Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kılıçdaroğlu nereye el atsa, lime lime dökülüyor!

Kılıçdaroğlu nereye el atsa, lime lime dökülüyor!

Gündem o kadar yoğun ki; her olay, ayrı bir yazı konusu... Her olaya bir gün ayırsan, diğerlerine sıra gelinceye kadar, gündeme yeni konular girer... Bu da demektir ki, “aktüalite”ye bir türlü yetişemez, sürekli “gündemin dışında” kalırsın!..
O halde, bugün “biriken” gündem konularına kısa kısa değinip, bitirelim ki, “yeni”lerine yer açılsın!
PKK’NIN YERİNE DHKP-C Mİ?
Efendim, gündemin ilk sıralarında “ABD Elçiliği’ne saldırı” olduğuna göre, oradan başlayalım.
Malûm; “canlı bomba” olarak kendini elçiliğin önünde patlatan ve güvenlik görevlisi Mustafa Akarsu’nun ölümüne, NTV’nin eski muhabiri Didem Tuncay’ın ağır yaralanmasına yol açan Ecevit Şanlı, bir “DHKP-C teröristi”dir!..
Son günlerde “DHKP-C imzalı eylemler”in artması, sizce de manidar değil mi?..
Düşünebiliyor musunuz;
Bir yandan, adına “İmralı süreci” denilen bir süreç başlatılıyor ve “PKK’nın silah bırakması” sağlanmaya çalışılıyor, bir yandan da “yedek lastik” gibi, sırasını bekleyen DHKP-C giriyor devreye!..
Sizin anlayacağınız;
“Asala” terör örgütü, nasıl ki bir zamanlar “Türkiye’nin başbelâsı” idi ve vurulan darbelerle yok edilince yerine “PKK” kuruldu, şimdi de PKK’nın yerine DHKP-C devreye sokulacak gibi...
Tabiî, DHKP-C’nin bu raddeye gelmesinde, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de büyük vebali var.
Malûm;
“Kamusal alan”ın mucidi olan ve kafayı “irtica”yla bozan Sezer, “illegal örgütler”in mensuplarına karşı “son derece hoşgörülü” davrandı.
Yine malûm ki;
16 Mayıs 2000’den, 23 Mart 2007 tarihine kadar geçen 7 yılda “260 mahkûm”u affetmişti... Bunlardan 223 tanesi; DHKP-C, TİKKO, PKK ve MLKYP’ye üye militanlardı, iyi mi?..
Sezer’in, “sağlık” gerekçesiyle affettiği bu teröristlerden bazıları, daha sonra “dağdaki silahlı çatışma”larda öldürülmüş, bazıları da “protesto eylemleri”nde tekrar gözaltına alınmışlardı.
İşte, ABD Elçiliği’ne “kargocu” kılığında gelip kendini patlatan “canlı bomba” Ecevit Şanlı da bir “DHKP-C mensubu”dur ve sürdürdükleri “açlık grevi” eylemlerinde “sağlık durumları bozulduğu” gerekçesiyle, eylemlerin 295. gününde “tahliye” edilen militanlardan biridir.
9 Ağustos 2001’de tahliye edilen Ecevit Şanlı, daha sonra Almanya’ya kaçmış, yıllar sonra Türkiye’ye “sahte kimlik”le girip, karşımıza “canlı bomba” olarak çıkmıştır.
Bu durumda;
Gel de Sezer’i hatırlama!..
KEMAL BEY’İN “YURTSEVER”LERİ!
Sezer’i elbette hatırlayacağız ama CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nu da unutacak değiliz...
Bay Kemal Kılıçdaroğlu, 22 Ocak 2013’te çıktığı kürsüde diyordu ki;
“Bu sistemde çözemedikleri bir şey vardı... Avukatları kontrol edemiyorlardı. Şimdi avukatlara operasyon yapıyorlar (yuh sesleri). Onlar hukukun önemli bir ayağıdır. Türkiye’de hukuk yok ki... Nasılsa polis devleti!.. Tutuklattım mı, tutuklattım; mesele bitti. ÇHD Başkanı yurtdışındaymış, arandığını duymuş, uçağa binip gelmiş. Onlar sizden daha yurtsever, Sayın Tayyip Erdoğan, unutma bunu! Toplu davalarla Türkiye’de sürek avı başlattılar. Ava çıkmış mübarek... Nerede beğenmedikleri birini görseler yakala içeri at.”
Evet, Çağdaş Hukukçular Derneği’ne yönelik operasyonu kınıyordu Kılıçdaroğlu... Orada yakalanıp, daha sonra tutuklanan avukatlara yönelik operasyona “Sürek avı” diyor, avukatların da “yurtsever” olduğunu iddia ediyordu.
Ne var ki;
“Çağdaş Hukukçular Derneği” denilen derneğe üye olan avukatların çoğu, “sadece ve sadece DHKP-C sanıkları”na avukatlık yapıyorlardı.
