Terörün sayfalarını iyi okumalıyız
Peygamber Efendimiz dua ederken, “Allah sonumuzu hayırlı etsin” dememizi tavsiye ediyor. Son ile baş çok önemli...
Başına da sonuna da sahip olamayanlar hep hüsran, hep yıkılış.
Yıkılış deyince benim tarih dünyama Endülüs Emevi Devletinin dramı düşer.
800 yıl yaşadığı halde yıkılış sahnesindeki o dokundurucu söz beni de zaman zaman yaralar.
“Ağla oğlum ağla! Bir adam gibi savunamadığın vatanın için bir kadın gibi ağla!”
El- Hamra sarayında Gırnata’yı İspanya zalimlerine teslim ettikten sonra Bâdu tepesinden ateşler içerisinde yanan şehri seyreden Endülüs Emevi Devletinin son sultanı Ebu Abdullah es-Sağîr’a annesi Aişe Sultan tarafından söylenmişti bu söz, ve bir akıbetin son cümlesi idi.
300.000 sürgün, bir o kadar da etnik cinayet.
Kadın ve genç kızları kirletme, esir pazarlarında köle satışları...
Medeniyet denilen tek dişli canavar ne hikmetse Endülüs Müslümanlarına yapılan bu tarihi zulmü hiçbir zaman gündeme getirmezken ille de Yahudiler...
Veya Fransız gavurunun Cezayir’de işlediği kanlı katliamlar Batı’nın gündeminde hiç yok.
Şimdi de PKK terörünü besleyen Batılıların AB’sine girmek sanki Müslümana farzmış gibi.
Başımız o kazanda kaynayacak ya.
Bizim yaylaların öylesi yal kazanları olur.
Sarı öküz yalı bitirince, ne varsa o kazanın dibini saatlerce yalar durur.
Derler ki, sarı öküzün sonunda başı o kazanda kaynayacak ya, muhabbeti ondandır.
Avrupa konusunda çok mu ileri gittik?..
Yoksa bu terör, yaladığımız kazanların dibi mi?
Sayın Başbakan’ın da dile getirdiği gibi hem dış ayağı, hem de iç ayağı olan bir terör.
İşte bu ayaklar kırılmadan örgüt ne kolayına dağılır, ne de silah teslim eder.
Bazılarının ya bilerek veya bilmeyerek sürekli İmralı’yı adres göstermeleri de hayra alamet değildir. Bu adres demek oluyor ki, dağılmakta olan örgütü yeniden toparlamak.
Başka bir deyişle, kurumakta olan ağacın dibine can suyu dökmek.
Hadise malum...
Barzani’ye Kuzey Irak liderliği verilince, ABD istihbaratı, “alın sizin olsun, hizmetlerine karşılık idam etmeyin o kadar” dedi ve teslim etti.
ABD güçlüyü hiçbir zaman teslim etmez, miadı dolanları teslim eder...
Ne var ki bitişi tekrardan ayağa kaldırmak gibi bir oyun oynanıyor.
Çoklarının bana saldırıda bulunacağını biliyorum. Diyecekler ki “Sen barıştan yana değil misin?.” İşte benim de üzerinde durduğum, bu aşamada barış olur mu acaba?..
Ne zaman askerin içerisindeki çürükler ayıklanmaya başlandı, odalardan odalar açıldı, kozmik bürolara girildi, uyuşturucu trafiği sıklaştırıldı, gömülü silahlar bulundu, projeler elde edildi işte o zaman barışın sesi duyulmaya başlandı... Şimdi gelin barışalım.
Barışalım da bu kaçıncı perde?
Dedik ya son çok önemli.
Sonu vermemek için birtakım mihraklar işbaşında.
Yazarı ile çizeri ile hep aynı notaya vuruyorlar.
Ekabirler, o kadar biliyordunuz da 30 yıldır neredeydiniz?
Terörün yolları dedik...
Bu yolların başında uyuşturucu ile değişik dallarda kaçakçılık geliyor. Gelir olmadan örgüt de olmaz, terör de olmaz...
Geçmişte ilgilendiğim örgütler içerisinde DHKP/C örgütünü düşünüyorum. Bu örgütün devlet kurma gibi bir niyeti asla yoktur. Etnik kimliğe dayalı bölücü de değildir.
Gelirini yapmış olduğu eylemlerden sağlar, onlar olmazsa parasızlıktan bir gün ayakta duramaz. İsim vermeden şu kadarını söyleyeyim, bazı sol örgütler sağ kesimdeki bazı örgütlerle karşılıklı iş ihalesine de girişir. Al ver hesapları...
En önemli ayaklardan birisi de olayları ihale etmek.
Hiç soran oluyor mu?
ABD Büyükelçiliğine yapılan baskının fiyatı ne kadar?
Devlet kaçak yolları kestiğinde örgütün de nefesi kesilir. Hastalanır, daha da ilerisi kanser olur. Zayıf örgüt dış mihraklar yönünden gündemden düşen örgüttür...
O zaman terörün silahını gidip almaya gerek kalmaz, o kendiliğinden getirir teslim eder...
Şimdi “teslim ol” diyoruz ama teslim alamıyoruz, farklı şeyler...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.