CHP’nin Kurtuluşu İçin Tek Yol: AK Parti’ye İltihak!
Dün “Akit’in manşeti”nde yer alan Hüseyin Çelik’in sözleri, hem “ironik”tir, hem “durum tesbiti”dir ve hem de “CHP’nin acınası hâlleri”nin özet ifadesidir.
Ne demişti Hüseyin Çelik; “Demokrasilerde muhalefet çok önemli. Ama bizim anamuhalefet partisinin, bu şekilde darma dağınık bir görüntü sergilemesi gerçekten bizi üzüyor. Çünkü Türkiye açısından da üzüntü vericidir. Diyorum ki, AK Parti olarak; Acaba biz şu anamuhalefete el mi atsak?..
Çünkü yönetemiyorlar. Şöyle AK Parti’den bir kayyum mayyum mu atasak oraya? Başka türlü kendi kendilerine gelemiyorlar. Türkiye maalesef muhalefetsiz gidiyor. Kemal Kılıçdaroğlu liderlik yapamıyor ve partisindeki farklı görüşteki insanları bir arada tutamıyor...
CHP’de orkestra şefi becerikli olmadığı için oradan çıkan farklı sesleri bir armoniye, bir nağmeye dönüştürmüyor. Şef becerikli olmamasından o çok seslilik gürültüye dönüyor. Dolayısıyla CHP’de ciddi bir kakofoni var.” Ne dersiniz; AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in sözlerini biraz açalım ve “tesbit”lerine bir bakalım mı?..
Diyor ki, Hüseyin Çelik; “CHP darmadağınık!” “CHP, yönetilemiyor!” “CHP’ye kayyum atanmalı!” “Kendilerine gelemiyorlar!” “Kılıçdaroğlu liderlik yapamıyor!” “Orkestra şefi becerikli değil!” “Çok seslilik yok, gürültü var!” “CHP’de ciddi bir kakofoni var!” Bunlar, “ironik” bir dille ifade edilmiş olsa da, “CHP gerçeği”ni yansıtıyor. Gerçekten de, en kısa zamanda CHP’ye bir “kayyum” atanmalı ve parti “yönetilir” hâle getirilmelidir. Aksi halde, parti dağılacak! İÇ KAVGA ZİRVEDE! İşte, Hüseyin Kaya’nın da yazdığı gibi, tablo, kabak gibi ortada...
CHP’de, hemen her gün bir “yumurta” yumurtlayan Hüseyin Aygün ile başlayan tartışmalar, Birgün Ayman Güler ile zirveye çıktı. Kılıçdaroğlu taraftarları ile ulusalcı taife arasında ciddi bir savaş kapıya dayanmış gibi görünüyor. Her ne kadar Bay Kılıçdaroğlu arayı bulmaya çalışsa da, bu işin durulacağı yok!.. Ulusalcı kanat, artık geri adım atmıyor. Sezgin Tanrıkulu’nun açıklamalarına, Muharrem İnce’nin verdiği cevaplar, yaşanan savaşta, artık centilmenliğin bir tarafa bırakıldığını, belden aşağı vuruşların da başlayacağının sinyalini veriyor...
Muharrem İnce’nin açıklamalarına göre, Sezgin Tanrıkulu ne durumdadır beraber bakalım: “Ben böbürlenmeyeceğim de kim böbürlenecek? Ben CHP’ye milletvekili olmak için girmedim ki. Ben seçim öncesinde partiye üye olmadım. Ben bu partinin her kademesinde çalıştım. Bu parti baraja takıldığında hiç kimse kalmayınca da ben bu partideydim. Ben bu partinin çizgisinden hiç ayrılmadım. Bu partiye hep sahip çıktım. Bu parti de bana sahip çıktı. Doğduğum büyüdüğüm bu ilde 3 dönemdir milletvekilliği yapıyorum. Başka şehirlere de kaçmadım ben. Memleketimden de uzaklaşmadım. İddia ediyorum, ben ev sahibiyim. Ev sahibi milyonlar var bu partide. O milyonlar nasıl Atatürk’ün partisine üye olmakla ve hizmet etmekle övünüyorsa ben de övünüyorum. Bugün, bu partide olanların bazıları yarın bu parti zor duruma düştüğünde yine çekip gideceklerdir. Bundan da eminim ben. Parti baraja takıldığında bu partide istifa furyaları başlamıştı. 2002’de iktidar ışığı göründüğünde nasıl gelip bu partiye üye olduklarını ben biliyorum. Onun için kimseden alacak bir dersim yok. Böbürlenmek benim hakkım, 50 yılı geride bıraktım. Hayatımın her kesiminde CHP’ye hizmet ettim” Şimdi, Muharrem İnce’nin, Sezgin Tanrıkulu’na ince ince dokundurduğu cümlelere bir bakalım...
İnce’ye göre; Sezgin Tanrıkulu; “CHP’ye sadece milletvekili olmak için girmiştir... Seçim öncesinde partiye üye olmuştur... Parti baraja takıldığında terk edecektir...
Partinin çizgisinden ayrılmıştır... Başka şehirlere kaçmış, memleketinden uzaklaşmıştır.” Bu sözler; hiç de yenilir yutulur sözler değil; ama söyledikleri de doğrudur...
Tabii bu arada; “Tanrıkulu’nun uluslararası bağlantılarını” da göz önünde bulundurarak CHP’de önemli gelişmelerin olacağını tahmin edebiliriz. Baykal’ın görüntü kasetleri öylesine ortaya çıkmadı, öyle değil mi?.. AH DARBE, VAH DARBE! Gördüğünüz gibi; CHP’de “Ulusalcı Kemalistler” ile “yenilikçiler” arasında büyük bir kavga hüküm sürüyor. Tabiî, bu “kavga”nın “partiyi parçalayacağından endişe edip, “eski Türkiye’yi özleyenler” de yok değil!..
Düşünebiliyor musunuz; Bay Kılıçdaroğlu “Yeni CHP” diyor ama bazı CHP milletvekilleri, biraz da “çaresizlik”ten, “Eski Türkiye” hasreti ile yanıp tutuşuyor. Aydın Milletvekili Osman Aydın’ın “skandal” olarak yorumlanan ama “çaresizlik”ten dolayı sarf ettiği şu sözleri, herhalde biliyorsunuz: “Eskiden ihtilaller olurdu. Arada bir iktidar değişikliği söz konusu olurdu. Şimdi o ihtilali yapacak olan komutan da kalmadı. Hepsini tasfiye ettiler. Şimdi öyle bir kurtuluş yok.” Vah, vah, vah!.. Eskiden, CHP’nin “iktidar”a gelebilmesinin tek yolu, “askerî darbeler”di...
Ne var ki; şimdi “darbe” yapacak komutan da kalmadı!.. Mendil getirin, Ağlayacağım!.. NE OLACAK BU CHP? Şüphesiz ki; CHP’de eski Türkiye’ye özlem duyup ağıt yakanlar sadece Osman Aydın’dan ibaret değil...
Malum, askerin asli görevine dönmesini hazmedemeyen Süheyl Batum gibiler de aynı şekilde, “Asker kağıttan kaplanmış biz de onları asker zannediyorduk” sözleriyle öfkelerini dile getirmişlerdi...
Yine, askerin darbe yapmayarak CHP’yi yalnız bırakmasını içine sindiremeyen İstanbul il başkanı Oğuz Kaan Salıcı da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında 1. Ordu Komutanına ve subaylara parmağını sallayarak, “Sizin korumanız gereken Cumhuriyeti biz korumaya çalışıyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Elbette, darbelerden mahrum kalan CHP’nin bu haline üzülenler sadece milletvekilleri değil, bir de CHP’li “yoldaş” ve “candaş” kalemler var ki onlar daha da çaresiz...