Sizin anlayacağınız;
“Legal” olarak “avukatlık derneği” görünüyorlardı ama “illegal bir üs” konumundaydılar...  
Evet, “DHKP-C üssü” gibiydiler!..
Öyle bir “üs” ki; “CIA üssü” ve “Pentagon merkezi”nden farksızdılar.
Nitekim;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ve Başsavcı Vekili Fikret Seçen, önceki gün düzenledikleri basın toplantısında; “avukat”lara düzenlenen operasyonda; “dubleks apartman katına peş peşe sıralanmış 11 kapının kırılarak girildiğini, büroda dinlemeye takılmadan yurtdışıyla görüşmek ve iz bırakmadan veri aktarmak için özel bir cihazın ele geçirildiğini, bazı avukatların DHKP-C’ye verdikleri özgeçmiş raporlarına ulaşıldığını” açıkladılar.
Ne garip değil mi;
CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu, sırf “Hükümet’e muhalefet” olsun diye, işte böyle bir derneği sahiplendi!..
Üzerinde düşünülmeli değil mi?..
Bana kalırsa;
O operasyon iyi ki yapılmış...
Eğer o operasyon yapılmasaydı, belki de “daha başka ve daha büyük saldırılar” da yapacaklardı!..
Bu operasyonlar devam etmeli ve “yılan”ın başı küçükken ezilmelidir...
Aksi halde;
PKK’nın yerine geçecek bir DHKP-C ile, güçlendikten sonra mücadele etmek zorlaşabilir!..
HEDEF CHP’Lİ BELEDİYELER Mİ?
“Saldırı” ile ilgili görüşlerimizi aktardığımıza göre, şimdi de gelelim “CHP’lilerin saldırıları”na...
Malûm, “CHP’li Eskişehir Belediyesi’ne yönelik operasyon”dan sonra “Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e destek” için bu şehre giden Bay Kılıçdaroğlu demişti ki;
“CHP’li belediyelerin üzerinde oyun oynanıyor... Bu operasyon Yılmaz Büyükerşen’i itibarsızlaştırmak için yapılmıştır... CHP’li belediyelere operasyon yapılırken, kendi belediyelerine bir müfettiş bile göndermiyorlar!”
Mı acaba?..
Hani; “Kuzgun’a yavrusu Anka Kuşu gibi gelirmiş” ya...
Hani, “Karga”ya da yavrusu “Şahin” gibi görünürmüş ya... Bırakın onları, “Kirpi” bile yavrusunu “Pamuğum” diye severmiş ya; Bay Kılıçdaroğlu’nun gözünde; bütün “yoldaş” ve “candaş”lar gibi, “CHP’li belediyeler” de son derece “masum”dur, “suçsuz”dur!..
“Kar”da “leke” vardır,
“CHP’li belediyeler”de yoktur!..
İşin esprisi bir yana;
Bir belediyede “aleni bir suç” varsa, “ihaleye fesat karıştırılmış” ise, “kamu malıyla ilgili suistimal” varsa, kısacası “yolsuzluk” ve “usûlsüzlük” varsa, oraya elbette “operasyon” düzenlenir, suçlular elbette tutuklanabilir!..
Kaldı ki;
Bay Kılıçdaroğlu ve CHP kurmaylarının “göstermek istediği gibi”, bu operasyonlar, sadece “CHP’li belediyeler”e değil, “AK Partili belediyelere” de düzenleniyor.
Buyrun, rakam verelim...
AK Parti iktidarı döneminde, İçişleri Bakanlığı, “3 bin 391 belediye” hakkında “soruşturma izni” vermiş!..
“Bunların 1535’i AK Partili belediyeler”miş, iyi mi?..
Dahası da var...
Bay Kılıçdaroğlu; “Kendi belediyelerine bir müfettiş bile göndermiyorlar” demiş ya; İçişleri Bakanlığı’nın “27 belediye” hakkında verdiği “teftiş onayı”ndan 16’sı, evet evet 27’den 16’sı AK Partili belediyelere, 3’ü CHP’li belediyelere, 1’i de MHP’li belediyeye verilmiş!..
Bir anekdot daha...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, geçenlerde diyordu ki;
“Şu anda içeride olan AK Partili belediye başkanları var... Kendi belediye başkanımızın ortaya çıkmış aleni bir suçu varsa, onu görmezden gelemeyiz... Biz Yozgat’ta bir belediye başkanını bu yüzden mahkemenin son hükmü vermesini beklemeden ihraç ettik. Onun için ‘CHP’li belediyelerin üstüne gidiliyor. AK Partili belediyelere bir şey yapılmıyor’ iddiası son derce koftur, halkımız bunlara inanmasın.”
Demek ki, neymiş?.. Bay Kılıçdaroğlu boşuna nefes tüketiyormuş!..
İşte görüyorsunuz; “CHP’li belediyelerin hedef alındığı” iddiasının ne büyük bir “palavra” olduğu ortada!..
Demek oluyor ki;
AK Partili belediye başkanları, “sessizce” giriyorlar cezaevine...
