Samimi misiniz?
Abdullah Öcalan’ın İmralı’da BDP-DTK heyetine neler söylediği açıklanmazsa ne olur? Biliyorsunuz Ahmet Türk ısrarla ilk görüşmede neler konuşulduğunu, Öcalan’ın süreçle ilgili olarak neler söylediğini ve dahası nerede durduğunu açıklamıyor.. Haftalar sonra açıklaya açıklaya ne açıkladığını gördünüz.. Kendisine yönelik bir suikast girişimi olabilirmiş, buna karşı dikkatli olması gerekiyormuş.. Öcalan öyle söylemiş.. Terör organizasyonlarının silahı bırakması sürecinde, bu sürece aracılık edenlerin hedef olduğunu az aklı başında olan herkes bilir zaten. Yeni bir şey olmadığı gibi, İmralı’dan duymamıza da gerek yok. Orada asıl açıklanması gereken verinin perdelenip böyle terör ve savunma analizleriyle yol yürünecekse, daha çok uzun yollar var demektir..
15 ŞUBAT GERGİNLİĞİ
Bakın, Öcalan’ın tavrını duruşunu perdelediğinizde ne oluyor? Sizin neyin peşinde olduğunuzu bilmeyen gençler, Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin 15. yıldönümü için şiddet eylemleri planlıyorlar.. Sizin parti üst düzey yöneticilerinizin “yerden Türk Bayrağı kaldırılmadan konuşmasına devam etmediği, sürece katkı sunmak adına istifa bile edeceğini beyan ettiği” bir ortamda, örgüte yakın haber ajansı 15 Şubat’taki şiddet eylemleri için taraftar toplamaya çalışıyor. “…İmralı tecriti, gerilla üzerindeki imha operasyonları, siyasi soykırım…” Bu sloganlarla 15 Şubat’a gidiliyor. Siz kendi canınıza yönelik bir suikast ihtimali üzerinden hesap yaparken ortaya çıkması muhtemel bir provokasyondan da sorumlu olduğunuzu unutuyorsunuz.. Oysa belki de 15 Şubat’ın 15 sene öncesinde kaldığını, şimdi başka bir kapı aralandığını ve o kapıdan geçmek için herkesin önce öfkesini dizginlemeyi başarması gerektiğini anlatmak istemez misiniz?.. Öcalan’ın devam eden süreçle ilgili ne düşündüğünü sizin anlatmanız sanıyorum en doğrusu olacak..
KİM GİDECEK?
Bir gereksiz polemik de bu.. Başbakan gidecek BDP’lilerin profilini çiziyor, BDP-DTK kanadı belli isimler dayatıyor… Anlamsız, yersiz bir tartışma.. Üzüm mü yemek istiyorsunuz, yoksa bağcıya mı gıcıksınız?.. Ne olur şimdi bu talepler inatlaşmaya dönüşürse?.. “ancak şunlar gidebilir”e karşılık “şunlar gitmezse onlar da gitmez” türü garipliklerin sonunda ne olacağını Yalçın Akdoğan söylüyor: “Denizi geçmişken derede boğuluruz..” Bugüne kadar iradelerinin bile İmralı’da ya da zaman zaman (belli şartlara bağlı olarak) Kandil’de olduğunu söyleyen BDP, ilk kez ve çok da kararlı bir biçimde çözüm sürecinin üç-dört ana aktöründen biri olarak sahnede.. Bunun tabana karşı avantajlarını yaşamaktansa, sonuçları üzerinden ortaya çıkacak normal durumun meyvelerini yemektense, gerilimin ve gerginliğin tarafı olmayı seçiyorsa, bu da onların tercihi olacaktır..
BDP’NİN SİYASİ KORKULARI
Her hal ve şartta BDP, kimlikle ilgili sorunlarını halletmiş bir Kürt kökenli seçmene hitap edemeyeceğini çok iyi biliyor. Bunun paniğini yaşıyor olması da doğal. Ancak bu tür kriz durumlarında alınan pozisyonlar çok net bir turnusol kâğıdı vazifesi görür.. Gerçek yüzlerin ortaya çıkması, maskelerin inmesi.. İstiyor muyuz çözüm, istemiyor muyuz? Bu sorunun cevabını verirken sonuna “ama”lar koymuyorsak, bu iş biter.. Kalın sağlıcakla..