Küfür+Müstehcen+Argo= Türk usulü komedi
Gergindim, biraz gülmeye ihtiyacım vardı, bu yüzden “çok komik” diye önerilen bir filme gittim, gitmez olaydım…
Ben görmeyeli, “Türk usulü komedi” filmlerinde dört şey öne çıkmış:
Küfür;
Müstehcen;
Argo;
Absürdlük…
Dördünün toplamı, tek kelimede ifadesini bulur: İğrençlik!
Bu kelime filmin tüm karakteristiğini tanımlıyor.
Hem de iğrençliğin en pespayesi, en hayâsızı, en kaba-sabası, en ruhsuzu (iğrençlikte ruh aramak zaten abes), en berbatı ve yüzlerce “en”…
“İyi bir Türk komedisi” diye yutturulan ve başa güreştiği söylenen filmin her karesini küfür götürüyor: En yakası açılmadık küfürlerin bini bir paraya gidiyor…
Sorsanız, “sokak ağzı kullandık” derler, sanat “sokak işi” değil ki, sokak ağzıyla yapılsın… Kaldı ki, bizim sokaklarda böyle şeyler duyamazsınız…
Belki filmi yapanların çevresinde vardır: Bağdat Caddesi’nde meselâ ya da Nişantaşı’da…
Bizim oturduğumuz cadde ve sokaklarda bu küfürlerden birini dahi telâffuz edene kafayı koyar, hastanelik ederler!
En hayâsız insanın bile kolay kolay ağzına almayacağı “müstehcen” ifadeler, zaten filmin “orijinal” tarafını oluşturuyor…
Küfrün neresi “orijinal”sa artık!
Neredeyse normal tek cümle yok…
Tek zekâ parıltısı görmedim…
Zekâ ürünü olmadığı için, insandaki “hayâ” duygusunun üzerinde tepinen kaba “ima”lar, ar damarını zorluyor…
Üstelik pek kimse gülmüyor.
Belli ki çoğu, “ahbap çavuş” ilişkisi çerçevesinde yazılan köşe yazılarından etkilenip gelmişler (benim gibi)…
Yarısına gelmeden sinemadan çıktım. Benim gibi aldatılanlar da çıktı.
Haklılar:
Çünkü devamını görmeye gerek yok. Konusu olmayan bir filmin devamı da olmaz.
Birkaç hikâye kırıntısı bir araya getirilmiş, bir birlerinden bağımsız kesitler arka arkaya sıralanıp sözde “sinema filmi” yapılmış. Aradaki boşluklar da küfürle, müstehcenlikle, argoyla kapatılmış…
Bizim “komedi” geleneğinden iz bile yok. Dünya komedisinden tamamen nasipsiz… Levent Kırca’nın küfür deryası parodilerini hatırlattı bana.
Sanırım son komik Kemal Sunal’dı. Arada bir o da küfreder, argo kullanırdı, ama bunu hitap ettiği toplumun değerlerini dikkate alarak yapardı. Bunu yaptığı için de güldürürdü. Ağzından çok beden diliyle konuşurdu. Gerçekten de komikti. Filminin her karesinde gülünecek bir şeyler bulunurdu. Bu yüzden de “Şaban” filmleri hâlâ çok seyrediliyor.
Biraz zekâ yahu!..
Madem küfür üzerine film çekeceksiniz, bari azıcık farklı şeyler de katın; kaba küfür, argo ve müstehcenlikten ibaret film olur mu?
“Ben yaptım oldu” diyorlar eminim.
Olmadı!
Halkınızın değerlerine saygınız yoksa, kendinize saygınız olsun; kendinize de yoksa (ki belli yok) sanata saygınız olsun…
Şayet hiçbir şeye saygınız yok, paradan başka hiçbir değere inanmıyorsanız, bari aldığınız parayı hak edin: Ya da yirmi liramı geri verin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.