ye; yani Türkiye’ye gönderiyor ve çatışmaya sokuyor. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş oluyor. Hem Apo bir muhalifinden kurtulmuş, hem de “şehit edebiyatı” ile, ölenlerin ailesi ve akrabası ajite edilmiş oluyor. 
 
Bölücü örgüt, mensuplarını bir de “gönüllü” olarak ölüme gönderiyor. Örgüt içinde, kellesi alınması planlanan kişi, önce Bekaa’da veya kamplarda itibarsızlaştırılıyor. Kendinden nefret eder  hâle getirilen terörist, “ülke”ye gönüllü olarak geçiyor ve katıldığı ilk çatışmada kurşunların üstüne atılarak ölüyor.
 
Örgütten ayrılanların sitelerine ve kitaplarına bakın, isim isim köy baskınları, infazedilenler ve gönüllü olarak ölüme gidenlerin listesini göreceksiniz. 
 
30 yıldan beri, 50 bin civarında Kürt ölmüştür. Aileler tarafından bu ölenlerin hiçbirinin hesabı sorulamamıştır. Hesap soranlar da öldürülmüştür çünkü. Bugün bir Kürt ana-baba, “Benim çocuğum nerde, nasıl ve kim tarafından öldürüldü?” diye hesap soramaz bölücü başından ve örgütten. Eşkıyalığın kanunu yoktur ki hesap nasıl sorulsun?...
Yaşanan barış sürecinde, -olmaz ama- yasalar örgütü ve bölücü başını affetse bile, bunları Kürt halkı affetmemelidir. 50 bin Kürt’ün ölümünden bunlar sorumludur çünkü. 
Demem o ki, Türklerin Kürtlerle hiçbir alıp veremediği yoktur. Asker ve polis haricinde –onlar da görevleri gereği ve yasalar çerçevesinde- hiç bir Türk, hiç bir PKK’lı Kürt’ü öldürmemiştir.
 
Ey Kürtler!... Sizi öldüren baltanın sapı sizden!... Yakınacaksanız, bundan yakının; hesap soracaksanız bunlardan hesap sorun!...
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
20 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi