Almanya’dan Amerika’ya İslâmı temsil
Devletlerin ve yöneticilerin ‘din’le ilişkisi her zaman tartışmalı olmuştur. Bu noktada, en büyük sıkıntı yaşayanlardan biri de ülkemiz olmuştur. Güya ‘din’ ile ‘devlet’in işleri birbirinden ayrılmış, ama bu ayrılma ‘dine ve dindarlara müdahale etmeme, karışmama’ olarak değil de ‘dini hayattan uzak tutma, dini yok sayma’ şeklinde olmuştur. Zaten bitmek bilmeyen laiklik tartışması da bunun delili değil mi?
Türkiye’ye gelen Almanya Federal İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile yaptığı görüşme esnasında çok önemli tesbitlerde bulunmuş.
Almanya’da bulunan gurbetçilerimizdeki müsbet yönde değişime işaret eden Almanya Federal İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, artık Müslümanların toplumda daha özgüvenli ve daha kendinden emin olduklarını kaydetmiş. Almanya’da düzenlenen “Açık Cami Günleri”ni de hatırlatan Friedrich, Müslümanların bu yolla, birlikte yaşadığı (Alman komşularına) insanlara camisini, ibadet yerlerini ve (İslâm) dinini tanıtma fırsatı sunduğunu da ilâve etmiş.
Muhtemelen, Avrupa’daki Hıristiyanların inançsızlığa kaydığını ifade anlamında “Allahsızlık içinde olan bir dünyaya gidişâtın” olduğunundan da bahseden Alman Bakan Friedrich, devamında şöyle konuşmuş: “İnsanların bir dine sahip çıkması, dini temsil etmesi, toplum yararı için son derece önemli. İnsanların rûhî dengelerini sağlayabilmeleri için de tekrar Allah’a ve dine inanmanın önemli olduğunu düşünüyorum.” (AA, 6 Şubat 2013)
Almanya’nın ve Alman anayasasının dine dostâne şekilde yaklaştığını da ifade eden Alman Bakan Friedrich, “4 milyon Müslümanla birlikte hareket ederek Almanya’nın geleceğini birlikte inşa edeceğiz” de demiş. (http://www.diyanet.gov.tr, 7 Şubat 2013)
“Almanya’nın ve Alman anayasasının dine dost” olması da çok önemli. Belki burada asıl maksat “Hıristiyan”lıktır, ama bu dostluktan İslâm ve Müslümanlar da istifade edebilir. Türkiye yeni ve sivil bir anayasa hazırlamaya çalışırken bu tesbiti de göz önünde bulundurmalı ve mutlaka yeni anayasa, “dine dost” olmalı. “Dost olma” hâli çok önemli. Türkiye’ye lâzım olan şey de zaten bu “dost”luktur, siyasetçilerin dine dost olma hâli...
“İslâmı doğru temsil etme, örnek olma” noktasında güzel bir tesbit de Amerika’dan geldi. 2011 yılından bu yana Washington Türk Büyükelçiliği bünyesinde Din ve Sosyal Hizmetler Müşaviri olarak vazife yapan Yaşar Çolak şöyle demiş:
“Gerek Avrupa’da olsun, gerek Amerika’da olsun bizim namazlarımızı kılacağımız mabet sorunumuz yoktur. Bizim artık Avrupa’da veya Amerika’da temsil kabiliyeti yüksek estetik cami ve hizmet mekânlarına ihtiyacımız vardır. İnancımızda iman, İslâm ve ihsan ayırımına gidilir. İmanın estetik boyutta ortaya konuluşudur ihsan ve erişilebilecek en üst düzeydir. Artık anlayış olarak ve de ekonomik olarak estetik mabetler yapabilecek rahatlığa ve düzeye ulaşmış bulunuyoruz. Müslümanlar öncelikle zarurî ihtiyaçlarını, sonra temel ihtiyaçlarını karşılayacak sonra da imkân bulurlarsa hayatı, yaşadıkları mekânı, kullandıkları eşyaları ve ikamet ve ibadet ettikleri mekânları estetize edeceklerdir. Bunu israf saymayacaklardır. Kaynaklarımızın bize öğrettiği budur.” (http://www.turkishny.com, erişim tarihi: 7 Şubat 2013)
Ailemizden ve ülkemizden başlayarak, kıt’amıza ve dünyaya “doğru İslâmiyet”i gösterebilsek, inançsızlık rüzgârları tesirsiz kalacaktır. Camilerimiz bu mesajı sunmak için en etkili yollardan biri. Türkiye’ye turist olarak gelen ve camilerimizden, ezanlarımızdan etkilenerek İslâma teslim olanlara hepimiz şahit değil miyiz? O halde İslâmın emrettiği şekilde bütün dünyaya güzel örnekleri sunmalıyız, vesselâm...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.