CHP’ye kılavuzluk eden kimi kalemler, Kılıçdaroğlu’nun hiçbir zaman uygulamaya koyamadığı ve sadece söylem düzeyinde kalan “değişim” söylemlerine bile dayanamıyorlar. Öyle ki, CHP’nin yeni anayasa için masaya oturmasına bile ateş püskürüyorlar. Uzun lâfın kısası; Eskiden insanlar, otururlardı kahve köşelerinde bir masaya, koyarlardı önlerine şapkalarını ve “Off ülen off” derlerdi; “Ne olacak bu memleketin hali?” Şimdilerde ise, şöyle diyorlar: “Off ülen off; Ne olacak bu CHP’nin hali?” “CHP’nin hâli”nin ne olacağına, elbette yine CHP karar verecek. Ama, tablo, gayet net; “Eski CHP” profili değişmediği müddetçe bu partinin bir adım ilerlemesi, büyümesi, dolayısıyla da iktidar olması mümkün değildir. Hemen belirtelim; Türkiye’nin son on yılda yaşadığı değişim ve demokratikleşme hamleleri, CHP’yi silahlı kuvvetler, yüksek yargı, yüksek bürokrasi, medya ve iş dünyası gibi “doğal müttefik”lerinden mahrum bırakmıştır. Yani, onlardan CHP’ye artık bir hayır yok...
Çünkü onlar da kendi dertli başlarının çaresine bakmaktan aciz durumdalar. O halde?.. CHP, “değişim”e ayak uydurmalı ve ilk önce “kafa yapısı”nı değiştirmelidir. “Yeni CHP”nin, “Eski Türkiye”ye özlem duyması; sadece ve sadece “darbecilere” moral verir “teşkilata” değil!..
İTTİFAK DEĞİL, İLTİHAK! Bana kalırsa; Adında “Cumhuriyet” ve “Halk” gibi “duble halk” bulunan CHP, ömr-ü hayatında bir defacık olsun “halk”a yönelse zarar mı eder?.. Ama yapamazlar!.. Buyurganlık, “gen”lerine işlemiş!..
Bu “buyurganlık”tan, bu “tepeden bakma”cılıktan vazgeçmedikçe, CHP’den ne köy olur, ne kasaba!.. Galiba, en iyisi Hüseyin Çelik’in tavsiyesine kulak verip, CHP’yi “kayyum”a devretmek!.. Ya da; Madem ki “asker, yargı, bürokrasi, iş dünyası ve medya” ile kurduğu “ittifak”lar bir işe yaramadı, o halde gitsinler, AK Parti’ye “iltihak” etsinler!.. En iyi çözüm yolu bu!..
Böylece; Hem “parçalanmak”tan kurtulurlar, Hem de “iktidar”a gelirler!.. Ne dersiniz CHP’liler; “İttifak”lara devam mı, AK Parti’ye “iltihak” mı?.. AK Parti’ye iltihak ederseniz; “Asırlık rüya”nız da gerçekleşmiş olur. CHP’lilere, bu aklı kimse vermez... Bu kıyağımı unutmasınlar!.. Alevileri kışkırtmaya çalışan Aleviler! Bilirsiniz, “beton”lar, döküldükleri yerde donar, kalır... Bazı “kafa”lar da öyledir...
Aldıkları “ilk bilgi” ile yetinirler, “yeni bilgi”lere kepenk kapatırlar... Eski bilgiyi “ezberlerler” ve bir daha da ezberlerini hiç bozmazlar...
Böyle olduğunu bile bile, “donuk kafalar”a “taze bir bilgi” aktarmak istiyorum. Efendim; son bir yıl içerisinde 10 Alevi vatandaşın evlerine çarpı işareti konulması olayının iç yüzü ortaya çıkmış... İstanbul Polis Kriminal Laboratuvarı’nda yapılan incelemelerde; Gültepe Mahallesi’nde Alevilerin yaşadığı evlerin işaretlenmesinde kullanılan boyaların Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Üyesi M.D.’nin evinde yarısı kullanılmış olarak bulunan spreylerle yapıldığı kesinlik kazanmış...
DHKP-C terör örgütüyle de irtibatının olduğu iddia edilen M.D. ile birlikte olayı organize ettiği ileri sürülen DHKP-C üyesi Özcan Karakuş ve işaretleme yaptığı öne sürülen Pir Sultan Abdal Kültür Derneği üyesi M.C. gözaltına alınmış...
Karakuş tutuklanırken diğer iki isim serbest bırakılmış!..
Türkiye’de; kimlerin “Alevi-Sünni gerilimi” yaşatmaya ve “kaotik bir ortam” oluşturmaya çalıştığını şimdi anladınız mı?..
“Kaos” peşinde koşanların dikkatine sunulur...