“Suçlarını bastırmak” için onlar da “yaygara” koparsalar, belki onları da “masum” zannederiz!..
“KİBİR”İN ZİRVESİNDE!
En başta dedik ya;
Bugün bir “gündem harmanı” yapacağız...
Bugünkü son gündem konumuz, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in sözleri...
TRT Türk’te yayınlanan “Görüş Farkı” programına katılan Gürsel Tekin, “Kılıçdaroğlu’nun koltuğunun tehlikede olduğu” yönündeki yorumların gerçeği yansıtmadığını belirterek, demiş ki;
“Partinin ana sahipleri il başkanları, kurultay delegeleridir...
İddia ediyorum; Atatürk’ten sonra partide, tabanda en güçlü lider Sayın Kılıçdaroğlu’dur... Buna Rahmetli Ecevit’i de katıyorum. Bunları 30 yıldır bütün kademelerde görev yapmış biri olarak söylüyorum. Kılıçdaroğlu’nu devirmeye kimsenin gücü yetmez.”
Lütfen dikkat;
“CHP’ye genel başkan” seçildiği kongrede, başına “Ecevit kasketi” takan ve “Ecevit’in yolu, yolumuzdur” diyen Bay Kemal Kılıçdaroğlu; İnönü’yü de, Ecevit ve Baykal’ı da ezip geçen Gürsel Tekin’e bir tek lâf etmiyor!..
İnsan der ki;
“Aman efendim estağfurullah, ne münasebet? Atatürk kiiim, biz kim?
Arkadaşımız sağolsun, parti muhabbeti aşkına meseleyi abartmış!
Bendeniz koskoca Atatürk ile, İsmet Paşa ile, hatta Ecevit ile mukayese edilebilir miyim, ne münasebet?”
Ama, şu ana kadar böyle bir açıklama yapmadı Bay Kılıçdaroğlu!
Bir “Estağfurullah” bile demedi.
“Tık” yok!..
Demek oluyor ki; kendisini İnönü’den de, Ecevit ve Baykal’dan da güçlü ve üstün görüyor!..
Hani Başbakan Erdoğan’ı “kibirli” olmakla suçluyordu ya;
Al sana gerçek bir “kibir abidesi!”
Gürsel Tekin’e gelince...
Hani, “saray soytarısı”nın biri; “Ben patlıcanın değil, kralın dalkavuğuyum” demiş ya, Gürsel Tekin’i de bir yerlere koyun işte!..
ERDOĞAN’DAN İNSANLIK
Ne ilginç değil mi;
CHP’de bu tür “kibir abideleri” ve onları “pohpohlayanlar” varken, Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki akşam bir “insanlık” ve “katıksız bir Müslümanlık örneği” sergiledi.
Önceki akşam, Habertürk’te Teke Tek programına katılan Tayyip Erdoğan’a, Fatih Altaylı dedi ki;
“Hanımlar size tapıyor. Size çok büyük bir ilgileri var. Hatta oyunuzun çoğu onlardan geliyor.”
Erdoğan dedi ki;
“Hâşâ!”
Yani; “Allah muhafaza!”
İşte Kılıçdaroğlu ile Erdoğan’ın farkı... İşte “insanlık” farkı!..
Sözün özü;
Kılıçdaroğlu, nereye el atsa, lime lime dökülüyor ve elinde kalıyor!..
AK Parti, çıtayı sürekli yükseltirken, CHP’nin yerlerde sürünmesinin sebebi, bu olaylardır.
“Rota”sını tayin edemeyenler,
“Pota”larda erirler!..



Saldırıların gerçek hedefi kim?

Önce Paris’in göbeğinde “3 PKK’lı kadının öldürüldüğü” saldırıyı, önceki gün de “ABD Büyükelçiliği”ne yönelik saldırıyı, acaba nasıl okumalıyız?..
Paris’teki saldırı, gerçekten de “örgüt içi infaz” mıdır, yoksa “PKK’nın iradesine hükmeden derin güçler”in, İmralı sürecini dinamitleme girişimi midir?..
Buna cevap ararken, önceki gün ABD Büyükelçiliği’ne saldıran Ecevit Şanlı’nın da bir “DHKP-C’li” olduğunu ve bu örgütün “PKK’ya taşeronluk” yaptığını gözlerden ırak tutmamalıyız...
Bunlar; “saldırıyı üstlenen” DHKP-C’nin dün yaptığı açıklamada dediği gibi; “ABD’yi cezalandırmayı” amaçlayan bir saldırı değildir...
Bu saldırılar, “Suriye’deki rejimin gitmesini” isteyen, PKK’ya da “silah bıraktırmaya” çalışan Türkiye’ye yönelik saldırılardır... Kim ne derse desin, bu saldırılar; PKK’yı ve DHKP-C’yi “taşeron” olarak kullanan “iç ve dış güçler”in Türkiye’ye “gözdağı” vermeyi amaçlayan eylemleridir.
Endişem odur ki, “yeni saldırılar pusuda”dır!.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi