Cemaat, birey ve kişilik
Cemaat bir hücre, birey onun bir zerresi. Cemaat beden, fert onun bir uzvudur. Cemaatin psiko-sosyal boyutlarını, yapısını, işleyiş tarzını kavramak, ferdi anlamaya bağlıdır.
Kişiliğimiz, benliğimiz, şahsiyetimiz, huyumuz, karakterimiz, mizacımız önem arz eder. Zira, cemaat yapısı ile kişiliğimiz arasında hem fikrî, hem de duygusal bağlar, paralellikler vardır. Buna ruhî, psikolojik frekans tutması da diyebiliriz. Öyle ise, kişilik, şahsiyet nedir?
Kişiyi başkalarından ayıran, farklı kılan rûh, duygu, davranış, beden, zihin, düşünce özelliklerinin bütününe kişilik/şahsiyet deniyor. “Ferdin başkalarıyla kurduğu ilişkilerdeki tepki ve kendisini gösterme biçimi” ve “Kişinin öteki insanlarla ilişkilerinde aldığı tavır, gösterdiği davranış”1 diye de tanımlanır.
Diğer bir ifâdeyle kişilik;
* Bir insanı başkalarından ayıran özelliklerin tamamı;
* Çevresine uyum sağlamak için geliştirdiği davranış biçimi;
* İnsanın duygu, tutum ve davranışlarının teşkilâtlanmış, kalıplaşmış, alışkanlık haline gelmiş bütünüdür.2
Her insanın veya kişiliğin “nesnel/objektif, hakikî/afâkî ve öznel/subjektif, yani enfüsî/indî yönü” var. Dışa yansıyan davranışlarımız objektif; aksetmeyen duygu ve düşüncelerimiz de subjektif yönümüzü oluşturur. Meselâ, üzülmemiz, ümitvâr olmamız objektif; üzüntümüzü ağlama biçiminde, ümidimizi çabalama tarzında ortaya koymamız subjektiftir.
Kişilik, aynı zamanda karakter, huy, mizaç ile eş anlamlı olarak kullanılır. Mizâç ve huy; günlük hayatımızda, kişiye has oldukça sınırlı ve belirli hissî tepkiler ile bunların yoğunluğunu ihtivâ eden durumlardır. Sakin, itidalli, dengeli, teenni ile hareket etmek veya çabuk kızmak, öfkelenmek mizâç özellikleridir.
Huy ve mizâç, kişiliğimizin bir yanını ifâde eder.
Karakter de, kişilikle eş anlamlı ve kişiye has duygu, düşünce, tutum, davranışların bütünüdür. Karakterimizi, şahsî özelliklerle, içinde yaşadığımız âile, toplum ve çevrenin ahlâkî normları, yargıları oluşturur. Kişiliğimizi; biyolojik ihtiyaçlar, dürtüler, eğitim, tecrübeler, içinde yaşadığımız toplumun değerleri, inançları ve bize yüklediği roller belirler.
Karakterli olmak; iyi, güzel, doğru yapmak, fedâkârlık ve başkalarını sevmek gibi olumlu hasletlerle bezenmek demektir.
Karaktersizlik ise; kötü huylu, yalancı, egoist, kibirliliktir. Ancak, nisbî/göreceli olan iyi-kötü, güzel-çirkin toplumdan topluma, bölgeden bölgeye, sınıftan sınıfa değişiklikler arz edebilir.
Dipnotlar: 1- Prof. Dr. Özcan Köknel, Kişilik, s. 24. 2- Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu, Gençlik Çağı, s. 71.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.