PKK'nın Suriye'ye "Kod"lanması
Kod adı verme usulü, terör örgütlerinin tercih ettiği çok yaygın bir yoldur. PKK da bu usulü Türkiye toprakları dışına çıktıktan sonra kullanmaya başlamıştır. 1978 Fis toplantısında henüz kimsenin kod adı yoktur. Bölücü başı, 1979’da sıkıyı görüp kapağı Suriye’ye atınca, yaptığı ilk işlerden birisi, kod adı sistemine geçmektir. Bu sistem çerçevesinde, mesela bölücü başının kod adı Ali olmuş, yanına bir de “Fırat”ı eklemiştir. Eski karısı Kesire’nin kod adı Fatma, kardeşi Osman’ın Hasan Hüseyin, 1979’lardaki 2. adamı Duran Kalkan’ın Abbas’tır.
Örgüt içinde de büyük eleştiri alan bölücü başının kaçışında, önceleri Es-Sâika (Hafız Esed’in özel örgütü) daha sonraları da Suriye istihbarat örgütü Muhaberat’ın zemin hazırladığı bilinmektedir.
Bölücü başıyla beraber kaçanlar, önce Es-Sâika kampında tutuluyor; sonra kendisi Şam’a, örgüt mensupları da Suriye’nin düzenlemesiyle, Lübnan topraklarında bulunan Bekaa’daki eski bir Filistin Kurtuluş Örgütü kampına yerleştiriliyor.
9 Ekim 1998 tarihinde bölücü başının Suriye’yi terk etmesine kadar örgütün merkez üssü Suriye’dir; eşkıya kampları da Bekaa’dadır. Örgütün Kandil’i merkez üs olarak kullanmaya başlaması 1999’dan sonradır.
Görüldüğü gibi örgüt Suriye ile 20 yıl içli-dışlı yaşamıştır.
Örgüt, baştan beri Suriye yönetimi ile özdeşleşmiş bir yapı arzetmiştir. Bunu o derece ileri götürmüştür ki, sözde lider kadro, Suriye’ye yerleşir yerleşmez hemen adlarını değiştirmişler, Suriye yönetiminin zihniyetiyle özdeşleşecek isimler almışlardır.
Bilindiği gibi Suriye halkının büyük bir kısmı Sünni iken, üst yönetim Alevilerden oluşmuştur. (Irak’ta bunun tersi yapılmıştır. Irakta, Şii halk kitlesi çoğunluğuna rağmen, yönetime Sünni Saddam getirilmiştir.)
Bölücü başı, Hafız Esed’e ve Suriye üst yönetimine bir mesaj vermek için “Ali” kod adını almıştır. Karısı Kesire’ye de “Fatma” kod adını vermiştir.
Kod adlar konusunda, bununla da kalınmamış, bölücü başı kardeşi Osman’ın adını da derhal değiştirmiştir. Hilafet konusundaki ihtilaflardan dolayı, Şii ve Alevi geleneğinin Osman, Bekir ve Ömer, Ayşe adını kullanmadığı bilinmektedir. Bunu bilen bölücü başı, Suriye yöneticilerinde doğuracağı olumsuzluktan dolayı kardeşinin adını hemen “Hasan Hüseyin” yapmıştır. O zamanlar örgütün 2 numarası olan Duran Kalkan’a da kod adı olarak Şii-Alevi gelenekte yaygın olarak kullanılan “Abbas”ı vermiştir.
“Biri Hz. Ali, biri Peygamberimizin kızı ve Hz. Ali’nin eşi Fatıma, ikisi Âl-i Aba’dan olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin; biri de Peygamberimizin amcası Abbas... Ne var bunların adlarını kod adı olarak almakta?” diyeniniz olacaktır. Hiç bir inanmış Müslüman’ın bu isimlere ve diğer İslam büyüklerinin isimlerine muhalefeti olamaz. Şiilik hariç, hiç bir mezhepte isim muhalefeti zaten yoktur. Sadece Şiilik, yukarıda da belirtildiği gibi 3 halife ve Hz. Ayşe’nin adını kullanmaz. Şia, ideolojik anlamlar yüklediği isimlerle, ortak İslam geleneğinden farklılaşır.
Bölücü başı Suriye’ye kapağı atar atmaz, ilk iş olarak Suriye rejimine hoş görünmek için, Şii geleneğinin özel anlamlar yüklediği bu isimleri kod adı olarak kullanmaya başlamıştır. Dikkat edilirse, sıradan eşkıyanın kod adı, “Adar, Avareş, Avesta, Agit, Beritan, Bagok, Brusk, Çekdar, Hogir, Rojin, Rojhat, Ronahi, Şiyar, Tekoşin Viyan” gibi genellikle Kürtçe isimlerdir ama Suriye’ye kaçan sözde lider kadrosunun kod adları, Suriye yönetiminin hoşuna gidecek isimlerdir.
Şimdi, Suriye’nin Kuzeyinde oluşturulan ve PKK’nın “Küçük Güney” ve “Rojawa” diye adlandırdığı bölgede, Suriye yönetiminin niye PKK’yı desteklediğini anlıyor musunuz? Bu desteğin “kod”ları 1979’dan itibaren verilen kod adlarla belirlenmiştir zaten.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.